AKP'ye kredileri durdurun! Enflasyona son verin!

Vakti çoktan geldi de geçti bile bu krediler durdurmanın. Kılıçdaroğlu “hükümete yeni kredi açıyoruz” demiş. Kimi zaman demokrasi kahramanı, kimi zaman 12 Eylül'le hesaplaşmaya soyunmuş silahşör, bazen hodgam ve ukala, bazen tehditkâr ve baskıcı havalara bürünen fakat asla “inanmış Müslüman” ve “mazlum” rolünü oynamaktan vazgeçmeyen AKP'ye açılan kredilerden gına geldi artık.

Her büründüğü rol için değişik kesimlerden ve siyasal güçlerden krediler toplayarak geldi AKP bu günlere.

Hiç kimse anımsamıyor mu acaba?

“Temiz eller”, “şeffaf politika” sözleri vererek çıktı sahneye bu bin maskeliler. Bir zamanların rüşvet, irtikâp ve her türlü yolsuzluğa bulaşmış, hükümet kurmaktan aciz hale gelmiş siyasal partilerine tepki gösteren, ülkede politik ve ekonomik istikrara ve namuslu bir iktidara susamış insanlardan kredi aldılar. Krediler boşa gitti! “Temiz eller” sözü verenlerin ellerine bugüne dek hiçbir iktidar partisinin ellerine bulaşmadığınca çok şaibeli ve karanlık iş bulaştı.

“Elhamdülillah, önce Müslümanız. Öyleyse namusluyuz, yetim hakkı yemeyiz, harama uçkur çözmeyiz” diyerek taktıkları din taciri maskesiyle mütedeyyin Müslümanların kredilerini topladılar. Bu krediler de buharlaştı! Hem ekonomik hem de siyasal anlamda karanlık tarikatların, yobazların, daha da önemlisi, yetim hakkı yiyen din tacirlerinin keselerini doldurdu.

“Beyaz Türkler”e, “Monşerler”e falan gönderme yaparak ve “biz halkın çocuklarıyız” diyerek taktıkları maskeyle de kasaba ve büyük kent yoksullarından kredi topladılar. Bu kredi de yandı bitti kül oldu. Biraz erzak, biraz kömür, bir yeşil kart derken, Anadolu'da çakalları kaplanlaştırarak az sayıda milyoner türetirken, milyonlarca işçi ve emekçinin haklarını da budayıp geçtiler.

Ülkeyi demokratikleştirecekleri iddiasıyla bir maske takındılar. 12 Mart darbesinden geçmiş, çoğu demokratik hak ve özgürlüklerin iğdiş edildiği, onbinlerce insanın zindanlara doldurulduğu, işkencelere yatırıldığı bir dönemin ardından, çoğu saf insan da bu tuzağa düştü. Onlara kredi vermeye kalktı. Safları bir yana bırakalım. Asıl büyük kredileri, gönüllü olarak bu oyuna katılan liboşlardan, bir dizi aklı şaşmış eski solcu aydından, türeme liberallerden aldılar. “Yetmez ama evet”çilerden bir kısmı, bunları iktidarına boyun eğen kimileri krediyi öylesine abarttı ki, “Yeter de artar bile” safına dizilenler oldu. Bu krediler de battı! Şimdi bazıları duruşunu yeni baştan gözden geçirmek zorunluğunu hissediyor, “hukuk, adalet... yeter artık” diye söyleniyorlar, ama iş işten geçmiş. AKP demokrasi maskesini çoktan çıkarmış. Recep Tayyip Erdoğan başkanlık sistemini getirmekten bahsetmek bir yana, kuvvetler ayrılığı ilkesine bile sataşıyor. “AKP iktidarı islam faşizmine doğru mu yürüyor?” sorusu kafaları kurcalıyor.

12 Mart'a değinmişken... gözleri yaşlı dramatik maskeler takarak mazlum numaraları yapan, işkence masasından başbakan koltuğuna uzanan dramatik öyküler uyduran Recep Tayyip'e askerler de kredi açtı. Hem de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en eli kanlı darbesini yaptıktan sonra piyasaya sürdüler bu kredileri. Kendileri gölge ardına çekilerek. 28 Mart falan, filan hep bunlara kredi oldu. AKP hem bu kredileri kullandı, hem de bu kreditörleri ödüllendirmek şöyle dursun, hapislerde süründürerek rezil rüsfay etti. Üstelik hukuk tarihine geçecek bu düzmece mahkemelerle kendisine yeni krediler oluşturdu. Askerler rüzgar ekip, fırtına biçtiler. Bu fırtınada kredileriyle birlikte kendileri de telef oldular.

Ya meclisteki sandalyelerde oturan ve sözümona muhalefet yaptığı iddiasında olan Partiler? Bana kalırsa, MHP daha iktidara gelmeden AKP'ye kredi tanımak bir yana, başlangıç sermayesi bile vermiş bulunuyordu. Şimdi de her yeni söylemi, yeni bir kredidir. Bu konuda kanıtlar öne sürerek zaman harcamak bile abestir. Ya CHP? Meclisteki ana muhalefet partisinin kendi politikasını oluşturmaktan bunca aciz kalışı bile bir kredidir AKP için. AKP kurmaylarının ağzından dökülen fakat hangi kurumların öneri ve planlarıyla tasarlanmış olduğu şüpheli gündemlerin ardından koşmaktan yorgun düşmüş bir ana muhalefet partisi. Kendi tabanındaki tepkiyi örgütleyerek AKP'yi geriletmek bir yana bu tepkilerin dağılarak heba olmasına yol açan, bu tabanın güvenini yitiren, böylece kendi kredisi sıfırlanmış bir partinin ısrarla AKP'ye kredi tanıması da artık gülünç oluyor. CHP'ninki artık kredi bile sayılmaz! Nitekim, çeklerin çoktan karşılıksız olduğunu, senetleri kıracak kimse kalmadığını bilen Recp Tayyip kredi önerisini en aşağılayıcı biçimde geri çevirdi.

