Türkiye siyasetinde tasfiye öncesi belirti nedir?

Türkiye burjuva siyasetinde bir döneme damgasını vurmuş fakat burjuvazi ve ABD emperyalizmi için kullanım süresi dolmuş siyasilerin tasfiye öncesinde umutsuzca yüzlerini Sovyetler Birliği’ne veya Rusya’ya dönmeleri artık bir fenomen olarak kabul edilebilir.

Menderes ve Bayar ikilisi 10 yıllık iktidarları boyunca öylesine anti-komünist ve ABD yanlısı bir siyaset izlediler ki yabancı basında ABD’nin köpeği olarak karikatürleri çiziliyordu.

Tasfiyeyi hissettiklerinde Sovyetler Birliği’ne yüzlerini dönmeye çalıştırlar. 1960’ın Mart ayında Türkiye, Sovyetler Birliği ve Polonya arasında ticari anlaşma imzalandı ve eğer 27 Mayıs olmasaydı, Temmuz ayında Menderes Moskova’yı ziyaret edecekti.

İnönü’nün ise 1964’te ABD Başkanı Johnson’un silah ambargosu tehdidine karşı söylediği “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” sözünü herkes biliyor. 1923’ün Sovyetler Birliği ve emperyalizm arasındaki dengeye yaslanarak bağımsızlığını koruma siyasetine atıf yapan İnönü bir daha muhalefet lideri olmanın ötesine geçemedi.

Geçen sene kasım ayında Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya ile dibe vuran ilişkileri şimdi Erdoğan toparlamaya çalışıyor. Küçük jestlerle karşı tarafı yokluyor, ince ince mektuplar yazıp gönül almaya çalışıyor.

Rusya’nın gerçekliğinde ise bu cilvelere uzun bir bekletme süresinden sonra yanıt vermeye başlamasının bir riski yok.

Herkes uzun sürmüş bir tasfiye sürecinin sonuna geldiğimizin farkında.

Zarrap davası açıkça 17 Aralık 2013’ün devamı gibi gözüküyor.

Erdoğan’ın Muhammed Ali’nin cenazesinde uğradığı muamele bir diğer tasfiye belirtisi. Bir Muhammed Ali’nin mezarından kalkıp “arı gibi sokmadığı” kaldı.

Ama asıl tasfiye belirtisi, ABD’nin Rusya ile süren bir yandan kuşatmaya, diğer yandan uzlaşmaya dayanan müzakere sürecinden sonuç alamadığının anlaşılması.

ABD Rusya’nın komşusu olan ülkelere dört tabur asker yerleştiriyor.

Kerry “Suriye’de sabırlarının bir sınırı olduğunu” söyledi. Bunu emperyalist güçlerin PYD’nin kontrol ettiği alanda askeri üsler kurmaya başlamasından sonra söylüyor. ABD’nin uluslararası ilişkilerinde belirleyici 51 siyasi aktör, ABD’nin Esat’a yani Rusya’ya saldırması gerektiğine ilişkin bir bildiriyi çok yeni yayınladılar.

Ve 8-9 Temmuz’da Rusya’nın kuşatılmasına ve belki NATO’nun Suriye’de kullanılmasına ilişkin çok önemli başlıkların konuşulacağı NATO zirvesine bir şey kalmadı.

Bu koşullarda Erdoğan’ın Rusya’ya göz kırpmasını umutsuzca tasfiyeye direnme çabası olarak almak zorundayız.

Türkiye burjuvazisinin gönlü Rus pazarına aksa da ABD’ye biat etmekten ve emperyalist zincirde kendisine biçilen rolü oynamaktan vazgeçmesi imkansız.

Türkiye’ye düşen rol; bu kuşatmada Karadeniz’i NATO’ya açmak, Avrupa’daki NATO birliklerine asker yollamak ve PYD bölgesinde oluşan emperyalizmin üslerine itiraz etmek değil, lojistik destek vermektir.

Bu işi çoktan gönüllü de olsa Erdoğan’ın dışında bir siyasi ekibe yaptıracaklar gibi gözüküyor.