Sınıf tavrı

Kriz kendini belli edeli beri, parlaması kaçınılmaz olan emekçi hareketlenmesi artık geldi çattı. Parça parça direnişlerin bir dalga halini alması kaçınılmazdır.

Kriz üstüne sermaye çevrelerinin yürüttüğü demagojik tartışmaların sonucunun Erdoğan’ın bugüne kadar yaşadığı bütün hayal kırıklıklarını geride bırakacağını söyleyebiliriz. “Kriz yok” demek emekçilerin üstünde tepinilecek demektir. “Kriz var” sözünden ise yalnızca direniş çıkar. AKP’nin tartışmayı bu sadeliğe getirmesi kendisi açısından çok talihsiz olmuştur. Boş iştir, etkisiz kalmaya mahkumdur.

Bunların derdi tasası yerel seçimleri atlatmaktı. Bir yerden bakıldığında haksız veya aptal sayılmazlar. Fırtına hafif hasarla, mezarlıkta ıslık çalarak falan geçiştirilirse günümüz dünyasında suni teneffüs ve göz boyamaya fazla fazla yetecek paralar bulmak imkânsız değil. Bu rahatlatır, atlatırsınız. Belki de savaş çıkar, gerisi unutulur!

Krizi yapısal olarak çözemezsiniz ve yeni yangınları ertelemişsinizdir aslında. Ama ne gam. Tayyip Erdoğan da sermaye sınıfı da bugünü kurtarmalıdırlar öncelikle.

Yerel seçimi atlatırlarsa krizin yokluğuna halkı ikna edebildikleri için olmayacak. Düzen muhalefetinin omuz vermesiyle, hırsızlığı sineye çekmesiyle, AKP’ye açık örtük koltuk çıkmasıyla olacak.

Ama sermaye sınıfının günü kurtarma tutkusu, Üçüncü Havalimanının açılış tarihine çarptı bile. Ertelediler, Erdoğan bile ikna olmuş sonunda!

Devamı var. Flormar’da, Yves Rocher’de. Kalifiye işçilerin boşluğunu dolduramayan ve kaliteyi dramatik biçimde düşüren bu markalar açıkça tüketici boykotu ve itibar kaybı yaşamakta. Şirket bazında baksaydı şimdiye kadar çoktan geri basardı patron.

Cargill yürüyüşçülerini dün akşam Nâzım Hikmet Kültür Merkezinden uğurladık Orhangazi’ye. Koskoca Cargill 14 kişiyi işten atamıyor! Şimdiye kadar “boş ver; verin işlerini, çalışsınlar” da diyebilirdi bu dev şirket, ezip geçebilirdi de direnişi. Ama olmuyor. Dünya tekeli, bir avuç direnişçi karşısında köşeye sıkışıyor. Yani bu dalganın devamı veya öncülleri arasında Cargill de var.

İstanbul yürüyüşünde yasaklayalım mı, ne yapalım diye kıvranan polis Ataşehir’in göbeğindeki oturma eylemini sineye çekmek zorunda kalıyor. Videoları gördünüz mü? Aslında polis de “işçiler gibi düşünüyor”, ama emir kulu, elinden başka türlüsü gelmiyor…

Onun yanı başında Anı Tur direnişi var. Gencecik emekçiler ağabeyleri, belki babaları yaşındaki Cargillcilerle paylaşıyorlar deneyimlerini ve sofralarını. Aynı dalgada yerlerini alıyorlar.

Flormar’da “tekil patron mantığı” büyük olasılıkla uzlaşırdı. Ama bütün sanayi bölgelerinde gözler Flormar’dadır. Direnişin güzelleştirdiğini öğrendik; bir de kazandırdığını öğrenirse diğer fabrikaların işçileri, ortaya çıkacak tabloya “dalga” demek az kalır.

Tek tek patronları geçiniz. “Sermayenin sınıfsal mantığı” çalışıyor ve işçi sınıfına geçit vermemeye uğraşıyor. Atlatmaya bakıyorlar. Mezarlıkta ıslık çalıyorlar.

İşçi direnişine saldırmak çocuk oyuncağı değildir. AKP’nin önüne gelene saldırdığı ve son derece acımasız olduğu doğrudur. Ancak AKP’nin yoluna en az işçi direnişi çıktı bugüne dek. Bugüne dek uyguladıkları saldırı kararını masaya yatırmaları, işçilere de uygulayıp uygulamamayı gözden geçirmeleri zorunlu. Ekmek kavgasını terör suçu olarak göstermek kolay değildir.

Devamı var. Ayakkabı firmaları sıraya girdi. Ama daha beklenir olan inşaat şantiyeleri.

Şimdilik ateşi işten çıkarmalar yaktı. Patronun sendikalaşmayı engellemek istemesi, tek tek sendikaların politik çizgisinden bağımsız bir güdü. Sendika sarı veya değil; örgütlü davranan emekçiler patronun rüyalarını kaçırır.

Ama işten çıkarma da kaçınılmaz, işçilerin sendika olsun olmasın örgütlü davranmaları da…

Burjuvazi direnişin ayak seslerini tek tek şirket sahipleri olarak değil ortak çıkarlara sahip bir sınıf olarak karşılıyor. Temsilcisi de hükümet. Burjuvazi bir tek ürünün batmasını kabul edebilir, yeter ki direniş başkalarına örnek olmasın. Burjuvazi bir işini erteleyebilir, Tayyip pahasına. Burjuvazi saldırabilir veya geri adım atabilir, sınıfın ortak çıkarları nasıl gerektiriyorsa...

İşçi sınıfı da bu olgunluğa ulaşmayı hedeflemelidir.

Yoksullar sağ partilere mi oy veriyormuş, sendikalaşma oranı çok düşükmüş, elden ne gelirmiş… Yağmacılar nasıl birlikte davranıyorsa, işçiler de sınıf gibi davranmayı öğrenecek. Nasıl mı? Partiyle…