Heyhat, ne yazık ki iş burada bitmiyor.

Ya Kürd özgürlük hareketinin AKP'ye açtığı kredilere ne demeli? Birileri dağ kovuklarında gerilla savaşı yaparken, bir başkaları kentlerde yürüyüşler ve mitingler düzenlerken, mecliste de Kürd vekilleri yüksek sesle muhalefeti seslendirir gibi yaparken, sıradan insanlar arasında “bu “mesele”yi başabakanın çözebileceğini düşündürecek konumlar sergilendi, davranışlarda bulunuldu. O da yetmedi sözlü demeçler verilerek “bu sorunu isterse O çözer, ondan başka kimse çözemez” gibi sözler söylendi. Erdoğan'ın her çözüm iddiasıyla ortaya çıkışında, hükümetinin çeşitli kademeleriyle kapalı kapılar ardında pazarlığa oturduklarında ona yeni bir kredi vermiş oldular. Belki siyasal arenada ustalıkla manevra yaptıklarını düşünmüş, “bak biz öylesine güçlüyüz ki, devletle pazarlığa oturuyoruz” havasıyla kendi kredilerini yükselteceklerini ummuş olabilirler. Ama öyle olmadı. Krediler her seferinde AKP'nin kasasına aktı ve orada berhava oldu. Dağdan inişler, geri dönüşler hüsranla bitti, çekmecelerden boş kesekağıdı çıktı. Bu arada bir tarafta Barzani'den, öte yanda ABD'den, derken Suriye'ye yönelen emperyalist saldırıdan daha doğrusu, yardım alabileceğini umduğu -kim ve hangi çıkarlar peşinde olduklarına bakmaksızın- her güçten medet uman Kürd özgürlük hareketi de kendi kredilerinin bir kısmını böylece tüketme yoluna girdi.

Ülkemizde kredi verme meraklısı çok. Bu arada, sadece 12 Eylül darbesinin altında ezilmesi yetmezmiş gibi, dünya çapında da yenik düşen solun büyük bir kesimi de, Kürd ulusal hareketine -hiçbir koşul öne sürmeksizin- destek çıkarak onun kredilerinden kendisine bir pay çıkaracağını umdu. Ne yazık ki, kendi toplama olasılığı olan kredileri de böylece yitirdi. Aksini yapmış olsaydı, belki işçi ve emekçi yığınlardan toplayacağı kredilerle hem kendi güçlenirdi, hem de başta Kürd hareketi içinde belirleyici olabilecek Komünist, sosyalist devrimci öğelere güç katarak hareketin böylesine gelgitlere düşme olasılığını azaltabilirdi. Bu da olmadı. Krediler boşa gitti.

İşte böyle, kredileri bir yandan toplayıp, öte yandan bol keseden harcayan AKP, kendisine kredi sağlayanlara ihanet ederek, onları aldatarak, ya da bir köşeye itip, değersizleştirip, çöpe atarak bugüne geldi. Ülkemizi de bu hale getirerek 2. Cumhuriyet'e devirdi. Şimdi Başbakan'ın son hayali, padişah ecdadı gibi at sırtında sefere çıkarak ülkeler fethederek tarihe geçmek. Ancak zaman o zaman değil, çoktan geçmiş gitmiş.

Toplamaya devam edeceğini sandığı kredilerin sağlayıcıları da kalıcı değil. Recep Tayyip Erdoğan'a “artık haddini bil” sinyalleri veren ABD mi desiniz, Dünya Bankası mı? Aslına bakılırsa bunca kredi bir çeşit enflasyona yol açmış. Suudi Arabistan gibi yeni kredi vereceğini söyleyenlerin ise parası olsa da siyasal/diplomatik değeri yok!

Kredi verecek olanlar şimdi başkaları: Yavaş yavaş direnmeye başlayan işçiler, baskılara karşı tepkisi giderek artan Aleviler, doğalarına sahip çıkan kır emekçileri, bilimin aydınlığından yana olan bilim insanları, akademisyenler, gençler, ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi reddeden kadınlar... Giderek kendisini gösteren ve yakında hızla büyüme olasılığı olan her kesimden gayrı memnunlar. Gelecekte bunlardan oluşacak taze ve büyük krediler var. Onlar bu taze kredileri kimlere verecek dersiniz?

Bu soruya yanıtım açık ve kesin: Bundan sonra kredi toplama sırası, geçmişte düşüncesizce kredisini boşa harcamamış olanlarda. Sıra, durmadan, bıkmadan, usanmadan kurtuluş yolunu gösterenlerdedir, Komünistlerdedir bu yolun sonunda duran hedefe, Sosyalizm'e işaret edenlerdedir. Tabii, onlar maskelerle, takıyye yöntemlerini uygulamayacakları için işleri zor. halkın en geniş kesimlerini, aldıkları krediyi çoğaltarak, baskısız ve sömürüsüz bir yaşam sunarak geri ödeyecek olanlara Komünistlere