Suriye tuzakları

AKP’nin Suriye’ye nasıl ve neden balıklama atladığını hatırlayalım. O zamanki Amerikan rüyasına göre Arap Baharı’nın demokrasi sloganları ılımlı İslam’ın yeşil pankartlarına yazılacaktı. İhale açıldığını duyan Erdoğan keseyi olabildiğince açtı. Kendince bir mantığı vardı ama olmadı.

Olmadığının, Suriye’nin ve Türkiye’nin ayrı ayrı iç dinamiklerine bakıldığında aşağı yukarı 2013’te belli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Amerikalılar Müslüman Kardeşler’in yerine yeni bir rüya uyduramadıklarından, manasız ve boş zamanlar geçebiliyordu. Uluslararası kırılma noktası ancak Rusya’nın sahaya inmesiyle geldi. Pax Americana olmamıştı ve yeni bir düzen ancak büyük bir ittifakla, Rus-Amerikan ortaklığıyla kurulabilirdi. O günden bu yana AKP, yeni tabloya tutunmak için debeleniyor.

Bu ortaklığın yüzeyi çok girintili çıkıntılıdır ve Erdoğan gibi bir cambaz burada tutunacak bir sürü dal bulabilir. Ama uluslararası siyasette mesele cambazlık değildir. Suriye’ye dönük yıkıcı stratejide Ankara’nın kendini yerleştirdiği bağlamı yukarıda özetledim. Bu ortadan kalktıysa yerine yenisi gerekirdi…

Bu sorun AKP’nin boyunu aşar. Çünkü anti-IŞİD koalisyon 11 Eylül’ün medeniyetler çatışması programından yoksun gündelikçi bir yönelişti. ABD’nin teorisinin, stratejisinin olmadığı bir dünyada AKP’nin nesi olacaktı ki? Cambazlığa normalde olduğundan çok daha yüksek değer kazandıran bu özgün durum olmuştur. Bir dediği diğerini tutmayan AKP böyle bir ilkesizlik dünyasında ayakta kalmayı başarmıştır.

Ama herkesin benzer bir durumda olduğu sanılmasın. ABD’nin bağlam kusurunu örten temel kaynağı askeri gücüdür. Kimin haddine, bunu görmezden gelmek! Rusya ise etkilere tepki vererek yol almanın avantajına sahiptir. Politikasının esası karşısındaki “ortağının” açıklarına yerleşmek ve nüfuz alanını genişletmek olan bir özneye kimse “neden bu kadar pragmatik ve oportünistsin” diye soramaz. Kaldı ki Rusya da hem öz kaynakları açısından hem de Şam hükümeti dolayımı sayesinde çok büyük bir gücü temsil etmektedir.

AKP’nin hali ise koskoca Ankara’yı küçücük ve dağınık Rojava’ya denk hale getirmesinden bellidir! Hakikaten Türkiye’nin Ortadoğu politikasında rekabet ettiği güç PYD’dir.

Bölgede meşruiyetini Amerikan-Rus ortaklığından alan temel mücadele IŞİD’e karşı tanımlanmış olacak ve Türkiye bu mücadelenin birtakım belirsizliklerinden, sürtünmelerinden yararlanarak kendi davasını güdecek... Bu bir strateji değildir.

AKP’nin “PYD’nin IŞİD’e karşı yeterli mücadeleyi sürdüremeyeceği” tezi tamamen uyduruktur ve kimse tarafından ciddiye alınmamaktadır. Kobane’de Kürt başarısını AKP koridor açarak tescillemek zorunda kalmıştı.

Dahası, gelinen noktada TSK-ÖSO baskısı IŞİD’e karşı YPG tarafından yapılabilecek operasyonların ertelenmesine neden olabilmekte, Suriye ordusuna ek işler çıkartmaktadır. Şimdi de TSK’nın doğrudan Suriye ile karşı karşıya geldiği yolunda haberler yükseliyor...

Yükselen hararet sahanın en yabancı unsuru olan TSK’yı en fazla yakar. Elde sadece ÖSO var ve TSK’nın manevralarına diğer güçler tarafından kısıtlama getirildiği durumda ÖSO’nun AKP piyonu olarak davranıp davranmaması bir tercih konusu olmaktan çıkar. Bu toplama birlikler Ankara’ya “kusura bakma” mesajını yollayıverirler.

Öte taraftan PYD’nin alanını daraltmak için IŞİD’le mücadele cephesini genişletmek zorunda olan bir Türkiye iki tuzağa birden düşer. Birincisi terördür ve engellenemez. Zira içerde, nerede başlayıp bittiği tamamen belirsiz durumda olan İslamcı iktidar bloğunun IŞİD’e el uzatacak birçok karanlık unsur barındırdığı defalarca görülmüştür. Suriye’de ise bu ülkenin derinliklerine doğru adım atan ve Türkiye ile tüm bağlantısı Amerikan-Rus ortaklığı ve Şam-Rojava ekseninin insafına kalan bir TSK rehin durumda demektir. Öyle ki kimsenin dost ateşine başvurması artık gerekmeyecektir. IŞİD cephesinden gelen ölüm haberlerine PYD bile taziye açıklamalarıyla tepki verebilir, ilgili bütün merkezler Türkiye’yi IŞİD’e karşı gösterdiği kahramanlık nedeniyle ikiyüzlülükle kutlayabilir!

Ankara’nın bu kapkara gidişatı durdurmak için morale, zamana ve konsantrasyona sahip olmadığı çok açık. Savaş alanında işler bu kadar karışık olmasa, milli gerginlikler içerde siyasi iktidarın işine yarayabilir. Bana sorarsanız, olay bunu çoktan geçmiş bulunuyor.

Geriye tek şey kalıyor. O da Rojava’nın ipini Barzani’ye çektirmek. Ankara bir Kürt iç savaşını provoke etmek için elinden geleni yapacaktır ve galiba yapmaktadır da. Sonuç alıp alamayacağını, brakuji’nin fiyatını nasıl ödeyeceğini başka bir yazıda tartışırız…