Dünya eskisi gibi yönetilemeyecek

Dünyanın eskisi gibi yönetilemeyecek olmasının bir çok emaresi birikiyor.

Muhakkak bunun birbiriyle ilişkili nedenleri var. Bu kısa yazıda bunlardan bir tanesine değinip güncel bir iki örnek vermek istiyorum.

Burjuvazinin bu akılsız ve kirli düzeni yönetilebilir kılmasının en önemli mekanizmalarından biri işçi sınıfının bir kesimi ile burjuvazinin bir katmanını “orta sınıflar” olarak paketleyebilmesidir.

Bu paketin burjuvaziye mali bir bedeli vardır, ancak kazanımları buna değer.

Görevi düzeni sonlandırmak olan işçi sınıfı siyaseti bu şekilde ideolojik olarak geriletilir, reformizm için zemin sağlanır, işçi sınıfının öncüsü olabilecek donanıma sahip kesimler düzene bağlanır.

18. ve 19. yüzyıllarda devrimler yatağı Fransa’nın içinden geçtiği sürece bakmakta yarar var.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası partizanların elinden kopartılan Fransa çağdaşı sosyalizme karşı “orta sınıflar” ile aşılandı. Fransız Komünist Partisi’nin reformist kampa kaymasında ve bugün hala Avrupa Sol Partisi’nin liderliğini yapmasında Fransız burjuvazinin bu satın alma operasyonunun önemli bir etkisi olmalıdır.

Günümüzde Fransız burjuvazisi “orta sınıf vergisini” ödeme yeteneğini yitiriyor. Emperyalist sistemin yapısal krizi ve artan uluslararası rekabet, ucuz emek gücüne olan gereksinim bu olanağı devre dışı bırakıyor.

Gençler arasındaki işsizlik oranının %25’in üzerinde olduğu Fransa’da emek rejimini sermaye lehine değiştirecek yeni bir saldırı dalgasına karşı işçi sınıfı direniyor, kapitalizmin gündelik işleyişini felç eden grevler arkası arkasına patlıyor.

Salt grevlerin işçi sınıfının birkaç yüzyıla yayılan deneyiminden düzen için sanıldığı kadar tehlikeli bir silah olmadığını biliyoruz. Ancak “orta sınıfları” eriten bu zemin Fransız komünistlerinin reformist bir partiye mahkumiyetlerini değiştirecektir. Uzun olmayan bir vadede bu dönüşüme tanıklık edeceğiz.

Bir diğer örnek ise Latin Amerika. 2000’li yılların başında patlayan sol dalga geri çekiliyor. Uluslararası artan gerilimde ABD kendine tabi bir kapitalizmi tercih ederek müdahale etti.

Chavez’in Bolivarcı Hareketi ile başlayan sol dalga bu karanlık yıllarda umut verdi ve zaman kazandırdıysa da karakter olarak işçi sınıfı siyasetine yaslanmıyordu. ABD karşıtlığı ve halkçılığa dayanan bir programa sahipti.

Bu program, Latin Amerika kapitalizminin ABD bağımlılığını azaltırken emekçi halka görece daha büyük bir pay ayırdı. Reformist program özellikle Brezilya‘da Komünist Partisini Lula’nın İşçi Partisi müttefiki yaparak düzenin içine çekmiş oldu.

Evet, sağ Latin Amerika’da kirli yöntemlerle kazanıyor. Ancak bunun bir bedeli olacak.

Keskinleşecek sınıf mücadelesinde reformizmin yarattığı bulanıklık çözülecek ve devrimci sınıf siyaseti Latin Amerika’da bağımsız tavrıyla kendisine alan açacak.

Şimdi vereceğim örnek, bugünlerde pratik değer taşımadığı için fantezi gibi görülebilir, ancak tarihselciliğe dayanarak öngörüde bulunmak açısından prensipte yanlış değil.

İkinci Dünya Savaşı sonrası sömürgeciliğe karşı Sovyetler Birliği’nin desteği ile burjuva devrimini yapan Suriye’de, Suriye Komünist Partisi dönemlere göre mesafe değişse de burjuvaziyle müttefik olarak kaldı. Bu uzlaşma kendisini, Anayasa’da belirsiz bir vadede “Sosyalizm” hedefi ve geniş bir “orta sınıf” yaratılmasında buluyordu. Halen yurtseverlik mücadelesinde bu bağdaşıklık devam ediyor.

Ancak bir vade sonra, Suriye ister bütün olarak, ister fiili veya yasal nüfuz bölgelerine ayrışmış olarak normalleşsin, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Emperyalist sisteme entegre bir Suriye (bölgeleri) ile karşılaşacağız.

Bu Suriye Komünist Partisi’nin kendi bağımsız karakterine kavuşması için bir olanak yaratacak.

Örnekler istediğiniz kadar çoğaltılabilir, dünyayı eskisi gibi yönetemeyecekleri bir döneme giriyoruz.

Dünya öncüleri göreve çağırıyor.