Kaynak nerede?

Bir kaynak tartışmasıdır gidiyor? CHP seçim vaatleri içinde emeklilerin, ücretlilerin durumunu iyileştireceğini söylüyor, AKP kaynağı nereden bulacaksın diye soruyor.

Tabi ki AKP’nin örtülü ödenekleri, saray masrafları, radikal İslamcı çetelerin beslenmesi gibi kalemlerle oynanarak sosyal politikalar için kaynak yaratılabilir. Ancak sosyal demokratlarla komünistlerin kaynak meselesine bakışları inanılmayacak kadar farklı. Sosyal demokratların düzen içiliği ile komünistlerin düzen dışılığı tam da burada somutlanıyor.

Kaynak sorununa ilişkin şöyle bir deneme yapalım. Muhakkak resmi rakamlar gerçeği yansıtmıyor ve çok daha karmaşık olan toplumsal, iktisadi ilişkileri yalın bir şema ile göstermek çok güç. Buna rağmen siyasetler arasındaki farkı nitelendirmek için bir deneme yapmaya değer.

Türkiye’nin son yıllarda milli geliri 1 trilyon 500 milyar tl civarında gerçekleşiyor. Trilyonlu rakamlarla işlem yapmak ve hayal etmek zor olduğu için bunu dolara çevirelim ve şemadaki bütün rakamları milyar dolar cinsinden ifade edelim.

Şemanın hemen başında görülen toplam toplumsal ürün veya brüt ulusal gelir 820 milyar dolar olsun. Bundan  tahmini bir %10’luk amortismanı, yani üretim esnasında eksilenleri çıkaralım ve net ulusal geliri bulalım. Şemamızda bu 738 milyar dolar olarak gözüküyor.

Şimdi bu değer toplumsal sınıf ve katmanlar arasında Türkiye’nin düzenine göre pay edilecek. Burada on yıllar içinde giderek gerileyen ve yüz kızartıcı bir orana dönüşen emek gücünün (canlı sermaye) paydan aldığı oranla karşılaşıyoruz.

Emek gücü net ulusal gelirden %25 pay alırken, kâr, faiz ve rant %75 pay alıyorlar. Sermayenin değişik bileşenleri arasında paylaşılan ulusal gelirin %75’i Türkiye nüfusunun küçük ve asalak bir kesiminin eline geçiyor.

Asalaklar çünkü el koydukları ürünün tamamı emekçi sınıflar tarafından üretiliyor. %75’e, %25, bu kimsenin ağzına almadığı, hiçbir seçim vaadinde lafı açılmayan %300’lük ortalama bir sömürü oranına karşı geliyor. Bir saat kendi ücretimiz için çalışıyorsak, 3 saat asalakların karnını doyurmak için bedava çalışıyoruz.

Sömürü oranın bu kadar yükselmesini, tam da düzen siyasetlerinin yönetmek için ileri atıldığı Türkiye’nin yeni rejiminde aramamız gerekiyor. Güvencesiz ve işsizlik tehdidi altında, kuralsızca ölümüne çalıştırılan milyonlar.

İşte komünistlerin göz koyduğu kaynak tam da burasıdır. Sermaye sınıfının el koyduğu, uluslararası sermaye ile paylaştığı, çarçur ettiği, açıkçası bizden her yıl çaldığı 555 milyar dolar.

Sosyal demokratların buraya hiç dokunmadıklarını, ağızlarına bile almadıklarını söylemiştik. Bırakın sömürüyü ortadan kaldırmayı, bu oranı değiştirmeyi bile dilendirmiyorlar.

Peki sosyal demokratlar kaynağı nerede arıyor?

Ulusal gelir bir kez toplumsal sınıflar arasında pay edildikten sonra iş bu düzeni devam ettirmek için bütçeyi oluşturmaya gelir. Şemada 2015’in bütçesi olarak 182 milyar dolar gözüküyor. Bütçenin ise önemli bir kısmı yine eşitsiz biçimde emekçilerin ücretlerinden ve tüketimlerinden kesilen vergilerle oluşturulur. Sermaye sınıfının katkısı sınırlıdır ve verdiklerini çeşitli yollardan geri almasını çok iyi bilirler.

Sosyal demokratların seçim vaatlerinde kaynak aradıkları yer bütçenin çeşitli kalemleri arasındaki kaydırmalara dayanıyor.

Sosyal demokratlara oy veren veya kendini böyle tanımlayanları tenzih ederim, çoğunluğu iyi niyetli ve Türkiye’nin içine düşürüldüğü durumda bir çıkış arıyor. Ama ne yazık ki görüldüğü gibi sosyal demokrasi düşüncesi her şeyden önce büyük bir ahlaki sorun barındırıyor. İnsanların acılarına, sömürüye ve hırsızlığa sırtını çevirip bütçenin kalemleri arasında kaynak ve adalet aramak …

 

Ahlaki sorunun ötesinde sosyal adalet için gerçekçi de değil. Türkiye’nin AKP eliyle değiştirilen rejimi, uluslararası sermayeye üretici güçlerin bir mülk olarak devrini ve onlar için bir sömürü cenneti yaratmayı amaçlıyordu. Türkiye sosyal demokrat siyaseti bu rejime katkı koymayı amaçlıyor.

Sosyal demokrat seçmene bir tüyo vereyim:

Eğer gerçekten sosyal demokratsanız, yani sömürü oranının düzeltilmesine ve bütçe ile oynanarak sosyal adaletin bir ölçüde yerine getirileceğine inanıyorsanız, işçi sınıfının devrimci partisini destekleyeceksiniz. Çünkü bütün dünya tarihi düzen içinde daha gelişkin sosyal politikalar için sermayenin devrimle tehdit edilmesi gerektiğini söylüyor.

Ya peki devrim olursa, o kadar riski de göze alın canım artık. Bu konuda bir teminat vermek bize düşmez.