2016 kötü mü geçti?

Her yerde yılbaşı kutlamaları oluyor, kurumlarda insanlar toplanıyor, gericiliğin bir sis bulutu gibi çökmediği yerlerde bir kadeh şarapla birlikte dileklerde bulunuluyor.

Herkes aynı fikirde: 2016 çok kötü bir yıl oldu.

Küçük mülk, küçük gelecek, küçük umutlar dünyası istikrar arıyor. Bu akıl azalması salgın bir hastalık gibi …

Eğer ufkunuz taksitleri düzenli ödemek, AVM’ye alışverişe gitmek, arada bir güzel bir restoranda yemek yemek, aile için tatil, çocuklar için kariyer planı yapmak ile sınırlı ise gerçekten 2016 çok kötü geçti. İstikrar küflendi, düzenin huzuru tıpası açık kalan şişeden uçup gitti.

Ama eğer derdiniz bu değil de; asgari ücret soytarılığından, çocuk istismarı ve sömürüsünden, eşitsizlik ve adaletsizlikten, gericiliğin köklerinden, haksız savaşlardan, çevrenin talan edilmesinden, kadınların aşağılanmasından kurtulmaksa ve bunun için düzeni değiştirmeye kararlıysanız, o zaman geçen bir yılın değerlendirilmesine farklı yaklaşırsınız.

Hiçbir geçen ve gelecek yıl mutlak olarak kötü olamaz. Çünkü her olay kendi karşıtıyla birlikte bir mücadele içinde bulunur, karşıtını yaratır.

Evet, 2016 çok kötü bir yıldı. Bombalı saldırılarla parçalanma olasılığı altında ve özellikle Ankara’da 15 Temmuzda savaşın terörünü yaşayan, on binlerce kişinin işini kaybetmesi veya tutuklanmasıyla kendini tehdit altında hisseden, çatışmalarda yaşamını yitirenlere karşı duyulan kayıtsızlığın şiddetini hisseden insanların siyasi aklında bir seyrelme oldu.

Buna karşılık, eğer düzeni değiştirmek niyetindeyseniz, o zaman devrimi yakınlaştıran bir sürecin içine girilmesi bu yılın iyi yanıydı.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman devlet bu kadar derinden bir yarılmaya uğramamıştı.  Düzeni koruyan kurumlara karşı toplumun güveni hiç bu kadar sarsılmamıştı. Türkiye hiç bu kadar çözümsüz siyasi skandalların ve krizlerin içine savrulmamıştı.

***

Başka bir örnek, ABD seçimlerinden verilebilir. Trump’ın seçilmesi tabi ki çok kötü oldu. Görgüsüz, aşırı sağcı, faşist kafalı rant milyarderi Trump’ın seçilmesi dünya halklarının başına kim bilir ne çoraplar örecek.

Öte yandan sağlık üzerinden sınırlı da olsa bazı reformlar yapan, sahtekarca bir taktiğe dayansa da Küba’yı tanıyan bir anlaşmaya imza atan Obama ile düzen çok daha güçlüydü. Trump’ın seçilmesi bir çaresizliği ve emperyalizmin krizinin ulaştığı derinliği yansıtıyor.

Şimdi hem ABD’nin içinde hem dışında sınıflar arasındaki gerilim ve kriz hızla derinleşecek.

***

2017 için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Sermaye düzeninin 2017’de giderek şiddeti artan belaları getireceğini söyleyebiliriz.

Ancak bu belalar düzenin canına ot tıkayacak karşıtını da yaratarak ilerleyecektir.

Tıpkı yüz yıl önce Ekim Devrimi’nde olduğu gibi. Farklı uluslardan milyonlarca köylüyü ve işçiyi siperlere birbirini boğazlamaya gönderenler, Bolşeviklerin iradesi ile karşılaşınca afalladılar.

Şimdiden 2017 için umut vaat eden bir gelişme kendini gösterdi:

TKP siyaset sahnesine dönüyor.