Alıntı...

Hayat siyasette çıkar ortaklığının iki yüzlü olduğu gerçeğini bir kez daha doğruladı. İktidarın onikinci yılında. Toprak kaybının eşiğinde. İç savaşın arefesinde. Ve de bir seçim öncesinde. Zamanlamaya bakar mısınız?

Herkes herşeyi gördü. Çıkar çatışması iktidarı böldü. İyi ki böldü. Kutsalla kandıranlar, vurguncular, soyguncular tek tek sergilendi. Herkes her şeyin farkında. Çıkar çatışması iktidarı parçaladı. İyi ki parçaladı. Yalanlarına tanrıyı aracı kılanlar hırsızlar, arsızlar bir bir açığa çıktı. Herkes her şeyi biliyor.
Özetle iktidarın çıkar çatışması “görmek isteyenin” gözünü, “duymak isteyenin” kulağını açtı. Konuşmak isteyenin dilini çözdü. Değerlerinin üstündeki örtü kalktı. Bilgili ile bilgisiz, görgülü ile görgüsüz, terbiyeli ile terbiyesiz yeniden ayrıştı.

Gören, duyan, konuşan “karşıt ya da yandaş” herkes “artık yeter” demek için, küfre hakarete aşağılamaya “yanıt vermek” için kendi alanlarına-kendi kürsülerine koştu.

Bu gözlemi doğrulayacak binlerce eylem ve söylem içinde iki belge var. Genelde siyasal İslam’ı, özelde liderlerini çaresiz bir çıplaklık içinde bırakıyor.

TERBİYEDEN NASİPSİZ
Belgelerden ilki CIA ajanı Graham Fuller’in Rand Corparation için hazırladığı “Türkiye’de İslam Köktenciliğinin Geleceği-1989” raporunda öne sürülen “İslamın son yıllardaki ulaştığı olgunluk” tezini çürütüyor.

Kişisel olarak Fethullah Gülen, kurumsal olarak Gülen hareketi için söylenenler siyasal Islam’ın düzeyine düşen gölgeyi gösteriyor.
Amerikan çıkar bölgelerine okullar açıp, Amerikan haber alma servislerine bilgi toplamakla iştigal eden emekli vaiz Gülen “para göz iblis, haysiyetsiz sapık, cüzzamlı sürüngen, dolara kara sevdalı, gözyaşı bezirganı, İslami terbiyeden nasipsiz, insanlarımızı morfinleyen sünepe, uyanık bir mazoşist ” gibi sıfatlarla anılıyor.

Matbuata yansıyan bu söylem, kimbilir belki de, son 12 yılın saldırgan, hoşgörüsüz, aşağılama ve hakaret yoğunluklu siyaset yapma biçimine kaynaklık ediyor.

“Mezhebi ve meşrebi bozuk, Ehl-i Bid’at bir avuç azınlığın neşrettiği Tevhid isimli tefrik paçavrası Ehl-i Sünnet’e olan kin ve garazını son sayısında İBDA’ya kusmuş! Bre mut’a piçleri!..” üslubu insanı Gezi Direnişi günlerindeki Türkiye’ye götürüyor.
Devlet protokolünün iki ve üç numaradaki mukimi siyaset erbabının “şeyinin şeyini şey ettiğimin şeyi ya da “ananı da al git” küfürleri belki çok eski ama “bacak arası sapığı” bir akepe milletvekilinin “Senin ananı... avradını..., soytarı, köpek, oro.. çocuğu, peze..., satılık köpek, şerefsiz” küfürü sanki dün gibi .

YALANCI MUMLAR
Dinin siyasette etkinliği arttıkça siyasal İslam’ın düzeyi sürekli düştü. Çatışma konularında öncelik türbandı:

“Rejim, müslümanların eylemlerini çeşitli yorumlarla hep saptıra saptır gelmiştir. Daha önceki eylemleri de Saddam yanlısı eylemler diye lanse etmeye ve ardında da müslüman halkın bulunmadığını ima etmeye çalışmıştır. Bunun için de yapılan ilk gösteri de “Saddam sen oradan, biz buradan” diye pankart açmaya yeltenen İbdacılar denilen bazı psikopatları gerekçe göstermiştir.” (Nokta, 31 Mart 1991)

Dershaneler sorunuyla bir kez daha karşı karşıya gelen iç ve dış iktidar güçleri eski defterleri açıldı:

“Yıllar ve yıllar var ki, düşkünler diyârı şu mübârek ülke, taşıyla-toprağıyla, canlısıyla-cansızıyla, mü’miniyle-kâfiriyle hasretle inledi ve böyle bir liderin yolunu gözledi. Bu uğurda elli defa yalancı mumları güneş zannedip alkışladı... Yüz defa ateşböceklerini yıldız sanıp arkalarına düştü... Ve bilmem kaç defa da kırkharamileri Kâbe yolcusu sanarak içlerine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, daha bir süre bu hicranlı arayış devam edecektir.” (Yeni Ümit Dergisi, sayı 11. 1991)

1991 tarihli bu aşağılama metni, 22 yıl sonra, kavganın kızıştığı 2013’te virgülüne dokunulmadan yeniden yayınlandı. Gülen efendi müridiymiş gibi davrandığı başbakan Tayyip beyi “aslan inindeki tilkiye” benzetiyordu. (Zaman, 22 Kasım 2013)

İş bu iki belge İslam faşizminin de kendi evlatlarını yediğinin kanıtlarından biri oluyordu.