İki eksi bir ne eder?

Bir artı bir, iki eder... İki eksi bir, bir eder... Bir eksi bir, sıfır... Uzatıp gidebileceğimiz ve ilkokul ikinci sınıftan sonra herkesin ezbere bildiği bu basit denklemler pazarda geçer, politikada geçmez. Politikada bir artı bir hiçbir şey etmeyebileceği gibi çok daha fazlası edebilir. Sandalye sayısı belirli olan mecliste bile tutmaz bu basit aritmetik.

Nitekim iki güç merkezinin birbiriyle toplanarak bir parti ettiğini, bu „bir“likle iktidara geldiklerini, bu sayede de etraflarına sayısız çıkarcı, fırsatçı, liboş toplayarak, aymazları da yedeklerine alarak yine bir ettiklerini biliyorduk.

Vatan haini, komprodoru, mandacısı, çıkarcısı, rüşvet yiyen satılık memuru, açı, iştahlısı, hırsızı, dolandırıcısı, kabadayısı, taklacısı, aksırıp tıksırdığı halde yemeye devam edeni... bu insan çeşidi tarih boyunca eksik olmadı bu topraklardan. Ancak ne zaman ki, tüm toplumu kısaç altına aldılar, o zaman bir sona imza attılar.

Örnek mi? Örnek çok. Bizans’ın son günlerinde, sur kapılarını açıp, Osmanlı’yı içeri sokanına dek bollaşmış bu tufeyli insan çeşidi. Bu Bizans’ın sonunu getirdi. Osmanlı’nın son döneminde de sayılamayacak kadar çoğaldıklarını biliyoruz. Bu da Osmanlı’nın sonu oldu.

Cumhuriyet’in kısacık tarihinde de var olmaya devam ettiklerini biliyorduk. Arada bir kuyrukları görülür, dedikoduları dolaşırdı çevrede. Ne zaman ki bir artı bir, bir etti. Bu birden sayısız görülmemiş tufeyli üredi. Bunlar da birinci Cumhuriyet’e son verdiler. Açıktan açığa, halkı azarlayarak, çevreye tehditler yağdırarak, komplolar kurarak, aksıra tıksıra yemeye devam edecekleri ikincisini kurdular.

Şimdi bu „bir“ ikiye bölünüyor.

Önce bir dershaneler dalaşı, ardından takkeli hocanın çetecileriyle kabadayının militanları arasında birbirlerinin kirli çamaşırlarına ait ifşaat tehditleri, daha fazlasını da açıklama şantajları.. Futbol sahalarından transfer edilmiş, mecliste top koşturmadan haberi olmayan futbolcu eskisinin istifası… Derken dün sabah Türkiye yeni bir sarsıntıyla uyandı. Uzun süredir göz altında olan birileri arasından, hükümetin başındaki bakanların oğullarına, belediye başkanlarına, ünlü mütahitlere, banka müdürlerine uzanan bir gözaltı operasyonu yapılmış.

Bu dalaş sonunda bir, ikiye bölünüp, iki yarım mı edecek?

Aslında şu aşamada beni hiç de ilgilendirmiyor. Takkeli hoca takımının ayrılmasıyla, yukarıda bahsettiğim “bir”den geriye sıfır kalacağını beklemek, ahmaklık düzeyinde saflık olur. Bunların sansasyonlarla halkı mugalataya boğduklarına, şaşırtıcı gündemlerle milyonları oyaladıklarına ilk kez şahit olmuyoruz. Bu dalaştan olsa olsa milyonların gündemini işgal eden, onları yeni boş beklentilere saptıracak mugalata çıkar. Basit aritmetikle tarif edersek, bu bölünmeden iki tane bir de çıkar bir bölü iki, sıfır da edebilir bölme işlemine ara verilip, bir, bir olarak da kalabilir.

TKP, hükümetin istifasını istedi. Haysiyetin tek bir molekülüne sahip her politikacı bu durumda istifa ederdi. İstifa ne kelime? Bunlarsa, giderek hırçınlaşıyor, büsbütün seslerini yükseltiyorlar. Emniyet müdürlerini geri çektiler bile. Savcıları da sürecekler, hakimleri de dağıtacaklar, başka ne gibi önlemler…

Ben şimdi asıl başka bir matematikle meşgulüm: Kırk bir tane bir, kaç edecek?

Tufeyli takımları imparatorluklara, cumhuriyetlere son verdiler. Bunların kurduğu 2. Cumhuriyet’e ise bu hesap son verecek. Geçen Pazar günü Ankara’da yaklaşık iki bin, kırk bire el verdi. Kırk bir milyonları toplar, bu toplamdan da bir “bir” çıkarsa…

Şimdi asıl bu hesaba akıl yorma zamanıdır. Haziran’da, kanımca sadece bir kısmını sokaklarda gördüğümüz milyonları Sol Cephe’ye kazanmak için kolları sıvama zamanıdır.

Bundan ötesi it dalaşıdır, bu dalaştan bu ülkedeki işçilerin, emekçilerin, kent ve kır yoksullarının, aydınlıktan yana insanların çıkarına bir sonuç çıkacağını beklemek ise eblehliğin daniskasıdır.