Sosyalist bir dünya için olanaklar

Türkiye’de Vikipedi’ye erişim muhtemelen AKP iktidarını rahatsız eden bazı başlıkları nedeniyle engellendi. Öte yandan bu sermaye egemenliğinde Vikipedi’nin ağır bir ideolojik yük taşıdığını ve emekçi sınıfların tarihini bir çok maddede çarpıttığını biliyoruz. Bir ideolojik filtre takmadan yararlanabilecek bir kaynak hiç değil.

Geçen hafta ise şöyle bir haber belirdi: Çin 20 bin kişiyi ve binlerce akademisyeni görevlendirerek 300 bin maddeli bir elektronik ansiklopedi hazırlayacakmış. Bu büyük hamlenin sosyalizmi temsil edip edemeyeceğini birazdan tartışacağız. Ama akla henüz internet olanaklarının olmadığı günlerde hazırlanan ve 30 ciltten oluşan Büyük Sovyet Ansiklopedisi geliyor. Ne yazık ki çok az maddesi Türkçe’ye çevrilebildi.

Şimdi içinde bulunduğumuz sosyalizme geçiş çağında ne kadar büyük bir olanağa sahip olduğumuzu fark ediyoruz. Şöyle hayal edin, dünyanın belli başlı bütün dillerinde, doğa ve toplum tarihinin bütün özelliklerini materyalist bir zeminde sunan ve dünyanın her yerinden erişilebilen, sürekli gelişime açık bir sosyalist kültür ansiklopedisi.

Bu olanak, bu yüzyılda geniş coğrafyalarda bir sosyalist kuruluş için heyecan verici.

Ancak sosyalist kuruluşu kolaylaştıran ve onun zemini döşeyen başka bir gelişmeye tanıklık ediyoruz.

16. yüzyıldan sonra Kuzey Avrupa ile Kuzey Amerika arasında Atlantik’e dayalı sermaye birikimi dünyada büyük bir eşitsizliğe ve asimetriye yol açmıştı. Emperyalist sömürüye dönüşen bu gelişme  batı-doğu ve kuzey-güney asimetrisi olarak tanımlanan doğunun ve güneyin geri kalmışlığını koşullamıştı.

Bu asimetriye ve belki bu asimetrinin bir ürünü olan en kapsamlı başkaldırı bu yıl 100. yılını kutlayacağımız Ekim Devrimi oldu. Devrim; Sovyetler Birliği’nin Avrupa’nın doğusundan Asya’ya uzanan coğrafyasında çok sayıda halka aydınlanmayı ve gelişkinliği taşıdı. Diğer ülkelerde devrimleri tetikledi.

Şimdi ise Sovyetlerin olmadığı dünyada kapitalizmin eşitsiz gelişimi sosyalist kuruluş için yeni bir maddi temel yaratıyor.

Aşağıda Çin tarafından önerilen İpek Yolu veya “Tek Kemer, Tek Yol Projesi”ni yansıtan aşağıdaki haritaya bir kez bakın.

Haritada, Çin’in çok sayıda ülkeyi hızlı demiryolu ve gemi ulaşımı ile birbirine bağlamayı öneren projesi görülüyor. Havayolu ulaşımı dünyanın en masraflı ulaşım teknolojisi, petrol bağımlı ulaşım da öyle. Oysa bugünün hızlı demiryolu ulaşımı ve bununla ilişkilendirilmiş deniz taşımacılığı ile ülkeleri birbirine bağlamak ve yüzlerce yıl önceki sermaye birikiminin özel koşulları nedeniyle ortaya çıkan asimetriyi ortadan kaldırmak için çok iyi bir olanak.

Bu projenin Türkiye’yi etkilemediğini düşünmeyin. Avrupa’yı Asya’ya çok hızlı bir şekilde bağlayacak hat 66 ülkeden biri olan Türkiye’den de geçiyor.

Ancak yanlış anlaşılmasın bir dünya sosyalizminin kurulması için Çin’in  katkı yapmak istediğini söylemek istemiyorum. Aksine Çin bugün sosyalist bir ülke olmaktan çok bir “Kâr Maksimizasyonu Cumhuriyeti”ne dönüşmüş durumda. Hattın geçtiği bütün ülkelerle “Serbest Ticaret ve Yatırım Bölgeleri” anlaşmaları imzalamaya çalışıyorlar. Afganistan, Singapur, Kırgızistan ve bir dizi başka ülke ile bunu çoktan gerçekleştirdiler.

Dikkat ederseniz tekelleşen sermaye her yerde tam egemenliğini ilan etmek ve o ülkelerin yasalarından ve halkının iradesinden kurtulmak istiyor.

Türkiye’de son referandumda yaşadığımız da bu değil mi? Mülk size ait değilse, niye yönetime katılasınız ki, emekçi sınıflara ancak yaşadıkları coğrafyanın köleleri haline gelmek düşüyor.

Ancak bu açık diktatörlüğün, bu “serbest kâr bölgeleri” haline getirilen dünyanın yarattığı meşruiyet krizleri bir çok noktada devrimi çağırıyor. Farklı ülkelerin işçi sınıflarını birbirine yakınlaştırıyor, işçi sınıfının öncü partileri arasında ortak devrimci kanallar oluşturuyor.

Bütün üretim araç ve nesnelerinin mülkiyeti, yeni bir sosyalist kuruluş için emekçi sınıflara!