Bir Kürt işçi ne zaman asansör boşluğuna değil de uzaya uçacak

Soruyu çeşitlendirebiliriz bir Kürt işçi ne zaman üniversite harçlığını çıkartmak için çalıştığı inşaattan düşmeyecek, ne zaman geçici tarım işçilerini taşıyan bir kamyonun devrilmesiyle can vermeyecek, ne zaman bir gösteriye katılıp sonrasında otopside vücuduna nasıl olduysa kaçmış bir kurşun bulunmayacak da uzaya uçacak.

Uzaya uçacak dediysek, ruhunun göğe yükselmesinden bahsetmiyoruz, adıyla sanıyla bizim coğrafyanın bir uzay araştırmasından, içinde bütün bölge dillerinin konuşulduğu programlı bir uzay uçuşundan bahsediyoruz. Öyle diplomatik bir araç olarak Rusların, Çinlilerin, Amerikalıların turist taşır gibi insan uçurmasından da değil.

Kürt Ulusal Hareketi yıllardır çok can verdi, cana kıydı, kahramanlar ve trajediler yarattı, diplomatik ilişkiler kurdu, siyaset yaptı, yol da aldı, ancak bir ulusal hareket olarak neresinden baksanız şansızdı.

Şansızdı, çünkü tarihsel olarak geç kalmıştı. Belki Kürtlerin yaşadıkları bölgelerin ticaret yollarından ve denizlerden uzak olmasından, belki Avrupa’da kıvılcımlanan ideolojik siyasi hareketlerin etki alanına geç girmelerinden ulusallaşmada iki önemli atılım dönemini kaçırdılar.

İlki, Fransız Devrimi sonrası, burjuvazinin devrimci özellikler gösterdiği, bir aydınlanma çağı olan dönem elden gitti. Çok sayıda ulusun feodal egemenlere karşı mücadeleyle kurulduğu bu çağ, burjuvazinin giderek gericileşmesi ve tam boy bir çürümeyi temsil etmesiyle çok gerilerde kaldı.

İkinci ulusallaşma atağı ise, Ekim Devriminden sonra geldi. Sosyalizm yolunda bağımsızlaşma bir yana, emperyalistlere ve sömürgecilere karşı sırtını sosyalizmin siyasi gücüne yaslayarak ulusal egemenliği ve bağımsızlığı kazanma furyasını da kaçırdılar.

Kürt Ulusal Siyaseti aktifleştiğinde reel sosyalizm yerini hızla tam boy bir gericiliğe bırakıyordu.

Halen içinde bulunduğumuz emperyalist restorasyon öylesine alçakça bir dönemdi ki bırakın yeni ulusların özgürleşmesini, geçen yüzyıllarda oluşan bağımsız uluslar kendini koruyamaz oldu.

Kürtler eninde sonunda “demokratik özerkliğe” farklı biçim ve renklerde ulaşabilirler, ama bu ne bir ulusun egemenliği ve bağımsızlığı, ne de bir Kürt işçinin asansör boşluğuna düşmediği bir düzenin kurulması anlamına gelecek.

Emperyalizm sermaye transfer ederek, mali tuzaklar kurarak, şirket evlilikleri yoluyla ve gerekirse zorla bağımsızlığın ve egemenliğin temeli olan mülkü neredeyse tamamen kendi tasarrufuna geçirmektedir. Türkiye’de de bugün yaşanan budur.

Liberallerin özellikle anlamaktan kaçındığı ve üzerinden atlamayı tercih ettiği nokta, başkasının mülkünü mülksüzlerin yönetemeyeceğidir. Ancak emekçi sınıflardan ruhunu satanlar kendi sınıfının sömürüsünü yönetmeye teknik olarak talip olabilir.

Bu sadece basit bir iktisat konusu değil, bugün çok güncel olduğu gibi kararlı ve barışın hüküm sürdüğü ulusal sınırlar imkânsız hale gelmiştir. ABD, eğer işçi sınıfı müdahale etmezse, Ortadoğu’da en az yüz yıl sürecek bir savaşın zembereğini kurmuşa benziyor.

Üstelik emperyalist hegemonya egemenliğini ancak yerel burjuvaziyi işbirlikçi yaparak, emekçi sınıfları ise gericileştirerek ve çürüterek koruyabilmektedir.

***

Bertan uzay aracının penceresinden dünyayı seyrediyordu. Berivan’a Kürtçe seslendi, “Bak nereden geçiyoruz, belki memleketin dağlarını özlemişsindir”

Uzay biyoloğu olarak araştırmaya katılan Berivan ağırlıksız ortamda uçan dişfırçasını kovalamaktan vazgeçti ve Bertan’a doğru ilerledi. Birlikte aracın teleskopundan baktılar. Bahar gelmesine rağmen henüz dağlarda karlar erimemişti. Kolektif çiftlikler, ortak makine parkları, ortaklaşa ekilen binlerce dönüm arazinin yeşillenmesi seçiliyordu. Büyük entegre sanayi bölgeleri, onlarla birlikte kurulan yerleşimler, araştırma enstitüleri hızla altlarından geçiyordu. Üyesi oldukları kent meclisinin yeni binasını bile son anda seçebildiler.

Ancak özel mülkiyetten doğan çelişkiler ve sorunlar devam ediyordu!

2014’de babası Soma’da maden kazasında öldüğünde bir aylık olan ve devrimden sonra astrofizikçi olarak programa katılan Canan biraz hırçınca Berivan’a seslendi. “Yahu şu diş fırçana sahip çıksana, yine gözüme girdi.”