Yeni Açılım mı?

18-21 Mart devlet teröründen sonra Yeni Kürt Açılımı'nın ilan edilmesi, başından beri şiddet ile müzakerenin birbirinin tamamladığı tezini doğruladı. Bu ikilinin birarada olduğunu saptamak için allame olmak gerekmiyor. Çıplak gözle görüneni zaten hükümetler ilan da ediyorlar...

Ama mesele yalnızca biraradalık da değil. Kimileri bu durumu başlı başına bir çelişki, çözüm sürecinin önünde bir engel falan sayıyor. Oysa bir anlasalar, ortada çözüm namına ne sürecin ne arayışın ne de öyle bir isteğin olmadığını, kafalarında yarattıkları bu çelişki de dağılıp gidecek.

Kürt sorunu etrafında dönen açılımlar ve süreçler iki temel eksene oturuyor. Bir: Kürt faktörünü Ortadoğu'nun emperyalist dizaynında sürtünmesiz bir yere oturtmak. İki: Kürt faktörünü Türkiye'nin İkinci Cumhuriyet dizaynında yine sürtünmesiz bir yere oturtmak.

Çözüm, başta Türkler ve Kürtler olmak üzere bölge halklarının nasıl bir siyasal, toplumsal, kültürel, hukuksal statükoda birlikte var olacakları sorusuna yanıt üretmek demektir. Yaşananlarla bunun ne alakası var!

Bir de, galiba zannediliyor ki, hükümet ve geniş bir medya cephesi hep bir ağızdan açılım derse, belki aynı laf bu yolla kırk kere tekrarlandığında, açılım olacak! Açılım sloganlarının Zaman'dan Yeni Şafak'a, Taraf'tan Milliyet'e, Radikal'e, hükümet sıralarına yankılanması bu anlama geliyor. Bila yalnızca ana akım medyanın Milliyet'ini değil, aynı zamanda TSK'nın kanaatini de cepheye katmış oluyor herhalde...

Ama ortaya konan taşın etrafından nasıl geçileceğinin anlaşılmasına bu yaygara yetmiyor. Erdoğan'ın “terör örgütünün uzantısını muhatap alırız” lafı, “size icabında muhatap icabında terörist muamelesi yapacağız” diye okunabilir yalnızca. Bunu tamamlayan lafsa Milli Savunma Bakanının ağzından çıktı. Yılmaz'a göre bölgede birinci parti AKP'ydi ve hükümet açılımı halkla konuşacaktı...

Yeni Açılım Kürt sürecinin de yaşadığımız totaliterleşme, otoriterleşme, erkin tekelleştirilmesi eğilimleriyle bütünleştirilmesi demektir.

Açılım cephesinin bastırdığı, İmralı, Kandil ve BDP arasında farklılaşma yaratmak ne anlama geliyor peki? Açılımcılar Kürt siyasetinin Van göçünden Uludere'ye, Newroz teröründen KCK iddianamesine, Zana'nın evinin basılmasından Türk'ün yumruklanmasına, binlerce tutukluya kadar yeterince hırpalandığı kanısındadırlar ve köşeye sıkıştığını düşündükleri kediye çıkış kapısını aralamaktadırlar. Buradan ancak, Kürt siyasetinin tek özneli ve Öcalan merkezli yapısını dağıtarak geçilebilir. Şimdilik BDP'nin temsilci olması kaçınılmazsa da, dağılma başladıktan sonra Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odasından Barzanicilere, Hizbullahçılardan Burkay'a kadar çok özne sökün edecektir sahneye!

Yeni Açılım bunlara ek olarak Kürt siyasetine yönelik iki çağrı içeriyor. Yukarda söylediğim iki eksenin sırasıyla, birincisi Kürtlerin 2003'te Irak Baas'ının devrilmesine verdikleri onayı Suriye Baas'ı için tekrarlamaları ikincisi de AKP'nin Kemalizmi tasfiyesine verdikleri onayı İkinci Cumhuriyet'in derinlik kazanması için tekrarlamaları...

Karşılığında verilecek havuç ise SETA'nın gözde araştırmacısı İhsan Dağı'lının da yer aldığı MetroPoll'ün mükemmel zamanlamayla açıklanan anketinden okunabilir. Buna göre İstanbul seçmeni yüzde 61,7 (ve MHP'li seçmenin yüzde 50'lik, CHP'lilerin yüzde 59,6'lık oranıyla) ile anadilde eğitimden yanadır.

AKP gerici aklın zirvesini temsil ediyor. Gericiliğin aklı Türkiye'nin Kürt gerçekliğinden bu kadar anlıyor!

Benim anladığımsa şudur: Kürtler adına kim oyuna dahil olursa olsun, Kürt dinamiği bu planda kendisine ayrılan yere sığmaz.