Kral öldü, kahrolsun kral!

Suudi kralı Abdullah öldü! İnsani bir refleksle üzülecekler vardır tabii. En başta yakınları üzülmüştür. Düz mantık, en çok ABD emperyalizminin Arap dünyasını programlamakla görevli odaklarının, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, CIA'nın Arap Seksiyonu'nun ve daha nice bilmediğimiz yeraltı-yerüstü, yasal-yasadışı oluşumun, petrol tekellerinin bürolarını koyu bir yas havası sardığını düşünecektir. Öyle ya, yıllar boyu ipini çektikleri kuklalarından oldular.

1. Dünya savaşı öncesinden başlayarak İngiliz, Fransız ve Alman emperyalizminin at oynattığı topraklarda 2. Dünya savaşı sonrası doğrudan hakimiyeti eline geçiren ABD emperyalistleri 2005'den çok daha önceleri Abdullah'la dostluğu pekiştirmişlerdi. Abdullah, 1987'de, Suudi Arabistan Başbakan Yardımcısı olarak yaptığı ikinci ABD seyahatinde Baba Bush'la tanıştı ve hemen Bush'ların aile dostları listesine girdi.

Bu tür dostluklar, sıradan insanların dostluğuna benzemez. İnsanlığın yüzkarası sayılması gereken bu tür insanlar, önünde arkasında büyük çıkarlar, sinsi planlar saklı olmadıkça kimseyle dostluk kurmazlar. Nitekim sadece Bush ailesi değil, dünyayı "demokrasi ve insan hakları“ mugalatasıyla kan ve gözyaşına boğan emperyalistler, bu nereden gelip, asaletini nereden edindiği belirsiz (daha doğrusu belirli) tiranı o yıllardan itibaren en yakın dost bildiler.

"Dostluk“ kavramını kullandıysam, kimse yanılgıya düşmesin. Yas falan yok! O perde kapandı. Şimdi sahneye yeni bir oyuncu çıkıyor. Emperyalist odakların, „Saudi Kukla Tiyatrosu“nun kulisinde yeterince yedek kuklayı hazır bekletmediğini düşünmek saflık olur. Nitekim, Abdullah'ın babası Abdulaziz bin Abdulrahman'ın hareminde doğan 37 üvey kardeşinen biri (kız çocukları sayamıyoruz – onların sayısını tutmuyorlar), Prens Salman Ibn Abdel Asis al Saud, iktidar  boşluğu bırakmaksızın kral ilan edilecek. Kral öldü, yaşasın kral!

Abdullah'ın Türkiye'deki dostlarına, Türkiye Cumuhuriyeti'ni „Saud-i Turkıyya“ haline getirme hayali kuranlara gelince... Onların da yas falan tutacağı sanılmasın. Çünkü bu din taciri, paragözlü çetenin, bir gün „kardeşim“ dıyerek kucakladığını, ertesi gün gözünü kırpmadan can düşmanı ilan ettiğine şahit olmadık mı? Onlar şimdi yas tutmak değil, olsa olsa, arka planda ABD kontrolünde Türkiye'ye akan petro-dolarların, yeşil sermayenin devamı için telaşa kapılmışlardır.

Demokrasi havarisi Amerikalı ağabeylerin sevgili ülkesi, RTE ve şeriklerinin de Türkiye'yi benzetmeye çalıştığı Suudi Arabistan tam bir diktatörlüktür. İslam ise bu işin sadece sosu, Suud halkını baskı altında tutmak için kullanılan bir mengeneden ibarettir.

Öyle ya...

Riyad Üniversitesi Rektörünün de imzasını taşıyan ve „kadınlar otomobil kullanırsa, önümüzdeki 10 yıl içinde Suudi erkekleri evlenecek bakire kız bulamazlar“ raporuna dayanarak kadınlara otomobil kullanmak dinden başka başka neyle onca kadına yasaklanabilir?

Internet portaline “Müslümanlarla dinsizler aynı haklara sahip olmalı“ notu düşen bir genç adama 1000 kırbaç cezası, bu çağda başka neye dayanarak verilebilir?

Her hafta 100 kırbaçla vadeye bağlanan bu cezanın uygulanmasını seyretmek üzere o meydana dolan onca cahil ve yarı sadist güruh, bilimi temelden reddeden islam okullarından başka nerede yetiştirilebilir?

...

Suudi Arabistan'ın, halkını baskı altında tutan dikta rejiminin tarihin oldukça eski. Bundan önceki kralların da ancak arkalarına emperyalistlerin desteğini alarak iktidarlarını sürdürdükleri de eski. Yeni kral işte bu eskiler arasında iktidar olacak.  Ancak, ülkede yeni olan başka şeyler de var: Başını kaldırıp, dünyaya bakmaya ve bu çağ dışı düzene karşı sesini yükseltmeye başlayanlar... Bunlar da yenidir.

Bakalım yeni kral, eski düzende yeni yeni kendisini göstermeye başlayan bu yeni eğilimlere karşı Suudi Arabistan'ı islam kölelerinin ülkesi olarak idare etmeye devam edebilecek mi?

Sakın ola, bu yeniler yakın zamanda başka bir söylemle ortaya dökülmesinler:

Kral öldü, kahrolsun kral!