"Cumhuriyetçilerin kendi aralarında değil cumhuriyet düşmanlarına karşı cephe almaları beklenir. Bunun için de gerekiyorsa önce kendi içimizde ayrışmanın vakti gelmiştir."
4. Genel Kurul Miladı ve Cumhuriyetçilerin Birliği
Berkay Kemal Önoğlu
Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da toplanan Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi 4. Genel Kurulu, kuruluşun ardından geçen bir senenin sonunda THTM’nin ifade ettiği toplumsal-siyasal varlığın, temsil gücünün, Türkiye’ye dair taşıdığı iddianın artık başka bir noktaya doğru taşınmakta olduğunu çok açık gösteriyordu. THTM ilkeleri doğrultusunda ve birbirlerinden ilham alarak, yurt çapında örgütlenmeye devam eden yerel temsilciliklerden delegelerin alanlarına hakimiyetleri, özgüvenleri, taşıdıkları inanç ve kararlılık Genel Kurul atmosferinde hissedilir durumdaydı.
Meclisin bileşiminin her yıl yenilenmesi ve bu yıl Aralık ayı boyunca gerçekleşen seçimlerden belirlenen yeni halk temsilcilerinin enerjisinin de bu Genel Kurul’da içerilebilmesi ayrı bir pozitif etki yaratmıştı. Diyebiliriz ki halk temsilcileri, bu bir sene içerisinde emperyalizme karşı mücadele, aydınlanma seferberliği, yerel yönetimlerin takibi gibi pek çok konuda önemli mücadeleler sürdürürken aynı zamanda meclisin pratik olarak inşa edilmesi, kurumsallaşması, örgütlenmesi gibi kuruluş sürecine dair görevlerde de ciddi bir mesafe kat etmeyi başardılar.
Bu son derece önemlidir. Güldür güldür akan bir halk hareketinden ya da bütün dinamik cumhuriyetçi kesimlerin etkileşime girdiği dev bir platform örgütlenmesinden söz edebileceğimiz bir ülkenin uzağındayız bugün. Fakat THTM “ne olursan ol gel”, “AKP’nin karşısında olursan AKP eskisi de olsan gel” ya da “Cumhuriyetçiyim diyorsan, beyanı esas alırız, faşist de olsan gel” demeyen bir örgütlenme. Dolayısıyla kolayına kaçmadan, önce cumhuriyetçiler için birlikte mücadele edebilmenin objektif kriterlerini saptayarak yoluna devam ediyor. İşte böyle bir cumhuriyetçi örgütlenme olarak THTM’nin, bu bir sene içindeki gelişimi, bilinirliği, aldığı destek ve ulaştığı somut gerçeklik bir milat anlamına geliyor. Bu anlamda da zaten asıl mücadele kesinlikle yeni başlıyor.
Cumhuriyetçilerin birliği için… 4. Genel Kurul sonuç bildirisi bu başlığı taşıyor. En akılda kalıcı, merak uyandırıcı, takip edenler nezdinde heyecan verici siyasi çıkışı bu başlıkla duyurmuş oldu THTM. Bu yolun fiilen nasıl genişletileceğine, birliğin nasıl örgütleneceğine, somut olarak kullanılacak yöntem ve araçlara dair de akıl açıcı konuşmalar dinledik, dolayısıyla fikrimiz oluştu ve sahiplendik. Detaylar yolda değişir, gelişir, belirginleşir…
Neden cumhuriyetçilerin birliği?
Türkiye yeni bir yol ayrımında ve burada yeni olan cumhuriyetin fiilen yıkılmış olması falan değil. Yeni olan, Cumhuriyetin yerine inşa etmeye çalıştıkları garabetin geri dönüşü olmaksızın yerleşmesi, normalleşmesi ve kurumsallaşması yönündeki gelişmeler… Kimileri buna “büyürken küçülen Türkiye” diyor, kimileri ise “Büyük Ortadoğu”. Bize göre meseleyi en iyi “Yeni-Osmanlı” ifade ediyor.
Gidişatın yol açması muhtemel felaketleri, taşıdığı riskleri falan unutalım; her şey güllük gülistanlık olsaydı bile padişah ve tebaası arasındaki ilişkiyi andıran, yasalarla değil buyruklarla yönetilen, hak mücadelesinin değil sadaka kültürünün hakim olduğu, eşitsizliklerin kanıksandığı Yeni Osmanlı’da yaşanacaktı.
