Maymunlar da mutsuz

Ülkede bir tek insanın bile mutlu olmadığını bildiğimden eski yılın son yazısında yeni yıl için iyilik, sağlık, esenlik dilemeye dilim varmadı. Halktan çalanların arkasında koşanlar da, yalanı talanı alkışlayanlar da mutlu değil.

17 Aralık’tan bu yana görmeyen duymayan ama durup dinlenmeden yalan üreten hiçbir şey olmamış gibi, dahası hiçbir şey olmayacakmış gibi yaşamayı sürdüren hırsız arsız takımının asları bile mutlu değil. Korku uyku kaçırıyor.

Ahlaksızlığı tarafsızlık olarak yutturmaya çalışıp susanlar da ayakkabı kutusunu, beleşten umreyi de, özel vatandaşlık ikramını da rüşvetin belgesi saymayanlar da mutlu değil. Korku dağları bekliyor.

“Yetmez ama evetçi’liği” vatana “himmet tertibinden” sayıp körleşenler de zorun zülmün, hırsızın arsızın dümen suyunda eyleşenler de mutlu değil. Korku bunaltıyor.

Birinci maymun duyduğunu anlamıyor, ikinci maymun baktığını görmüyor, üçüncü maymun gördüğünü anlatmıyor. Üç maymun da sormayarak, soruşturmayarak, yazmayarak, konuşmayarak aptala yatıp kurtulduklarını sanan maymunlar da mutlu değil. Korku panikletiyor.

BİR TÜR TAHRİK: Büyük soygunun ortaya çıkmasından hemen sonra Dolmabahçe’deki “örtme operasyonuna” katılan Zaman yazarı Ali Bulaç akepe’nin “Mesele medyadaki salvoların ötesine geçtiği tezini” doğrulayan gözlemini anlattı:

“Beni dehşete düşüren şey birtakım gazeteci ve köşe yazarlarının Sayın Başbakan’ı bir tür tahrik etmeleri, şahin bir dil kullanmaları, cemaati ‘Gladio’ olarak tanımlamaları, Başbakan’ın operasyonlar konusunda geç kaldığını söylemeleri, hatta Uludere’de otuzdört masum insanın öldürülmesinden söz konusu ‘paralel yapılanma’yı sorumlu tutmaları oldu.”

Bunun adı kaostu. Geride kalan onbir yılın iç politik gerilimleri bunun ısmarlama bir kaos olduğunu kanıtlıyordu. Dış politikadaki olumsuz göstergeler bu sipariş iç savaş karşılığı ABD’nin verdiği tezini doğrulamaya yetiyordu.

ÖZEL GÖRÜŞME: Korkudan duymaz görmez anlamaz hale gelenler, unutkanlık oynayıp hırsızlığı arsızlığı savunur duruma düştü. Büyük soygunun ortaya çıkmasından yolsuzluğu “eskiden de vardı” diye yorumlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Anayasa Komisyonu Başkanı’nı düşünün. Önce milyonların gözünün içine bakarak “Kimsenin yanlış işine asla sahip çıkmadım. Ancak aksi sabit olana kadar herkes suçsuz sayılır ilkesine her zaman önem verdim” dediğini sonra da Melih Gökçek’le yaptığı “özel görüşmeyi” anımsayın.

“Özel görüşmede” soygun döneminin yüz kızartıcı suçlardan kurtulma yöntemlerinden biri konuşuluyor. Onbir yıllık akepe iktidarında ya soygundan önce “suçu ortadan kaldıracak yeni bir yasa” çıkartıldı ya da soygun sırasında yasada öngörülen ceza süresini indirecek yasa değişikliği yapılıyordu.

Örneğin 2009 yılı Haziran ayında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle TCK’nın 240. maddesine göre hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istenen Melih Gökçek (M.G), Burhan Kuzu’yu (B.K) arıyordu.

Gökçek’in “Vekilleri fitiller, bu işi çözerim” dediği ses bandındaki konuşma akepe iktidarını ayakkabı kutusuna düşüren anlayışın çarpıcı örneklerinden biriydi:

“M.G: 240’tan yargılıyorlar beni şimdi. Abi şunu yapamaz mısınız, yani bu 240’ı 3 aya 6 aya indiremez misiniz abi ya?
B.K : Hıııı. 5-6 ay diyorsun, olabilir... Şu an ne kadar ki, onun şeyi.
M.G: 1 seneden 3 seneye...
B.K: Çok...
B.K: Şu anda bana gelen 140 dosya var, bizim milletvekillerinin. Aşağı yukarı 50 küsuru, 60’a yakını bu 240’tan... 
M.G: Bu 240’ı, milletvekilleri hangisi, kaç tane varsa bir bana çıkartsana. Ben onları bir fitilleyeyim.
B.K: Ben sana listesini vereyim onun. (Akşam 21 Şubat 2010)”

KUTSAL KİTAP: Bu ve benzeri değişikliklerle “çalıyor ama çalışıyor” ideolojisi ete kemiğe bürünüyor. Kamu ihale yasasına el konuyor, hırsızın kutsal kitabı yazılıyor.

İnanması güç ama akepe iktidarı onbir yılda ekleme, çıkarma, doğrudan ve dolaylı değişiklikle Kamu İhale Yasası’na 164 kez müdahale ediyor. Doğrudan değişiklikle 26 kez doğrudan, 56 kez diğer özel yasalar yoluyla , 82 kez kanun hükmünde kararnamelerle yapılan 164 dolayında değişiklik (Yalçın Doğan, Hürriyet, 18 Aralık 2013) hırsızın arsızın kullanımına sunuluyor.

Bence sıra “yolsuzluğun finansmanı olur mu?” sorusuna yanıt aramaya geliyor.

2013’ün başkaldırı kararlılığını yaşatması dileğiyle 2014’de hoş geldin diyor herkesin yeni yılını kutluyorum.