ABD-Rusya gerilimi nereye gidiyor?

Acaba Trumplı ABD Rusya’yı tarafsızlaştırıp Çin’i yalnızlaştırabilecek mi derken, işlerin hiç de öyle gitmediğine tanıklık ediyoruz.

Bildiğim kadarı ile dünya tarihinde ilk kez Çin donanması Baltık Denizi’ne çıktı. Rus ve Çin donanmaları NATO baskısı nedeniyle oldukça ısınmış olan Batlık Denizi’nde “herhangi bir” ortak düşmana karşı tatbikat yaptılar.

Buna karşılık NATO Ukrayna’ya iki savaş gemisi gönderdi. Biri İngiliz, diğeri Türk donanmasına ait (Bu ne perhiz ne lahana turşusu demeyin, yazının sonunda Türkiye’nin durumuna değineceğiz).

Ruslar Ukrayna’daki askeri manevrayı saldırganca ama anlamsız buldular, çünkü Ukrayna’nın Rusya ile ilişkisini kestikten sonra pratik olarak bir donanması kalmadığını söylüyorlar.

ABD ise Ukrayna ile ilgili iki hamle yaptı.

Ukrayna’daki batı emperyalizminin tezgahladığı faşist darbe sonrası Rusya Kırım’ı ilhak edince 2014’de ABD ve AB Rusya’ya karşı halen süren ekonomik yaptırım uygulamaya başlamıştı. Şimdi ise ABD Temsilciler Meclisi Rusya, İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne karşı yeni ekonomik yaptırımları ezici bir çoğunlukla kabul etti. Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar Ukrayna’nın doğusundaki bağımsızlıkçı hareketlere Rusya’nın verdiği destekle ilişkilendiriliyor.

Henüz yasa haline gelmesi için Senato görüşmesinin gerektiği bu yaptırım kararına Rusya’nın tepkisi sert oldu. Duma Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı “Diplomatik manevra fırsatları artık çok az” dedi. Putin ise karşı yaptırımlar uygulayacaklarını ilan etti.

Rusya’nın bu sert tavrı, AB ülkelerini ürkütmüşe ve ABD ile AB’nin arasındaki mesafenin daha fazla açılmasına neden olmuş gibi gözüküyor.

ABD’nin ikinci hamlesi ise 2018 yılında Ukrayna’ya “ölümcül” silahlar temin etme kararını açıklaması oldu. Ölümcül ile ne kast ediliyor, tam olarak bilemem, ama ağır silahlar olmalı.

Rusya ise her ne kadar “Biz de televizyondan öğrendik vallahi” demelerine rağmen önemli bir siyasi, ideolojik hamle yaparak, Donetsk Halk Cumhuriyeti liderine “Ukrayna başarısız bir devlet, onun yerine Malorossiya (Küçük Rusya) adında bir devlet kurulmalı, bunun için kamuoyu araştırması yapıyoruz” demesini sağladılar.

Bunu istediğiniz gibi yorumlayın artık, Ukrayna’nın doğusunun bağımsız bir devlete dönüşmesini mi anlarsınız, yoksa Ukrayna’da iktidarın Rus yanlılarına geçmesini mi?

Suriye’de ise ABD gerici çete üyelerini yetiştirme programını sonlandırdığını açıkladı ama hemen rahatlamayın. Çünkü SDG bölgesi kocaman bir Amerikan üssüne dönüşüyor. Yapılan silah sevkıyatının Rakka’yı IŞİD’ten kurtarmanın çok ötesine geçtiğini herkes fark ediyor. Suriye’de doğuda ABD-Kürt gücü, batıda Rusya-Suriye Devleti olmak üzere bir cephe oluşuyor. (İblid’teki şeriatçı otonomi ise Türkiye’ye eşantiyon)

ABD ile Rusya arasındaki satranç oyununa benzeyen karşı hamlelere bir de Venezuela’da bakalım. ABD uluslararası hukuk açısından çok iyi bilinen haydut tavrıyla Venezuela’da rejimi değiştirmek içim bütçe ayırdığını ve kontr-gerillayı desteklediğini saklamıyor. Buna karşılık Rusya ile Venezuela devletleri arasında çeşitli madenlerin aranması ve petrol çıkarılması da dahil kapsamlı bir ekonomik işbirliği anlaşması yapıldığı duyuruldu. Dolayısıyla Rusya’ya çıkarlarını korumak için Venezuela meselelerine müdahale etme hakkı doğdu.

Son olarak Türkiye’ye satılmasına çok yaklaşılan S-400’lere gelelim. Rus medyası sürekli bu olaydan bahsediyor. Çünkü mesele Rusya’nın başlıca ihraç kalemlerinden olan silah satışı değil. Bir NATO üyesine bu silahı vermek arı kovanına çomak sokmak gibi bir şey. Siyasi önemi ticari boyutunu defalarca geçiyor.

Daha önce yazmıştım, ama bunu tekrar tekrar yazmanın hiçbir zararı yok.

Eğer güçlü bir sosyalist devletin etkisi yoksa dünyada, iktidardaki bir sermaye sınıfı sömürdüğü halkı asla bir emperyalist paylaşım savaşından koruyamaz.

Bu yürütmede kimin olduğundan veya hangi tarafa dahil olunacağından bağımsız bir kategoridir.