Sol soldu!

Ortalık sırılsıklam! Bunca sulandırma sonunda ortalığı sel bastı! Önüne geleni beraberinde sürükledi. Bu arada kimisi boğuldu gitti. Birileri ise tutunacak bir dal buldu. Ona yapışarak hayatta kalmaya çabalarken, selle birlikte sürüklenmeye devam ettiler. Sadece hayatta kalabilmek onlara yettiği için selden kurtulmayı düşünemez hale geldiler; selin bir parçası oldular. Çer-çöp, kalıntı-pislik, hep birlikte sürükleniyorlar. Bir yandan ondan besleniyor, öte yandan onu besliyorlar.

Kaynağını Marksizmden alan, en genel anlamda "düzen karşıtlığı" olarak tarif edilebilecek, adına "sol" denilen akım(lar) bunca sulandırılınca ortaya çıkan resim, tam bir felâkettir!

Bu felâket öylesine ilkesiz, biçimsiz, sınırsız hale getirildi ki, CHP gibi bir partiyi bile solun içine oturtma eblehliğini kabulleniyor.

Neymiş sol? "Demokrasi" dersen solsun. "Özgürlük" dersen solsun. "Barış" dersen solsun. "Hukuk" dersen solsun. İşçi sınıfı, emekçi halklar bunun neresinde? Yanıt yok! Ama olsun, hepten uyduruk bir dizi kavramla mırıl mırıl mırıldanmak, "Tayyip’e, AKP'ye karşıyım" demek yeter; solsun!

Dahası var: Bu ideolojik karmaşa ortamında sermayenin sömürüsünü, işçi sınıfının varlığını, adına "demokrasi" denen "şey"in burjuvazinin diktatörlüğü olduğunu reddetsen de sol olmaya devam edebilirsin. İstersen dünya yüzündeki ekonomik krizlerin, savaşların, açlığın, ölümün, sonu hiç gelmeyen ilticaların, insanlığı sürekli olarak felâketten felâkete sürükleyen asıl nedenin sermaye düzeni olduğunu temelden inkâr et. Yine de sol olduğunu iddia edebilir, sol muamelesi görebilirsin.

Ötesi de var: Herhangi bir azınlıktan, etnik gruptan yana ırkçlık-milliyetçilik yaparsan solcusun. Alevi isen solcusun. En başında rengi kızıl olup da sonradan üstüne burjuva ideolojileriyle süslü bir yeşil boya çalınan çevreci misin? Zaten solcusun! Liberalizmin, dinci gericiliğin, emperyalizm uşaklarının apaçık saldırısı kaşısında "ama" diyerek yığınları dolandırmış, yalancı şahitlik yapmışsın; kime tasa? Bu selin bulanık sularına karışır gidersin, solcu sayılırsın.

Berisi de eksik değil: İşçi sınıfının iktidarı hedefleyen siyasal mücadelesini reddedebilirsin. Bu solculuğuna halel getirmez. "Zaten tarih sahnesinden çekilmekte olan bir sınıfın mücadelesi mi olurmuş?" diyerek "çağını anlayan bir solcu" geçinebilirsin. Hele örgüt denince düşmanlaşırsan, Marks’ın eskidiğini, Lenin’in Rusya’da kaldığını iddia eder; kızıl bayraktan, orak-çekiçten, kızıl yıldızdan alerji kapar, "Aman kimse bayrak göstermesin!" diye çırpınırsan… İşte o zaman en orijinal solcu olursun.

Günümüzde böylece sol solduruldu!

Kaç zamandır gürül gürül, sel gibi akmakta olan bu renksiz amalgam yüzünden "solun birliği" lâfı artık bazı iyi niyetlilerin ağzında kuru bir ezbere; kötü niyetli kimilerinin megafonunda da yığınlara hedef şaşırtmak için çiğnenen bir sakıza dönüştü.

Solda birlik mi? Neyin birliği olacakmış bu? Şu sıralarda her yerden yükselen şamataya kulak verirsek:

  • Sermayenin sömürü özgürlüğüne tek bir lâf etmeye yanaşmayanların;
  • hakim düzeni, parlamento tiyatrosu, hukuk dalaveresi ve tüm diğer dayanaklarını olduğu gibi kabullenerek, bunların düzeltilebileceği ve ülkeye "istikrar" geleceği kanısını propaganda edenlerin;
  • emperyalizme, onun saldırganlık paktı NATO’ya karşı olmak ne kelime; kimisi AB’den medet uman, kimisi ABD’yi hakemlik yapmaya çağıranların, sınıfsal temellerinden soyutlanmış bir barış hayali kuranların...

Sonuç olarak ve özetle, şu sıralarda "solun birliği" ile kastedilen, olsa olsa bu düzene toz kondurmayan, sosyalizm lâfını ağzına almaktan fellik fellik kaçanların, hâttâ ona düşman olanların birliğidir.

Benden uzak dursun!

Şimdi asıl gerekli olan, adına "sol" denilen bu soluk ve renksiz karmaşanın birliği değil, ayrışmasıdır!

Ne zaman ki, burjuvazinin ideologlarının sosyal demokratlar ve "sol" olarak pazarlanan liberal dolandırıcılarla el ele vererek içini boşalttığı "demokrasi", "özgürlük" ve sair kavramları işçi sınıfını temel alarak yeniden tarif eden, bu düzenle barışmayı asla kabullenmeksizin sosyalizm hedefine kitlenmiş bir sol bu bulanık sulardan kendisini ayırır… Yıllar içinde -sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde- soldurulan sola gerçek rengini, kızılı çalmaya başlar…

İşte o zaman yeni baştan solun birliğinden bahsedilebilir.