Sola dönerken

Türkiye dibe inmişti ve artık orada duramayacağı için ve dibi ayağınla itip yükselmek çok kolay olduğu için, 2015 tartışmasız daha iyi bir yıl olacaktı...

Böyle girdik yeni yıla.

Sonra yeni derinlik rekorunu insanlık Paris'te tanıdı. Şaka değil, aydın katliamı Avrupa için belki de Yugoslavya'daki iç savaşı çağrıştıracak ölçülerde bir travmadır. Orası da “pek yakın” hissedilmişti, ama Paris başka. Paris Kıtanın kalbi, merkezi...

Aytek Soner Alpan'ın “Restorasyon, aydın-kırıcılık ve işaret fişekleri” yazısını okudunuz mu? Türkiye'nin dönemeçlerinde aydınların nasıl kırıldığını hatırlatan bu yazının çağrıştırdıklarından biri de “uygar Batı”nın nasıl da batmış olduğudur. Dönemeci almayı sağlayacak ateşleme için Fransa'nın da artık katliamlara, aydın kırmaya ihtiyaç duyması ilginç. Dünya benzersiz bir gericilik döneminden geçiyor!

Lakin yeni rekorun, başka yerler bir yana, Türkiye'deki izdüşümü sola dönüştür.

AKP'nin dinci faşizminin tolere edilebileceği bir dönem 2015 Ocak ayı itibariyle son buldu. Birkaç yıl önce emperyalistlerin Erdoğan'ın Ortadoğu maceralarından illallah dediklerini veya TÜSİAD'ın yeşil sermayeyi daha fazla sineye çekmeyeceğini savunanlara rastladıkça, hep itiraz ettik. Bir; AKP rejimi, gözü kapalı suça bulaşma ataklığıyla emperyalistlerin bölgede işine geliyordu. İki; sermaye grupları arasındaki çelişkilerden hızlı sonuç çıkartmadan önce AKP'li yıllarda o laik holdinglerin kâr oranlarına bakmak gerekirdi.

Bu yanıtların dayandığı sınıf çıkarı genellemesi geçerliliğini koruyor. AKP, Türkiye'nin bütün sermaye sınıfı ve emperyalist sistem aynı genel çıkar ortaklığına sahipler. Ancak bu genelleme uluslararası sistemin böylesi bir dincilik aletini kullanmayacağı bir döneme girmiş olduğuyla birlikte okunmalıdır. Özetle sınıf içi bir iktidar değişimi gündeme gelmiş bulunuyor.

Bu durumda artık muhalefet iktidardan kaçamaz. Artık muhalefet AKP'yle “fazla” bir mesafesi olmadığını propaganda ederek, böyle bir ılımlı imaj vererek siyaset üretemez. Katliam Türkiye'de İslami rejimin Batı kapitalizmiyle bütünleşme perspektifinin silinişidir. Katliam AKP'nin, her daim düşmana ihtiyaç duyduğunu bildiğimiz emperyalizm tarafından düşman kategorisine iteklenmesidir. Davutoğlu gitti baktı; Hollande'a sarılıp öpmek, kollarını bırakmamak isterdi... Geçmiş olsun!

Türkiye böyle bir dönem değişikliğinin enerjisini nereden türetebilir ki? Yakın tarihin farklı sağ akımlarını, örneğin dinciliği, liberalizmi, muhafazakarlığı, milliyetçiliği, faşizmi... kendi şahsında birleştiren bir iktidarın tökezlediği yerde “gerçek sağ”, “iyi sağ” kalmaz ki. AKP'nin iktidar tekeli, Türkiye sağını kurutmuştur. Şimdi düne kadar “2. Cumhuriyetin CHP'si” olduğunu göstermek için camiye bile girmeye razı olan ana muhalefet solcuyu oynayacak. Halklar arasındaki köprüyü İslam ortak paydasında gören Kürt ulusal hareketi sola koşacak. Sürekli kendi sağlarını kollamaktan boynu tutulanların, aralarında solculuk yarışına tutuşmaları bile beklenir.

Kuşkusuz söz konusu objektif yönelimi bir solculaşma olarak adlandırırken dikkat etmek gerek. Ortaya çıkan ve tasarlanan olasılık bir liberal restorasyondur; fazlası değil. Solcu görünmeksizin hakkı verilemeyecek olan bir liberal restorasyon. Düzenin bağrından çıkma akımlar kendi aralarında yarışabilecekleri gibi, sol ittifak arayışlarına da girebilirler. Böyle dönemlerde sadece sahtekarlar değil, inanmış solcular da vitrinde yerleşecek yer bulabilirler... ABD büyükelçisinin kalkıp bir günlük gazeteden Türkçe okura Martin Luther King ve Hrant Dink üstünden özgürlükçülük ve barışseverlik satması boşuna değil.

AKP dahil edilmeyeceğini gördüğü bu oyuna direnecektir. Gericiliğin gazına basarak, milislerini halkın üstüne salarak, cinayet ve katliamlara başvurarak... Daha önce bu yola girdiğinde emperyalizme ve sermayeye işlevselliğini göstermeye çalışıyordu AKP: “Bizi süpürmeyin.”

Bugün mesajın içeriği değişti: “Beni süpürmeye kalkanın...”

Solun nasıl konumlanması gerektiği bu noktadan başlayarak tartışılmalı. Türkiye'de sol liberal bir restorasyona meze yapılamayacak dinamiklere sahiptir. Kimlik kartında yurtseverlik, kamuculuk, halkçılık yazan, aklının belirleyenleri arasında marksizmin önem taşıdığı bir soldan söz ediyoruz. Siyaset sahnesi AKP'yi dışa ittirmek için sola çekildiğinde ülkenin kontrol altında tutulup tutulamayacağı önceden bilinemez.