Günlük Sol’a doğru

Haftalık Sol’un yayınına son verildi, günlük Sol için bir kez daha nefesler tutuldu.

Yıllar önce bir arkadaşım, “Yahu bu Sol’un durmadan boyu ve şekli değişiyor, kütüphanede iyi durmuyor” demişti. İyi de Sol yayıncılık yapmak için çıkmıyor ki, sosyalist iktidar arayışı içinde dönemsel devrimci gereksinimleri karşılamak için çıktı, yine öyle çıkacak.

Değişim yoksa orada metafizik vardır. Sınıfın gereksinimleri Sol’un biçimine, periyoduna ve içeriğine dinamizm katıyor.

Antropologlar şöyle bir gözlem yapmışlar; yerliler koşup duruyorlarmış, sonra tekrar koşuyorlarmış. Niye böyle yaptıkları sorulduğunda, “Ruhumuz geride kaldı, onun yetişmesini  bekliyoruz” diye yanıtlamışlar.

Şimdi günlük Sol’un çıkacağı 15 Nisan’a kadar ruhumuzun yetişmesi için biraz bekleyebiliriz! Bu içinde bulunduğumuz sürece bir kez yüksekten bakmak anlamına geliyor.

***

İşçi sınıfının devletli bir siyasi güç haline gelmesinden 70 yıl kadar sonra Sovyetler Birliği çözüldü. Arkasında sosyalizmin ileri çekici etkisine ve denge politikalarına yaslanmış bir siyasi coğrafya bırakmıştı. Şu veya bu şekilde egemen ve bağımsız ülkeler, sosyal devlet uygulamaları, emeğin örgütlü ve kurallı hali, aydınlanmacı ve laik birikim …

Sovyetler Birliği’nin çözülüşüne çok sevinen ve ebediliğini ilan eden ama aslında yapısal bir krizle yüz yüze olan emperyalist sistem bu coğrafyayı çözmek zorundaydı. ABD hegemonyasında yürütülen bu işleme “emperyalist restorasyon” dedik.

Hala bu sürecin içindeyiz, tekrar soğuk savaş benzeri bir durumla sürecin komplike olduğuna bakmayalım, emperyalist restorasyon güncel gereksinimleri ile yol alamaya devam ediyor.

Ülkeler; her biri egemenliğini ve bağımsızlığını yitirmiş parçalara bölünüyor, emek gücü kendi ülkesinde köleleşiyor, sermayenin gözü dönmüş talanı karşısında hiçbir engel bırakılmıyor.

Türkiye 1990’dan beri bu restorasyon sürecinin içinde. Önce Özal, sonra Çiller hükümetleri, sonra Ecevit koalisyonu. Bir ara Derviş’in on beş günde on beş yasası… Burjuva popülizmi bu kadar emek düşmanlığını kaldıramayınca sistem krize girdi.

Ve AKP yaratıldı.

Emek düşmanlığını sonuna kadar götürecek, ülkeyi talan edilmesi için sonuna kadar açacak, karşılığında iyi bir komisyonu cebine indirecek ama insanların kulağına “dinin özgürleştirilmesinden” bahsedecek.

Türkiye’deki restorasyonun bu uzun ve en “başarılı” kısmı sonlanıyor. Gericiliğin ve Erdoğan’ın ayarsızlığı restorasyonda yeni bir hamle gerektiriyor.

Ne olduğuna bakın, zamanında AKP’nin kanatlanmasına yol açan liberal yazarların tüm sürüsü başka bir formüle işaret ediyor.

Bu durakta, sosyalist devrimci olmayan her siyasi aktör restorasyonun parçası olmaya adaydır veya bir şekilde rolünü bulacaktır.

İster solcu olsun, ister uzun vadede sosyalizm desin, ister düzenin kronik stepnesi CHP olsun, ister ulusalcı, ister Kürt ulusal siyaseti olsun…

Bir restorasyon seçimine doğru gidiyoruz. Bu kadar liberal ip cambazının yazması bile başlıca bir seçim hilesi sayılmalı. Sivrisinek sürüsü gibi vızıldıyorlar.

İşte bu koşullarda Sol çıkıyor. Sosyalizm mücadelesinin aklı olarak.

Dört sayfa mı? Yetersiz mi?

Bir kıvırın bakalım dört sayfayı, vurun sivrisineğe. Kursağındaki emilmiş taze kan duvara sıçrayacak. Bakacaksınız yakından, emekçi halkın kanı.