Anlayın artık!

Ooo piti pitiii, karamela sepeti... terazi, lastiiik, cimlaastik... ordu benim, polis senin! Bir, ki, üçler, yaşasın dörtler... adalet benim, medya senin! Arabanın tekeri, Istanbul'un şekeri...Okullar benim, dershaneler senin ... Çattı, pattı kaç attı?..

Derken oyun bozuldu, kavga çıktı.

Biri sarmış boğazına bir beyaz atkı, almış eline mikrofonu, gırtlağını çatlatarak, tehditler savurarak yırtınıyor. Bir zamanlar “benim” dediği savcısını, polisini sürüyor, valilere emirler yağdırıyor. Bir yandan da ağız dolusu mugalatayla, bir süre önce kubura süpürecekleri için korkudan titrediği, kendisine taşeronluk hizmeti vermiş olanlara çatarmış gibi yaparak “yüzde elli”sini sandığa hazırlıyor. O da yetmiyor, her çeşitten yedek güçlerine sinyaller gönderiyor. Öbürü de takmış kafasına takkesini, geçmiş kameranın karşısına, elini kolunu sallayarak lanet okuyor belânın çeşidini ardı ardına sıralıyor.

Sakın kimse sevinmesin!

İktidardaki AKP, giysilerinden soyunuyor. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet skandalıyla birlikte aldığı önlemlerle bugüne dek olduğundan çok daha açıktan baskıcı bir rejime doğru yürüyor. Her tarafı pisliğe bulaşmış bu çatışmadan demokrasi çıkmaz, açık faşist bir rejim çıkar!

Nedir tartışılmakta olan?

Herkes anlasın artık! Onun, bunun yok derini, paraleli, yan devleti, kutsal devleti yok... Hepsi burjuvazinin hizmetindeki devlettir. Meclisiyle, mahkemeleri, polisi, ordusuyla halkın değil, onların ortak aygıtıdır, üzerinde bunca tartışılıp duran devlet. Milyonların emeğini sömüren, kârlarına kâr katarak daha da semiren servet sahiplerini korumak için... ister sarı, mor, mavi olsun, ister yeşil uluslararası sermayeye ülkenin taşını-toprağını, suyunu-ağacını, petrolünü-madenini, ovalarını-dağlarını, kentlerini-kasabalarını, köylerini-meralarını satmak için... bu arada yandaşlarını da delik pabuçla gezerken on yılda milyarder yapmak için... bütün bunların kotarılacağı düzeni korumak için kurulmuş, kadrolarının bir kısmı da bu bataklığa bulaşmış, ondan nemalanmış dev bir aygıttır bu devlet anlayın artık.

Kim durduracak bu gidişi?

Herkes anlasın artık! O parti, şu parti, öbür parti... Gelmiş geçmiş tümü de içinde olmak üzere her biri burjuvazinin hizmetindeki parti. Sözüm ona birbirlerine muhalefet ediyorlarmış. “O yemesin, ben yiyeyim” muhalefetinden başka bir şey değildir yaptıkları. “ABD’li ağabeylerimden, AB’li ablalarımdan onlar değil, ben icazet alayım” yarışıdır koştukları. Biri gidecek, öteki gelecek. Oyuncular değişecek, sermayenin düzeni değişmeyecek. Yıllardan bu yana gelmiş geçmiş partilerden, kurdukları hükümetlerden, onların başında racon kesen politikacılardan halka hayır gelemezdi, gelmedi, gelmeyecek. Ne ABD’den icazet almayan çalışanı, “NATO’ya, uluslararası anlaşmalara bağlıyız” diye yüz süreni, ne de diğerleri anlayın artık.

Biraz da bu tarafa bakın.

Herkes anlasın artık! Hakim sınıfların kurduğu partilerin tümü aynı tarafta, sağda yer aldılar. Emekçi yığınları da cahil bırakarak, yalanlarla, din sarraflığıyla, boş vaatlerle, her türlü cinlikle aldatarak yedeklerine aldılar... ezmeye, sömürmeye devam edebilmek için. Nesiller boyu çoğunluk da hep sağına bakıp, onlara oy verdi. Sonuç ortada. Bu sefalete, her türlü aşağılanmaya, ezilmeye, dışlanmaya son vermek için, bunların hangi kisve altında olursa olsun, her çeşidinin iktidarına son vermekten başka yol yok şimdi sola bakın artık.

Nasıl temizlenecek bu pislik?

Herkes anlasın artık! Bu sermaye düzenine nihai olarak son vermeyi programına almamış kimsenin başaracağı iş değildir bunca pisliği temizlemek, izlerini de tamamen silmek. Bu düzen sürdükçe bu hırsızların peşini kovalamak bir yana, yeni hırsızlıkların önü kesilemez. Bu düzen sürdükçe, “babalar gibi satılan” kamu mallarını geri almak bir yana, yeni satışlar engellenemez. Kıyılar, akarsular, göller, madenler, ülkenin sermayeye peşkeş çekilmiş tüm değerleri geri alınıp, halkın yararına sunulamaz. Fukaralıktan AKP’nin sadakasına, bulguruna, pirincine boyun eğmek zorunda bırakılmış yoksulların kırılmış onuru tamir edilemez. Milyonların onurla çalışıp, refah içinde insanca yaşayacağı bir düzen kurulamaz. Ortalıkta dolaşan sermaye düzeninden yana siyasetçilerle ne bu pislik temizlenir, ne de yeni pisliklere engel olunabilir anlayın artık.

Bu halkın refah içinde yaşama hakkı vardır.

Herkes anlasın artık! Yeraltı, yerüstü zenginlikleriyle, dinamik nüfusuyla kendi kendisine yetecek tüm zenginliklere sahip bir ülkedir Türkiye. Bu zenginlikler tüm ülke halkını kimseye boyun eğmeyerek refah içinde yaşatmaya yeter de artar bile. Ne var ki, bu topraklarda yaşayan halklar tarih boyunca ne padişahı-şehzadesi-paşasından, ne hacısından-hocasından-tarikatların karanlık gecesinden sömürü ve baskıdan başka bir şey görmedi. Cumhuriyetle birlikte gelen politika cambazları-bakanlar-yeğenler-oğullar... rüşvet, irtikâp, hırsızlık. Bu düzen sürdükçe iktidardakiler refah içinde yaşayacak, emekçi yığınlar sefaletle boğuşacak eşitsizlik, haksızlık, aşağılanma sürüp gidecek anlayın artık.

Ayakkabı kutusu hırsızlarını, din tüccarlarını, “Allah” adını pazarlama sloganı yapanları alaşağı etmek için...
Bunların ülkenin üstüne çökerttiği karanlığı yırtmak, perdelerini aydınlanmaya açmak için...
En ücra köşelere kadar elini uzatmış, ikili anlaşmalarla ülkeyi kıskıvrak esir almış emperyalistleri temelli kovmak için...
En önemlisi, sermayenin sömürü ve baskı düzenine son vermek için...

Bütün buları yapabilmek için, solda birleşme vakti geldi, geçiyor anlayın artık, gelin artık.