AKP, Gazze katliam ve işgaline karşı İsrail&rsquoe, genel olarak batıya ve hatta ABD&rsquoye veryansın ediyor.
Bir kısmına alışığız. Seçime giden memlekette AKP ilerici veya mazlum duyarlılıklar alanını tutma, başkalarına kapatma arzusuyla peş peşe adımlar atmaktadır. Bu tür adımlar burjuva siyasetinin doğası gereğidir.
Giderek yönetilmesi güç hale gelen ülkede AKP&rsquonin, değil mevcut alanları tutmak, yenilerini önce yaratıp sonra kapatmak türünden taktiklere bile başvurması mümkündür. Bir tür, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Örneğin kriz korkusunu ölüm sayarsak, seçime kadar bulup buluşturup para dağıtılması veya eczacılarla yaşanan sorunun halkı ilaçsız bırakma noktasına kadar getirilip geri bir dengede çözüme bağlanması birer seçim taktiği olarak kullanılmak istenecektir.
Sonrasında hastalığın ölümcül niteliği bir kez daha su yüzüne çıkacakmış ne gam!
Kürtçe TRT kanalı, Nâzım&rsquoın vatandaşlığının iadesi ve İsrail tepkisi gayrı ciddi, içeriksiz seçim demagojileri. Bunların herhangi bir tanesinin demokratik, hakkaniyetli, anti-emperyalist vs anlam taşımadığı konusunda zihinler tamamen berrak olmalıdır.
Ancak bu açılımların biricik işlevlerinin bu olduğunu düşünmek kolaycılık olur.
Nâzım üzerinden &ldquodemokrat&rdquo aydını tavlama manevrası, aynı zamanda 2010 İstanbul yağmasını yutturma, sağa sola dağıtılan sus payı veya paylaşıma açılan arpalıklar konusunda biriken tereddütleri silme gayretiyle de ilintilidir. Kürtçe kanal Kürt toplumunun -aşağı yukarı 2004-2007 arasında- yanaştığı AKP&rsquoden kopma eğilimini dizginlemek ve bölgede tabanı zayıf kalan Washington-Ankara-Erbil köprülerini restore etmek gibi bir çerçeveye oturacaktır.
Peki, İsrail konusundaki gayretkeşlik nedir?
Kuşkusuz işbirlikçiliği alâmetifarika haline getiren Tayyip Erdoğan&rsquoın durmadan konuşup İsrail&rsquole, bırakalım diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesi, askeri anlaşmalara, ihalelere, Konya&rsquodaki uçuş eğitimlerine ve hatta herhangi bir turizm ajansının tur sözleşmesine bile değinmemesi &ldquonormal&rdquodir.
Bu normal durum AKP&rsquonin yumuşak karnıdır ve her vesileyle vurulmalıdır. Solun dışındaki kesimlerden de bu noktalarda sesler çıkmaktadır. Ancak eleştirici Türkiye sağının ve İslamcıların biricik avantajı, hükümet olmamalarıdır. Bunların samimiyet ve tutarlılık açısından sol ile karşılaştırılmaları mümkün değildir. İlkeli bir solun, bu süreçte aleni, örtülü veya &ldquoertelenmiş&rdquo işbirlikçiliği, kitleler nezdinde sıkıştırma yeteneği vardır. Muhalefetin sahtekâr ideolog ve siyasetçilerinin değil, ama bunların tabanının bu tutarlılıktan öğreneceği çok şey vardır.
Yeri gelmişken CHP&rsquonin söz konusu kitlesel muhalefet alanını sağa terk edip sahadan çekildiği dikkatlerden kaçmamalıdır. CHP, AKP&rsquonin bu açılımları karşısında yaya kalmıştır. Daha doğrusu, Baykal&rsquoın 2003 tezkeresinde alınmış olabileceği &ldquoAmerikan karşıtları&rdquo kara listesinden çıkmaya kesin kararlı olduğudur.
Buraya kadar söylenenlerin daha da ötesi var. AKP&rsquonin açığa çıkarılması gereken foyası daha kapsamlı.
Sonucu şimdiden söylersem, Erdoğan&rsquoın anti-siyonizmi Ortadoğu&rsquoda Amerikan senaryolarını bütünlemektedir. AKP&rsquonin İsrail eleştirisi İsrail&rsquoin saldırganlığını tamamlamaktadır.
İpucu Filistin&rsquoe asker gönderme merakında kendini gösterdi bile. TSK Filistin halkının tepesine Müslüman bir işgalci olarak binmeye aday güçtür. Uzun değil, orta vadede bölgedeki kontrolsüz bir direniş dinamizminin Türkiye&rsquonin himayesi altına alınması ve böyle söndürülmesi önerilmektedir. Amerikancı Türkiye&rsquonin himayesi emperyalizmin kontrolü demektir. Kötü polis vuracak, iyi polis tepesinde nöbet tutacak&hellip
Bu kartın emperyalist merkezlerde hoş karşılanma olasılığı var. Başta Washington olmak üzere batı merkezlerinde &ldquodaha İslamcı bir Türkiye&rdquo yönünde kullanılan tercihin somut karşılığı böyle şeylerdir. Davutoğlu&rsquonun geçenlerde Büyük Ortadoğu Projesinin ölümünü ilan etmesinin arkasında bölgede emperyalist yapılanmanın baş taşeronu bir Türkiye yaratma fikri yatmaktadır.
&ldquoABD&rsquonin stratejik müttefikiyiz&rdquo çizgisinin memlekette arzulanan enerjiyi açığa çıkarmadığı doğrudur. Bu deli saçması fikrin yerini, yeni-Osmanlıcı, &ldquoküçük emperyalist&rdquo olma rüyası gören bir Türkiye&rsquonin almasını AKP ciddi ciddi gündeme getirmektedir. Bu yapılanma toplumu sınır ötesi kalıcı rollere ısındırmanın biricik kanalıdır.
Ancak, bu yapılanmanın yol alması, AKP&rsquonin, elbette makul sınırlar içinde kalmak kaydıyla, icabında İsrail&rsquole, icabında ABD ile takışmasını içerir ve hatta gerektirir. Sorun, emperyalizmin bu göreli hareket serbestisini Ankara&rsquoya tanıyıp tanımayacağıdır. Zira yeni-Osmanlıcılığın ideolojik salgılarından bazılarının emekçilerin ve aydınların bağımsızlıkçı, anti-emperyalist kişilik özellikleriyle buluşmaması düşünülemez.
AKP bu anlamda mayınlı tarlaya girmektedir. Sol bu mayınları patlatmalıdır.