ABD ne istiyor?

Uluslararası ilişkiler üzerine köşe yazan bir kişi bence bu hafta tatile çıkmalıydı. Zaten gündelik gelişmelere göre bir doğrultu saptamanın çoğu kez yanıltıcı bir yanı var, bir de emperyalist siyasetin iki yüzlü, yalana dayanan politikaları bu hafta gerçeğin anlaşılmasını iyice güçleştirdi.

Bu haftaki bulanıklığa bir kez bakın:

Trump karşıtı sermaye sınıfı kesimleri ABD’de bir genel grev hazırlığı yapıyor.

Savaş boruları bu hafta biraz dindi, Çin ve ABD karşılıklı iyi niyet bildirdiler.

Tetiğini kimin çektiği belli olmayan bir Ukrayna provokasyonu yaşandı, Kiev hükümeti Donbass’a saldırdı.

Putin Almanya’ya Volkswagen’ın Amerika’da uğradığı kayıpları Rusya pazarında kapatabileceğini duyurdu.

ABD İran’ı topun ağzına yerleştirmenin sinyallerini verdi.

ABD Türkiye’ye odaklandı, ABD başkanı ve hükümeti bayram ve seyran olmamasına rağmen her gün Türkiye’ye telefon ettiler, sonunda CIA başkanı gelip bir tur da o görüşme yaptı.

Ve Rusya El-bab’ta Türkiye ordusunu bombaladı.

Bu kadar belirsizliğin olduğu bir ortamda, gündelik veriler üzerinden bir yorum yapmak yerine, işi sağlama almak en iyisi. Aslında Sol okurunun iyi bildiği bazı verileri hatırlatarak bir sadeleşme önereceğim.

Aşağıdaki ilk tablo ABD’nin yıllara göre ticari açığını, diğeri ise bu açığın ABD ile ticaret yapan ülkelere göre analizini sunuyor.

Tablolardan görüldüğü gibi, ABD son 15 yıl içinde dev bir ticari açık veriyor. Bu açık dolar egemenliği ve askeri üstünlük ile sürdürülebilirdi belki ama artık imkansız hale geldi. Ticaretin lehine olduğu ülkeler kendi para birimlerini dayatıyorlar ve silahlanıyorlar.

ABD 800 milyarlık ticari açığının yarısından fazlasını Çin ve Almanya’ya karşı veriyor. ABD hegemonyasını sürdürmek için her iki ülkenin iktisadi gücünden kurtulmak zorunda.

Tablo 2 Çin’deki sermaye birikiminin neden temel hedef olduğunu çok iyi gösteriyor. Ayrıca bize Trump hareketinin neden merkezinde Almanya’nın durduğu AB’yi çözmeye çalıştığını da izah ediyor.

Neden Volkswagen krizi yaşandığını ve neden Trump’ın iktisadi danışmanı Ted Malloch’un “Avro’nun 18 aya çökeceğini” bildirmesini de açıklıyor.

Esas derdin neden Rusya olmadığını ama Rusya’nın askeri açıdan en azından tarafsızlaştırılması gerektiğini anlaşılır kılıyor.

Ve yine ABD emperyalizmi açısından Türkiye ekonomisinin doğrudan bir değeri olmamasını ve ancak Türkiye’nin ABD’ye bağlılığının ve bölgeye müdahale ederken taşeron rolünün devam etmesi açısından bir değer taşıdığını da söylüyor.