Sevgili Sevra, sevgili başkan

Tarihin ilginç birikimlerini barındıran Hatay’ın nasıl bir tehlikeyle karşılaştığını sen biliyorsun ama herkes bilsin diye yazıyorum.

Tehlikenin adı, elbette Sadullah Ergin. Ama nasıl bir Sadullah, nasıl bir Ergin? Bu takımın her biri, başka deyişle a’dan z’ye akepe yönetiminin tümü, bin bir suratlı olduğundan bu soruyu yanıtlamak kolay değil.

Ama benim “hukuk devleti yıkım işinde” çok başarılı olan Ergin’in, Hatay’dan da benzer yıkım örnekleri vereceğine olan güvenim tam. Ve o salt bu nedenle Hatay için büyük bir tehlike. Yönetimi ele geçirmesi durumunda Hatay’ın “Alidibo’ların kanunsuz bir kenti” olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. “Seçilmek” ile “ele geçirmek” arasındaki kalın çizginin son on iki yılda nasıl ve hangi yöntemlerle inceltildiğini artık herkes biliyor. Bu bakımdan Ergin’in Hatay’da bir “seçim süreci” değil her ne pahasına olursa olsun bir “ele geçirme süreci” yaşadığını söylemek yanlış değil.

ÖZGÜRLÜK DÜŞMANI
Sadullah Ergin’in kent yönetimini ele geçirmesi durumunda yol-su, park-bahçe, tramvay-metro için ne yapacağını anlamak, hukuk devleti yıkımında nasıl bir yol izlendiğini anımsamaktan geçiyor. İster yıkım, ister ele geçirme olsun, ticarette de siyasette de işe hep “kirli” bir yöntemle başlandı.

On iki yıl boyunca her türlü iş “paranın ya da korkunun gücüyle” başladı ve bitirildi. Güç kullarak “diz çöktürmek” de “suça ortak edilerek etkisizleştirmek” de onlar için vazgeçilmez bir yöntem oldu. Oysa bu yer altına inmiş bir şiddet yöntemiydi.

Söylemesi zor ama 17 Aralık gerçeğinin kanıtladığı gibi “farz ile başlayıp sünnetle götüren/ halkı Allah’la kandıran” bir sınıf doğdu. Şiddetin uygulayıcısı da takkeli, tespihli bu sınıf oldu. Karşıt ya da yandaş fark etmeden insan onuru hiçe sayan yalana dayalı bir politika izlendi.

Adalet Bakanı olduğu sürede giriştiği hukuk devleti yıkım işlerinde çok başarılı olan yargıyı “itibarsızlaştırma”, orduyu “yıpratma”, muhalif olanı “susturma”, karşı geleni “korkutma” politikalarının tümüne katkı veren bir siyaset adamı Ergin. O belki zamanında iyi bir hafız ya da imamdı. Ama her zaman hak ve özgürlük düşmanı bir hukukçu oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye İslam Cumhuriyeti’ne evrilmesine çaba harcayan siyaset adamı görünümünde bir militan olarak siyasete başladı.

DEĞİŞEN TEK ŞEY
Onu siyasetin ünlüleri arasına çıkaran yolsuzluktu ve o yolsuzluğa hiç ihanet etmedi. Yolsuzluk suçlamasından kurtulduktan sonra yolsuzluktan başı derde girenlerin/girecek olanların yanında oldu.

Örneğin icabında rüşvet, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, ihtilas, irtikap, delil karartmak, nüfuz kullanmak, evrakta sahtekarlık, sahte evrak tanzim etme, ağır nitelikli dolandırıcılık, insan ticareti gibi yüz kızartıcı suçları işleyenlere verilecek “hapis cezasını indiren” yasa değişiklikleri gerçekleştirdi.

Örneğin akepe grup başkan vekili olarak kendisi de Hatay’da Ali Dibo adı verilen dost, ahbap, akrabaya ihaleler dahil her türlü olanağı peşkeş çekmekle suçlandı.
Ergin’in geleceğini parlatan bu olayı ortaya çıkaran akepe Hatay Milletvekili Fuat Geçen’in bu nedenle ihraç edildiğini dünya alem öğrense de Kamu İhale Kurumu’nun Geçen’i haklı çıkarmasında kimsenin kılı bile kıpırdamadı.

CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, Sadullah Ergin’le eski akepe Hassa İlçe Başkanı Ahmet Tüfenkçi arasında geçtiğini belirttiği, 4 trilyonluk rüşvet teklifinin de yer aldığı konuşmanın ses kaydını açıklasa da Hatay Valiliği belgeleri “ilde son üç yılda yapılan 271 ihalenin” tümünün akepe’lilere verildiğini kanıtlasa da değişen bir şey yoktu.

Değişen tek şey “sözü edilen ihaleler, toplam ihalenin yüzde 10’u bile değil bir tüp, iki kilo sebze” diye yalan söyleyen Ergin’in, “olayın boyutunu büyütmeyin iki-üç milyarlık iş” diye yalana başvuran Başbakan Bay Tayyip tarafından Adalet Bakanı koltuğuna oturtulmasıydı.

SÜT DÖKMÜŞ KEDİ
Kim bilir belki de hayat ortaya çıkan tapelerle yalana karşı Hatay halkını uyarıyor:

Başbakan’ın “beraati engelle...” buyruğuna karşı, Adalet Bakanı “o yargıç Alevi...” diyor.

Başbakan’ın “bunların kesinlikle mahkûm olması lazım...” üstelemesine karşı, Adalet Bakanı “Yargıtay’la bir görüşme yaparım...” diyor.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin süt dökmüş kedi mahcubiyetiyle Başbakan Bay Tayyip’e yaranmak için olsa gerek “iki bin kadar” savcı ve yargıcın “sisteme kazandırılacağını” müjdeliyor.

Bu adamlardan biri ülkeyi yönettiğini, diğeri kenti yöneteceğini iddia ediyor.

Sevgili Sevra sen her ikisinden de doğru, dürüst, ilkeli ve çağdaşsın. Elbette başaracaksın.