“Eh iyi de, nerede kaldı güllük-gülistanlık?” diye sorarsanız…
Hiç olmadı. Patronlar içindi, öyle de kalacak. Bir yol kazasına uğramazlarsa, rakamlar, grafikler, değerler “Türkiye büyüyor, zenginleşiyor” diyecek. Gerçekte büyüyen ise Yeni Osmanlı saltanatının, TÜSİAD ve benzerlerinin kasaları olacak. Bu düzen değişmediği sürece Yeni Osmanlıcı yol kazalarında da hep emekçiler, yoksullar ölüme-açlığa sürüklenecek…
İşte bu manzara cumhuriyetin büsbütün yokluğu manzarasıdır. Bu tabloda “yeniden cumhuriyet” mücadelesi vermenin de, öyle kitabi falan değil, baya nesnel gelişmelerin zorladığı, somut kriterleri oluşmaktadır.
Cumhuriyetçiliğin çeşitli unsurları ortak bir mücadele hattında nasıl birleşebilir?
Farklı cumhuriyetçi gelenekler arasında hesapçılığın, çekişmenin değil; dostluğun, yol arkadaşlığının hissedilir hale gelmesi, günün aciliyetlerinin farkına varılması gerekir. Türkiye’nin sorunlarını ele alırken cumhuriyetçilerin kendi aralarında değil cumhuriyet düşmanlarına karşı cephe almaları beklenir. Bunun için de kendi cephemizi tahkim etmenin, bunu sağlayacak cesur bir tartışmayı göze almanın, gerekiyorsa önce kendi içimizde ayrışmanın vakti gelmiştir.
Kriterleri koyalım. Kriterler olmadığında;
Yayılmacı, büyük Türkiye masallarının cazibesine kapılmış AKP’li “Cumhuriyetçilerle” karşılaşırız.
Osmanlı rüyası büyüdükçe büyüyen, kaostan beslenen, yoksul halkın kanını içen sermaye temsilcilerine Cumhuriyetin koruyucusu muamelesi yapanlar görürüz.
AKP’ye karşı küçük AKP’lerle birleşmekte sakınca görmeyen ilkesiz “Cumhuriyetçilerle” niye birleşmediğimizi sorar dururlar…
Bütün bunlar bir kenara, her cumhuriyetçiyim diyenin çağırdığı yere koşturulacak olunsa;
Düzenin emniyet sübabı İsrailci faşist siyasetçiler o koşturanlara zil takıp parmağında oynatmaya devam eder.
CHP eleştirisi ancak CHP’den atıldığında aklına gelen megaloman siyasetçilerin peşinde daha çok hayal kırıklığına uğranır…
Niyetimiz birbirimizi oyalamak değilse, birlik için önce ayrışmak gerektiğini görmek zorundayız. Cumhuriyeti nasıl savunacağımızı, kimle, hangi yolu yürüyeceğimizi net biçimde saptayacağız. Bunun için de dürüstçe bir tartışma verelim. Amerikancıları, İsrailcileri, vatan diye holdinglerin kârına bekçilik edenleri, satıcı liberalleri Cumhuriyetçilerin alnı ak mücadelesinden uzakta tutalım.
Böyle olmayanların da samimiyetlerini görelim. Küçük hesapların mı yoksa tarihsel haklı bir mücadelenin mi peşindeler? Kaşının üzerinde gözün var diyerek cumhuriyetçiliğin direnç noktaları ile husumetli mi olacaklar yoksa resmin bütününü görmeyi başarıp dostça ilişkiler mi kuracaklar?
Tarih seni siliyorsa, ihtiyaç kalmadığındandır, vardır bir bildiği.
Öte yandan bazı cepheler tarihseldir. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi bu ülke için kurucu bir mücadelenin taşıyıcısı olma iddiasında. Bu iddiaya yakışıyor, buna hazırlanıyor. Zülal Kalkandelen’in birden fazla kez yazdığı gibi “Halkın Teşkilatı” olma yolunda…
Koşullarını koyarak, güç biriktirerek, cumhuriyetçi merkez haline gelerek… Başarırız!