Güney Çin Denizi'nde gerilim

Geçenlerde gazeteler Çinli dolar milyarderi sayısının ABD’yi geçtiğini yazdılar, ABD’nin 535 milyarderine karşı Çin’in 594 milyarderi. Bu veri dünyada kapitalizminin nasıl asalak bir azınlık yarattığını göstermesi açısından yararlı ama şu veri kadar önemli değil. Çin geçen sene Dünya üretimine yaptığı katkıda ABD’yi geçti, tıpkı geçen yüzyılın başına ABD’nin İngiltere’yi geçmesi gibi.

Bu ekonomik güce dayanarak Çin Yeni İpek Yolu Projesini ileri sürdü. Hem kara hem deniz yolarıyla Güney Asya’dan Avrupa’ya uzanacak ve 65 ülkeden 4,4 milyar insanı kapsayacağı söylenen bu proje illaki Türkiye’den de geçmeyi planlıyordur.

Ne kadar karşılıklı yarara dayandığı söylense de Yeni İpek Yolu’nun bir Çin hegemonyası yaratacağı kesin. Hem ekonomik, hem siyasi bir hegemonya. Bu ikisini kapitalizmin bir üretim tarzı olarak son aşaması olan emperyalizm çağına birbirinden ayırmak mümkün değil.

Benzetmeler pek çok kez hataya açıktır ama geçen yüzyılın başında Alman emperyalizminin kendi hegemonya alanını yaratmak için ileri sürdüğü Bağdat Demiryolu hattını ister istemez hatırlatıyor. Almanlar da Osmanlıya yanaşırken Müslümanlara karşı hiç kabahatlerinin olmadığını ve karşılıklı yarar ilkesini yükseltiyorlardı.

Çin’in ne kadar saldırgan olabileceğini komşuları biliyorlar ama dünya bilmiyor ve Çin gerçekten farklı coğrafyalardaki ülkelere dostça yanaşıyor, alt yapılarını destekleyecek krediler açıyor, yatırım ve ticaret anlaşmaları yapıyor. ABD emperyalizminin hegemonya alanlarına bu şekilde ulaşıyor ve ülkeleri ABD’nin elinden yumuşak yöntemlerle çalıyor. Bu esnada yakın zamana kadar barışçıl gözükerek askeri yöntemlere başvurmadı ve uzak ülkelerde askeri üsler kurmaya çalışmadı. Elinde çok malı olan ve ham maddeye ihtiyacı olan gezgin bir tüccar gibi davrandı.

Ancak durum değişiyor.

Aşağıdaki haritadan izlenebilir, Çin’in kendine ait olarak kabul ettiği Güney Çin Denizindeki Spratly kayalıklarında yapay adalar yarattığı ve silahlandırdığı izlendi. Bu kayalıklar üzerinde Vietnam, Filipinler, Malezya ve Tayvan da hak iddia ediyor. Hatta Filipinler’in Birleşmiş Milletler Tahkim Mahkemesine yaptığı başvuru kabul edildi ve Çin haksız bulundu. Ancak Çin bu kararı tanımayacağını geçtiğimiz yaz açıkladı. Geçen sene kabul ettiği askeri programında ise askeri gücünün uzak denizlerde saldırıyı da örgütleyecek şekilde dönüştürülmesinden bahsediliyor.

Çin bu kadar büyük bir ekonomiye sahip olunca, başka bir deyişle dünyanın fabrikası haline gelince aynı zamanda dünyanın en büyük tüketicisine dönüştü. Çin şu anda dünyanın en büyük petrol tüketicisi ve ithal ettiği petrolün büyük kısmını son derece stratejik hale gelen Malakka boğazından sağlıyor (Aşağıdaki haritanın en güneyinde Malakka boğazı görülüyor).

ABD’nin Çin’i boğmak için bu boğazı kapatacağından çekinen Çin boğazdan geçişi askeri olarak korumaya kararlı gözüküyor ve Spratly adalarını bir yerde tek taraflı işgal etmesinin nedeni bu gözüküyor.

Her iki tarafta askeri yığınak ve müttefikleri ile manevralar yapıyor. Bölge ülkeleri Çin’in düşmanlığını çekmekten çekiniyorlar ve Çin açıkça tehdit ediyor, bir olası savaşta ön cephede kalırsanız karışmayız diye. Çok yeni Çin’i mahkemeye veren Filipinler’in nasıl taraf değiştirmeye meylettiğini gördük.

Hep söylüyoruz, ömrü olan çok şey görecek bu yüzyılda.