Olağan manzaralar

Aydemir Güler'in “Olağan manzaralar” başlıklı yazısı 31 Aralık 2012 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yalan ne kadar büyükse, sorgulanması da o kadar güç oluyor! Rusya’dan Suriye konulu gelen açıklamaların önünü arkasını budayıp kalanın da abuk sabuk yorumlanmasına daha önce çok denk geldik. Ama nasıl düşünebilirdik, BM ve Arap Birliği temsilcisi İbrahimi’nin cebinde ve ortada bir Amerikan-Rus ortak planı olmadığını!

Tam tamına şöyle:

“Rusya Suriye’ye yönelik tavrını değiştirmediğini açıkladı ve Devlet Başkanı Beşar Esad’ın 2014’te iktidardan uzaklaştırılmasını öngören, ABD ile birlikte hazırlanmış bir planın varlığını reddetti. Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Aleksander Lukaşeviç Perşembe günü yaptığı açıklamada ‘Böyle bir plan olmadı, yok ve tartışma konusu da değil’ dedi.”

Olağan manzaranın birinci parçası: Yalan!

Dünyada da Türkiye’de de...

Bizim yalancımız iktidar. Bizde ki daha göstere göstere. Öğrencilerin polise saldırdığını iddia eden bir başbakanımız ve onun hık deyicileri gibi.
Ama bu hâlâ manzaranın ilk karesi...

İkinci karede, ilkinin baskısı altında kafayı dağıtanlar var. Örnek “orantısız şiddet.” Kılıçdaroğlu da telaffuz etti bunu ve açıkladı: “Slogana karşı gaz bombası”. Orantısız şiddetmiş bu!

Dozları oranlayabilmek için bir tarafın “sıfır şiddet” olmaması gerekir. 1’e milyonu bile anlayabilirim, ama 0’a karşılık ne olursa olsun, buna orantısız şiddet diyemeyiz.

Salak değiliz ve saldırıya uğrayanların kendilerini savunmalarına şiddet diyecek olanın alnını karışlarız. Ne yapacaktık? Erdoğan istemiyor diye okullarımızı bırakıp gidecek miydik!

Olağan manzaranın bu ikinci parçasına en hafif deyimle kafa karışıklığı diyebiliriz.

Onun da türleri var. “Elim kırılsaydı” deyimini atasözü haline getirmiş bir milletin ahfadıyız!

İstanbul Üniversitesi’nde rektörlük seçimini “aile hekimi” Yunus Söylet kazandı. Daha önce ilk seçildiğinde ikinci sıraya yerleşen Söylet, bu kez en yakın rakibinin iki katı oya çıktı.

Bu oyların önemli bir kısmının kendine demokrat, ilerici, özgürlükçü diyen öğretim üyelerinden geldiğini tahmin etmek zor değil. İyi de, kaybettiği bir seçimden sonra Çankaya paraşütünü takıveren bir adayın demokratlığı da nereden çıktı? Haydi o eskidendi diyelim peki seçildiğinin hemen ertesinde ODTÜ’ye saldırma gayretkeşliğini ne yapacağız?

Olağan manzaranın üçüncü köşesini işgal eden bu özgün kafa karışıklığına ehveni şer’cilik diyorduk. Söylet’e seçim kazandıran propaganda kampanyasıyla değiştiriyoruz: “Benden beteri var.”

Bir sonraki karede her şeyin ne kadar ucuzladığı resmediliyor. Tahtakale’de böcek denen dinleme cihazlarını 50 liradan bulmak mümkünmüş! Başbakan üç tane dediğine göre, gündemle oynamak için, mazlum rolünü kapmak için, 29 Ekim’den Roboski’ye, ODTÜ’den Silivri’ye, Antakya’dan asgari ücret kölelerine kadar herkesi ve her şeyi darbeci ilan etmek için 150 lira yetiyor!

Ve şimdilik son: İslamcılar Beyazıt’ta yılbaşını protesto ettiler. Şişme Noel Baba sûreler eşliğinde bıçaklandı! Meczupluk mu? Ama gülüp geçemeyeceğimiz türden.

Türkiye 34 ölümle girdiği 2012 yılını böyle kapatıyor.

Ama hal böyleyse 2012’nin bir benzerinin olamayacağını söylemek, neden kendimize dev aynası tutmak olsun ki!

Olağan manzaranın parçalarına değil bütününe bakalım. Orada faşizme giden yolun nasıl da çatladığını göreceğiz.

2013, bize yakışmayanı geride bırakacağımız yıl olsun. Öyle de olacak...

İyi yıllar.