Yine mi Seçim Tarihi? AYDEMİR GÜLER

Basına, seçim tarihinin beklenenden öne alınabileceği haberleri düşmeye başladı. Önemli olan, doğrudan AKP'li kaynaklardan...

Buna artık "erken seçim" diyemeyiz. Teknik olarak öyle olmakla birlikte Türkiye'de dört yılı geride bırakan bir Meclisin yenilenmesini erken saymak siyasal olarak doğru değil.

Bir diğer terim baskın seçimdir. AKP çevrelerinden yansıyan olasılık, yani Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra genel seçimlerin düğmesine basılması ve sonbaharı beklemeden, yazın mümkün olan en erken tarihinde seçimin yapılması... Buna artık baskın demek de anlamlı olmayacaktır. Kasımın baskını Haziranda olmaz. Olsa olsa, bir sonraki yılın baskını bir önceki yılda olur...

Peki o zaman nedir mevzu?

Örneğin Erdoğan'ın Çankaya'ya taşınması halinde ortaya çıkacak düşük liderlik profilinin veya belirsizliğin oy kaybettirmesini mümkün olduğunca engellemek mi?

Yoksa AKP, hazır muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimine çektiği direnç hattını yerle bir etmişken, hemen öldürücü darbeyi vurmayı mı tasarlıyor?

Bunlara evet yanıtı verilebilir, ama "değer mi" sorusu da sorulmalıdır.

İçeriği boşalan burjuva siyasetinde liderlik önemlidir de, Tayyip Erdoğan'ın oy mıknatısı bir deha olduğunu ya da tersinden onun partideki alternatiflerinin de seçmen püskürtücü beceriksizler olduğunu düşünmek için neden yoktur. Zaten Cumhurbaşkanlığını Erdoğan'ın "inadına" alması AKP oylarını yukarı çekecekse, Çankaya'yı "konsensüs"e bırakarak da benzer bir etki yaratmak mümkündür.

Sonra az buçuk deneyim sahibi hiç kimse siyasette nihai darbe hayali kurmaz. Türkiye bereketlidir...

Öte yandan istikrar lafı etrafında bunca demagojiden sonra bu denli çıplak bir pragmatizm sergilenmesi başlı başına bir sorun değil midir?

Yakın geçmişe referansla da düşünebiliriz. İktidarının dördüncü yılında açık ara önde giden bir hükümet partisi fırsat bu fırsat neden erken ve baskın seçime yönelmemiştir? Diyelim ki, kamuoyu yanıltılmaktaydı ve AKP aslında gerileme sürecindeydi. O zaman, değişen, tercihin kendisi değil gerekçesi olmaz mıydı? Yani "fırsat bu fırsat" yerine "henüz fırsat varken" deyip...

Belli ki, AKP tabloyu daha net görmek istemiştir. Örneğin Amerikancılık acenteliğinin yeniden tescilini haklı olarak önemsemiştir. Bunca anti-amerikancılık olan bir ülkede seçime ABD desteğiyle girmek hala burjuva siyasetinin kritik kozudur ve AKP bu açıdan geçtiğimiz yıla göre daha rahattır.

AKP, Kürt dinamiğinden ya da Kürt düşmanı tepkilerle beslenecek bir başka partiden gol yememeyi gözetmiştir. Aradan geçen sürede AKP, dinci gericiliğin yanı sıra milliyetçi gericilikte de iddialı olduğunu sergilemiştir.

AKP geçen yıl erken ve baskın seçimden korkmuştur. Rakiplerinden değil emperyalizmin denetimindeki belirsizlikten korkmuştur. Ancak, ben kendi payıma, 2006'da seçime gitmeyen AKP'nin hata yaptığını düşünüyorum. Hata, tablonun daha net görülebileceği beklentisinin ta kendisidir. Türkiye'de taşların yerli yerine oturacağı falan yoktur.

Tersine, belirsizliğin yapısal karakteri güçlenmiş, sisi dağıtmak AKP'nin etki alanından bütünüyle çıkmıştır. Belirsizlik endişesinin yerine körleşme ve uçurumdan düşme korkusu almaktadır.

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı seçiminin hemen ardından mümkün olan en kısa sürede sandığa gitmesi sadece bu nedenle mümkündür.

Gerçekten de beklemek kolay değildir. Kim Dink suikastının hangi yöne evrileceğini bilebilir, öngörebilir? Hangi taşın altından Fethullahçı, hangisinin altından faşist, muhbir, ajan çıkacağını, hangi kurumun ne derece sarsılacağını kestirmenin imkanı var mı? Parlamentoda hangi oranda üstünlüğe sahip olunduğunun yeni suikast(lar) karşısında zerre kadar değeri kalır mı ya da benzeri bir şoka dayanacak hükümet var mı?

İkincisi, emperyalizmin Türkiye'den hangi takvimle ne isteyeceğidir. Ortadoğu'da daha fazlası istenen Türkiye'nin efendisine hizmette tempoyu arttırmak zorunda olduğu kesindir, o halde Türkiye "hazır" olmalıdır. Ama bu, örneğin savaşı da kapsayacaksa, seçimden önce nasıl hazır olunsun?

AKP'nin "daha fazla hizmet" ödülü, bazı belaların ötelenmesinden ibarettir.

Seçim tarihiyle oynama olasılığı bunları düşündürüyor. Bu, ülke sathında sahneye konacak kanlı ve karanlık bir senaryonun oldukça yakın bir takvime ayarlandığını, AKP'nin seçimi bu nedenle daha da erkene almayı tasarladığını ima ediyor olabilir.

Bu olasılık ürkütücüdür. Ortada ülkemiz ve halkımız için risk vardır. Ancak bu tür bir olasılık, ülkemiz ve halkımız için karanlığın yalnızca birkaç ay değiştirmesinden ibarettir.

Biz tersinden düşünelim.

Seçimi öne çekmek, yurtseverliğin karanlıkta bir delik açmasının da erkene çekilmesi anlamına gelecektir. Bu, yurtseverlerde endişe değil olsa olsa heyecan yaratır. Heyecandan enerji, enerjiden emekçilerin bağımsız siyasal kimliği, örgütlenme çıkar.

Bitirirken hangi hesabın arkasında hangi mekanizma olduğunu anlamaya çalışalım elbette. Ama rahat olalım, çünkü biz seçimimizi çoktan yaptık. Ne yapacağımızı biliyoruz, ha üç gün önce ha beş hafta sonra...