Sinsi

Sinsi hastalıklar vardır. Yavaş yavaş, hastayı alıştıra alıştıra ilerler. Yüksek tansiyon örneğin, böyle sinsi bir hastalıktır. Önce hafiften bir baş ağrısı. “Bir Aspirin alırım geçer” dersin. Geçer de. Sonra bir kez daha. “Yahu bugünlerde de çok başım ağrıyor” diye şikayet edersin, ama üstünde durmazsın. Bir gün gelir, yüksek tansiyondan bir tarafına felç gelir Yatar kalırsın! Şeker hastalığı, kanserin envai türü. Erken teşhis konulup hemen önlem alınmazsa sonuçları ağır olan sinsi hastalıklardır. Aslında kendilerini belli ederler, ama biz üstünde durmayız. Yatağa düşene dek. Bundan sonrası ağır ilaçlar, ameliyat vb. acil ve tüm metabolizmayı allak bullak edecek önlemlerdir. Kalbi kurtarayım derken böbrek iflas eder. Trajik son basit bir baş ağrısıyla başlamıştır halbuki.

Meslek yaşamında da ufacıktan başlayan hatalar vardır. Önemsiz kabul edilen üstünden atlanıp geçilen. Ne var ki, bunlardan bazılarının sinsice ilerlediğini, yavaş yavaş alışkanlığa dönüştüğünü ve giderek büyüdüğünü fark etmeyiz. Bir gün çok ciddi hasarlara yol açana, büyük kayıplara neden olana dek.

Ya toplumsal, siyasal alanda? Sinsice ortaya çıkan eğilimler süreç içinde ne çok partinin politikasını temelden değiştirmiştir. Siyasal arenada boy gösteren ve kimse üzerinde durmazken sinsice ilerleyen nice hareket, bir süre sonra bulunduğu ülkede toplumsal yaşamı abluka altına almış büyük çalkantılara, katliamlara, savaşlara neden olmuştur.

Bunun en güzel örneklerinden biri Alman Nazi hareke... Hayır!

Günümüzde bunun en açık örneği AKP’dir!

Sinsice geldiler, gözlerinde yaşlar hakkı yenmiş, itelenmiş, dinsel özgürlüğü engellenmiş, başörtüsü yasaklanmış, başkanı hapse atılmış... Sinsice geldiler beyaz Türklere karşı halkın ta kendisi oldukları iddiasıyla... Sinsice geldiler rüşvetten, irtikâptan, her türden ahlâksızlıktan bıkmış gibi... Sinsice yanaştılar, imanı bütün Müslümanlar olarak “temiz eller”le “şeffak politika” yapma sözleri vererek... Sinsice eşitlik, adalet ve özgürlüğe susamış gibi...

Aslında bunların da siyasette ve giderek toplumsal yaşamda nasıl bir hastalığa neden olacakları görülmüyor değildi. Kimi uzmanlar bas bas bağırdı, ama çoğunluk görmedi.Görebilecek olan çokları da görmezden geldi. Hastalık bir kanser gibi vücuda yayıldı. Ve AKP giderek, sadece iktidardaki bir parti olmanın da ötesinde siyasal, toplumsal, kültürel yaşamın her alanına el atar hale geldi. Devletin tüm kademelerine sızdı. Adalet mekanizmasını, polisi, orduyu ele geçirdi. Sinsi hastalık vücudun en uç hücrelerine dek yayıldı.

Tayyip Erdoğan’ın bir yanda efelenme, öte yanda sinsi oyunlarla tezgâhladığı hayal de tarihteki bir “hastalığa” uzanıyor bir zamanların “hasta adam”ına, Osmanlı’ya.

O “adam” gerçekten hastaydı ve öldü! Ondan geriye kalandan doğanda da yeni baştan ağır hastalık semptomları görünüyor.

Bu hastalığa hemen çare bulunmazsa, ölebilir!

Abartıyor muyum? ABD ve diğer emperyalist güçlerin bölgeyi yeni baştan paylaşma, sınırları yeni baştan çizme, iktidarları temelden değiştirme amacıyla yaptıkları “A”, “B”, “C” ve daha başka “alternatif” planlarını, bu arada “colateral damage” (kurunun yanında yanacak yaşlar demek istiyorlar) listesine hangi ülkelerin hangi bölgelerini, hangi halkları ve ulusları not düştüklerini kim ayrıntılarıyla biliyor?

Pentagon’da, CIA’nın merkezinde, Obama’nın Yuvarlak Ofis’inde oturmuyorsan, bunlara proje üreten “Think-Tank”lerin (açık adıyla “entrika kurgu merkezleri”) “çok gizli” önerilerini hazırlamıyorsan, bunları bilemezsin.

Bilemezsin, ama biraz gözünü açarsan, hastalığın seyrine bakarak doğabilecek “komplikasyonlar”ı ve trajik sonu tahmin edebilirsin. Bakışlarını biraz Balkanlar’a, biraz da Kuzey Afrika’ya çevirip, diğer hastaları da gözlemleyerek yakında başımıza gelecekleri görebilirsin.

Şimdi acil, çok acil tedavi gerekiyor! Vücudu bu hastalıktan temizleyecek kesin önlemler alma vakti çoktan gelmiş ve geçmektedir.

Çoğu uzvu çürümüş, sistemi artık bu onu ayakta tutamaz hale gelmiş olan bu hastaya taze kan, yeni organlar lazım.

O da yetmez.

Tamamen çürümüş sistemi de temelden değiştirmek gerekiyor.