Sosyalizmin güncelliği 

“Türkiye bu haldeyken ne sosyalizmi” diye kızmakta olanların, aslında resmi muhalefet partilerinden daha fazla yapacak şeyleri olabilirdi. Sosyalizmi gerçekçi bulmayanların ille Kılıçdaroğlu’na fit olmaları gerekmez. Sosyalizmi gerçekçi bulmayanların devrimci olabildiği, hatta Türkiye’de, sosyalizmi hedefleyenlere göre mangalda kül bırakmadıkları dönemler pekâlâ olmuştur. 

Maalesef içinden geçmekte olduğumuz dönem buna pek elverişli değil. Gericilik, başka zaman olsa demokrasi mücadelesine hayatını vakfedecek olanların enerjisini soğurmayı becerdi. Demokratik bir devrim gerçekçi ve heyecanlandırıcı bir alternatif olmaktan çıktı. Bunun hem gerçekçi hem heyecanlandırıcı olduğu zamanları dünyamız da ülkemiz de yaşamıştı. 

Sosyalist devrime başka, daha mütevazı varyantlardan geçerek gelenler olmuştur. Örneği şu günlerde uğurlamakta olduğumuz Fidel’in önderi olduğu Küba’dır. Küba devrimi sosyalizm değil daha fazla özgürlük derken ve bunu silah elde ararken radikalleşerek sosyalizme dönüşmüş bir deneyimdir. 

Ya şimdi? Sosyalizm gerçekçi değil deyip demokratik bir anayasa mı isteyeceksiniz? Sosyalizmin politik bir hedef olarak tarif edilmesinin öncesinde yobazlığın kökünün kazınması gerekir mi diyeceksiniz? Sosyalist bir devrim gereksiniminin kitlelere mal olması için önce NATO’dan çıkılmasını beklemeyi mi önereceksiniz? Sosyalizme gelmeyecek ama tekellerin egemenliğini sınırlayalım dediğinizde mücadeleye koşacak orta sınıflar falan mı var?

Bir zamanlar gerek genel teoride gerek ülke analizinde karşılığı olan tartışmalar artık koskoca şakalara dönmüştür. Sosyalizm mücadelesi yükselmeden Türkiye’de bir adım ileri gidilemez, bir nebze temiz havaya kavuşulamaz. O yükselişin bir ara statükoda durması durumunda ise gerisin geriye yuvarlanmak kaçınılmazdır. Bir üst katta daha rahat nefes alıp verme umudu aşağı yukarı eşzamanlı olarak Latin Amerika’da ve Yunanistan’da dağılmaya yüz tuttu. Bu ülkelerde olamayanın Türkiye’de olma ihtimali hiç yok. Bizdeki gericilik bir dizi açıdan benzersiz!

Gericiliğin dayattığı seçenekler çocuklara tecavüz edilmesi ile onları diri diri yakmaktan ibaret dersem abartmış mı olurum? “Teşbihte hata olmaz” demeye bile gerek yok! Durum üç aşağı beş yukarı budur. 

Sosyalizm iddiası bu koşullarda “inadına” diye sloganlaştırılmamalıdır. İşi inada, yani bir anlamda onura bağlamak iddiayı küçültecektir. 

Biriken pislik sosyalizm hedefinin olgunlaşmasına adım adım ilerlemeyi imkansızlaştırdı. Radikallik öne alınmak zorunda. Yoksa, hiçbir şey temizlenemez. Demokrasi mücadelesi gerçekçi değil. Gerçekçi olmamanın ötesinde demokratlık gericilikle uzlaşmanın adı oldu.

Ancak sosyalizm perspektifinin, diğerinin yanlışlanması üstünden doğrulanması da son derece yetersizdir. Demokrasi mücadelesinin gerçekçi olmaması otomatik biçimde sosyalizmi gerçekçi kılmıyor. Eğer buna dayanacaksak “inat” etmiş ve onurlu bir tutum almış oluruz. Sonucu ise bilemeyiz.

Bu noktada eklenmesi gereken bir şey de siyasal mücadelede sonucun tam olarak hiçbir zaman bilinemeyeceğidir. Sonucu hakiki mücadeleler belirler. Sömürü kader olmadığı gibi kurtuluş da bilimin zorunluluğu sayılamaz. Bilim var ve bize bir doğrultu sunuyor, tamam. Ama bu doğrultunun hayata geçip geçmeyeceğini, gerçek insanlar, gerçek sınıfların üyesi olan insanlar belirleyecek.

Ben derim ki, bizim sosyalizm iddiamız “inadına” diye daraltılmasın ve yukarıdaki soyutlamalardan sonra gayet somut olalım. 

Türkiye’de gözle görülüp elle tutulma noktasına varmasa da inanılmaz bir enerji birikmektedir. Çocukları tarikat yurdunda yakılanların acısından çıkacak patlamanın boyutları tahmin bile edilemez. Türkiye kapitalizmi, satacak doları olmayanların yaşadığı tehdidin yaratacağı öfke ve patlamanın farkında olmayanlar tarafından yönetilmektedir… Bu somutluklar çok uzun bir liste oluşturuyor. 

Somut olmaktan kastım da budur. Türkiye, emekçi sınıfların bugün hissedilmeyen enerjisini biraz gördüğünde derin bir kırılma yaşamaya adaydır. O kırılmadan sosyalizmden başka bir program çıkma olasılığı ise, başta anlatmaya çalıştığım gibi, gerçek dışıdır. Sosyalizmin güncelliğini gerekçelendirmek somut mücadelelerde adım atmakla mümkün olacak.