Sosyalizmden aşağısı kurtarmıyor

“Sosyalizm kazanacak” bir tezdir kuşkusuz. Ama yalnızca o kadar mı?

Eskiden kapitalizmin gelişmesiyle çözülebilecek sorunlar da var olduğu gündeme getirilir ve sosyalizmin güncel bir seçenek olduğunu düşünen taraf bu argümanı tartışmak zorunda kalırdı. Türkiye'de prekapitalist öğeler vardı örneğin ve kapitalizmin gelişmesiyle bunun aşılması mümkün ve gerekliydi söz konusu görüşe göre. Behice Boran'ın yanıtı ise, dünya üzerinde kapitalizm öncesi unsurları tümden ortadan kaldırmış bir kapitalist ülke bulunamayacağı, ister ekonomide, ister ideolojide sistemin gericiliğin bütün kaynaklarını kendisine eklemlediği biçiminde oluyordu. Boran'ın bu yaklaşımını 12 Mart döneminde partisi yargılanırken verdiği siyasi savunmada okumuştum.

Tartışma eski anlayacağımız...

Bu eski tartışma, zamanında sosyalist devrim-demokratik devrim kamplaşması biçimini alabilmiş, ama orada kalmayıp farklı biçimlerde tekrar tekrar su yüzüne çıkmıştır. SD-MDD tartışmasının eskidiği doğrudur. Öyle ki, bizim açımızdan, sonrasından bakıldığında demokratik devrimi savunmuş tarafların, 1960'larda, 70'lerde başka alanlarda ürettikleri değerlerin hakkını vermek mümkün hale gelmiş, bir görev olmuştur.

Ancak sosyalizmin güncelliği tartışması bitmemiştir ve bitmeyecektir.

Gerici dönem ve hükümetlerin aşılmasının ihtiyaç olduğu doğrudur da bundan 1980'lerde önce Evren'e karşı ANAP'ın, sonra Özal'a karşı Demirel ve İnönü'nün, 1990'larda Erbakan'a karşı askerin, veya tersinden askere karşı başkalarının desteklenmesi biçiminde öncelikler çıkartılması yanlıştır.

Kürt sorununun ve dolayısıyla hareketinin öncelik kazandığı fikri otuz yıla yakın zamandır solun üstüne çökmüş durumda. Bu tez sosyalizmin güncelliğini -en azından geçici olarak- yitirdiği anlamına gelir.

Ergenekon'dan hareketle iktidara yetmez ama evet diyenler de sosyalizmi inkar etmemiş, ama ertelemişlerdir.

Sosyalizmin zorunlu ve güncel olduğu bir anda ertemecilik inkarcılıktan daha hafif bir hata olmaz. Bu yaklaşımlar sosyalizmin zayıf düşmesinde basbayağı sorumluluk taşımaktadırlar.

Bugün ertelemecilik karşısında sosyalizmin güncelliğini esas almak, objektif olarak, biz istesek de istemesek de, bir tez olmanın ötesine geçmiştir. Günümüzün ertelemecileri her gün duvara toslamaktadırlar.

Çünkü kapitalizm gerçekten de yol almış, kendi adına gelişmiş bulunuyor. Burjuva devrimlerinin yükseliş evresi kapanalı beri, kapitalizmin gelişmesi herhangi bir sorun çözmemekte, yalnızca sorunların biricik çözümünün sosyalizm olduğuna yeni kanıt üretmektedir.

Büyükşehir belediyeleri yönetebilmenin yolunu insanların sokağa çıkmamasında bulmuşlardır. Artık kapitalist Türkiye'nin meteoroloji tahminlerine inanmak zorlaşmıştır, çünkü egemen yaklaşıma göre kar yağdığında işlerin yolunda olduğunun göstergesi, kamusal önlemlerin ne ölçüde alındığında değil, sokakların boş kalmasında aranır! Çünkü altyapı yatırımları masraflı, kârlılıkları da düşük...

Üstelik hava bozduğunda evden çıkmama seçeneğini kullanabilecek olanlar proletarya değil orta sınıflar olmaktadır. Siz, hava bozdu diye sabahın köründe şehrin yarısını katetmek yerine evinden çalışmayı seçen bir market tezgahtarı veya kaynak işçisi düşünebiliyor musunuz? “Özel aracınızla trafiğe çıkmamayı tercih edin, ya da mutlaka kar lastiği kullanın” uyarısı bu kesimler için yapılmış olabilir mi!

Sosyalizmle ne alakası var mı, diyeceksiniz? Türkiye kapitalizmi iki gün kar yağınca yaşamı iptal edecek denli çaresizdir ve bu durumda sosyalizmden aşağısı kurtarmayacaktır.

İşin ilginç tarafı gökten düşen yağış bile çözümün öznesine işaret etmektedir. İşçi sınıfı yok olmuş, sınıf olma özelliğini yitirmiş falan değil. Ekonomi sayfalarından tasfiye edileli çok zaman geçen bir sınıf artık hava raporlarında bile muhatap alınmıyorsa, iş başa düşer.

Sosyalizmden aşağısı kurtarmayacaktır ve isteyen Yunanistan'ı düşünebilir. Sanayisi dünya kapitalizminin işbölümü gereği, onunla bütünleşmek adına imha edilen bu komşu ülkeye şimdi sömürge yönetimi dayatılmaktadır ve aklı başında hiç kimse avro bölgesinden çıkmadan ya da daha açık bir ifadeyle kapitalizme son verme yoluna girmeden bu ülkenin ve toplumun varlığını sürdürebileceğini söyleyememektedir.

Sosyalizmden aşağısı dünyada ve bizde kurtarmayacaksa, yalnızca solun değil, solun içinde bizim değil, ama objektif olarak Türkiye'nin, son yıllardaki birincil kazanımı “sosyalizmden aşağısı kurtarmaz” diyen bir komünist partiye sahip olmaktır. Dün Ankara'da söylenen budur.