Darbeden dünyaya, dünyadan Kartal’a

15 Temmuz darbe girişimi sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı ilgilendiriyordu ve gündem sıralamasında tepeye yerleşti. Ama şimdi tekrar dünyada ne olup bittiğine bakabiliriz. Türkiye’de darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar emperyalist sistemin derin bunalımının ürünüydü ve ortak mekanizma her yerde emekçi sınıfların aleyhine çalışıyor.

Daha sonraki yazılarda her birini ayrıntılı ele almak üzere şöyle kuşbakışı bir dünya turu yapalım:

Öncelikle yakın zamanda tek ABD darbesi Türkiye’de olmadı. Emperyalist hegemonya krizi Latin Amerika cephesinde kendini darbelerle dışa vuruyor.

Bize oldukça tanıdık gelen, yandaş savcı, hakim, polis, medya, siyasetçi ve sivil toplum kuruluşlarına dayalı örtülü bir darbe daha çok yeni Brezilya’da tamamlandı ve devlet başkanı Dilma Rousseff seçimsiz görevden indirildi. ABD ve işbirlikçisi sermaye grupları açısından Rousseff’in suçu aslında düzeni daha dayanıklı hale getiren işçi sınıfına ayrılan küçük pay değildi, Brezilya’ya da sermaye birikimini artırırken rotayı Çin ve Rusya’ya kırmasıydı.

İşçi sınıfı iktidarına dayanmayan ama Brezilya’ya göre halkçı ve açık bir ABD karşıtlığına yaslanan Venezuela hükümeti ise bu sıralarda bir darbe girişimi beklediklerini ilan ettiler.

Emperyalist hegemonya krizinin Avrupa cephesi ise çok ilginç olaylara sahne oluyor. Bir süredir Almanya ve Fransa emperyalizminin ABD’den ayrı bir güç olma isteği biliniyor. Uzun süredir masada olan ve ABD ile AB emperyalizmini tek bölge olarak birleştireceği varsayılan Transatlantik Ticaret ve Yatırım İşbirliği Anlaşması’nın başarısızlıkla sonuçlandığı Fransa ve Almanya tarafından ilan edildi.

Daha önce Volkswagen emisyon skandalının ve Alman tekelinin uğradığı cezanın basitçe bir tekeller arası rekabete dayanmadığını ama tekellerin devletleri arasında çok daha derin bir anlaşmazlığın ürünü olduğunu yazmıştık. Şimdi muhtemelen bu cezanın karşılığı geçen hafta açıklandı ve bir Amerikan tekeli olan Apple AB’ye ödemek üzere 14 milyar dolar vergi cezasına çarptırıldı.

Avrupa cephesinde Ukrayna bölümünün kısmi sakinliği de Almanya ve Fransa’nın Rusya’ya karşı bir sefere isteksizliği ile açıklanabilir. Yine de bu, ABD askeri yetkililerinin Donbass’ta Ukrayna birliklerine bir moral ziyareti yapmasını engellemedi.

Öte yandan emperyalist hegemonya krizinin son dönemde en çok gerilim yaratan başlığı ABD’nin Rusya’yı kuzeyden kuşatmak için Finlandiya’yı NATO’ya almak istemesi oldu. Rusya buna gereken karşılığı vereceğini bildirdi.

Gelelim bizden uzak olduğu için pek ilgilenmediğimiz ama aslında en gergin olan yere, Pasifik Cephesine.

Çin Denizi’nde bulunan yapay adaları bir uçak gemisi haline getiren Çin, ABD’nin tüm gerginliği artıran provokasyonlarına, komşu ülkelerin tedirginliğine ve uluslararası bir mahkemenin aleyhte kararına rağmen askeri olarak bu adaları savunma kararı aldı.

Eylül ayında ise Çin Denizi’nde Çin ve Rus donanmaları ortak bir askeri tatbikat yapacaklar.

Cephelerin içinde fiili bir savaşın sürdüğü en sıcak yer ise Suriye. Vekalet savaşı giderek esas aktörlerin sahaya inmesiyle doğrudanlaşıyor. ABD’nin açık askeri varlığı dışında, Rusya ilk kez kara birliği göndermekten söz ediyor ve Çin’in örtülü desteği daha somut maddeler halini alıyor.

Türkiye sermaye sınıfının ise kısa vadeli hırslarıyla bu cangılın içine meşru olmayan araçlarla nasıl daldığını gördük.

Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği dünya halklarına karşı büyük bir sorumlulukla davranmıştı. Şimdi ise acımanın olmadığı, olmayacağı bir yeniden paylaşım savaşının içindeyiz.

Buna karşı dünyanın her yerinde insanlığın kurtuluşu için işçi sınıfı tavrı kendine alan açmaya çalışıyor.

4 Eylül Kartal Mitingi bu şekilde anlam buluyor.