Rusya’da siyasi heyetler ne anlama geliyor?

HDP ve Vatan Partisi’nden heyetler benzer zaman dilimlerinde Rusya’yı ziyaret ettiler ve bu konuda epeyce bir gürültü koptu. Ama bu konuyu ele almadan önce kısa bir tarihsel hatırlatma zorunlu:

1980 öncesinde bir kişinin hangi ideolojiyle davrandığını siyasi coğrafya terimlerinden çıkarırdınız. Bizim Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği veya Kısaca Sovyetler Birliği dediğimiz coğrafyaya sağcılar Rusya, daha arada olanlar ise Sovyet Rusya derlerdi.

“Sovyetler” kelimesi işçi sınıfının iktidarına, “Birliği” ise halkların eşitliğine ve özgürlüğüne adanmış bir siyasetin yarattığı 15 Cumhuriyet’e ve bazı özerk bölgelere işaret ediyordu.

Sovyet Cumhuriyetlerinde halkların kendi dillerine ve kültürlerine sahip çıkmasının yanı sıra muazzam bir sosyalist kültür inşa ediliyordu. Merkezi planlama eşitliği gözeten bir sosyalist bütünleşme programıydı.

Sanayinin bütün Cumhuriyetlere dağılışı ve iş bölümü üretimin toplumsallaşmasın yepyeni bir özelliğiydi. İleride yeniden sosyalizmi kurarken eksikleri ve güçlü yanları ile yararlanmamız gereken eşsiz bir deneyim olarak tarihe geçti.

Bir yandan sosyalizm kurulurken bir yandan siyasi hantallığın içinden karşı devrim yükselmeye başladı. Bunun ne kadarı devrimci beceriksizlik ne kadarı nükleer dünyada insanlığa karşı sorumluluktu, henüz tarihsel olarak tartma fırsatı olmadı.

Ancak Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin içeriden bozulmaya başladığını ve sosyalist ekonomiye paralel olarak gelişen piyasanın bir burjuvazi yarattığını biliyoruz. Bu burjuvazinin aslında bütün dünya işçi sınıfına ait olan toplumsal mülkü 1990’larda nasıl yağmaladığını da.

Sovyetler Birliği’nin yarattığı siyasi dengenin ortadan kalkmasıyla emperyalizmin nasıl kudurduğunu ise yaşayarak gördük. ABD’nin tepede olduğu, ülkelerin güçlerine ve sermaye birikimlerine göre hiyerarşik olarak dizildiği ve ulusal devletlerin egemenliğine ve bağımsızlığına izin vermeyen bir emperyalist bütünleşme bütün dünya halklarına dayatıldı.

İktisadi tuzaklar, sivil toplum kuruluşu adı altında casusluk şebekeleri, gericilik ve en nihayet askeri operasyon ve komplolar  dünyanın Sovyetler Birliği sonrası yeniden şekillendirilmesinde devreye giren araçlardı.

İkinci Cumhuriyet olarak da tanımladığımız bugün Türkiye’deki gudubet rejim böyle oluştu. Tabi ki yağmaya ve hırsızlığa, suça ve teröre, diktatörlüğe ve gericiliğe yaslanacaktı.

Bağımsız Devletler Topluluğu adı altında kapitalizme geçen eski Sovyet Cumhuriyetlerinde de aynı operasyon devreye kondu. Bugün Baltık Cumhuriyetleri NATO üyesi, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve bir çok eski cumhuriyet, Soros ve diğer emperyalizm bağlantılı kurumlarca sahneye konan renkli devrimlere maruz kaldı. En nihayet Ukrayna’da faşist darbe oldu.

Buna karşılık Rusya başta olmak üzere kapitalist devletin restore edildiğini gördük. Burjuvazinin bazı kesimlerinin ayağına basılsa da güçlü ve bu saldırıya direnen devlet genel olarak burjuvazilerinin yararınaydı.

Belarusya’dan Kazakistan’a ayakta kalanlar Rusya’nın etrafında yeni ittifak sistemleri geliştirdiler ve yeni uluslararası dengeye oturdular.

Eğer bir fenomen hem bir şey hem başka bir şeyse çoğu insanda büyük bir kafa karışıklığına yol açar.

Rusya ve diğer eski cumhuriyetlerin burjuvazilerine karşı, ilk sosyalist ülkemizi, sosyalist kültürü ve işçi sınıfının siyasi gücünü yıktıkları için derin bir kin duyuyoruz.

Öte yandan ABD hegemonyasındaki saldırıya direnemeseler ve bu hegemonyanın altına girselerdi ne  olacaktı?

Dönek Kautsky’nin “Ultra-emperyalizm” iddiasının haklı çıktığına mı yanalım, yoksa düzlenen dünyada devrimci umutların azalmasına mı?

İki kutuplu çatışmanın eşitsiz gelişimi olağanüstü bir şekilde kışkırtan dünyasında komünistler devrimlerine ulaşmak için çok daha fazla olanak bulacaklar.

***

Özellikle HDP’nin Rusya ziyareti hainlik de dahil olmak üzere suçlamalarla karşılandı. Oysa ABD ile görüştüklerinde bu suçlama yükseltilmiyor. Tabi ki bu ziyaretlerin hainlik ile alakası yok.

Sadece iki ulusalcı siyasetin programlarına damga vuran burjuvazinin parmak izi görülüyor.

Biz dışımızdaki hiç bir siyasete akıl vermeye, şunu yap şunu yapma demeye kendimizde hak görmüyoruz.

Komünistler ısrarla devrimlerini aramakla yükümlüler, Türkiye’de de, Rusya’da da.