Nasıl muhalefet?

Tekrar ve herkes anlamalı. Türkiye’yi bu karabasandan çıkartabilecek tarz tektir. Fetih yıldönümü vesilesiyle konuşan bir prof diyor ki: “Ezanlı semtlerimizi gözümüz gibi korumalıyız. Yeni kurulan semtlerin önemi yok. Oralara ne yaparsanız yapın.”

Ne kadar açık, değil mi!

Ezanlı diye kodlanan taban konsolide edilecek. Ne pahasına olursa olsun taraflaştırılacak. İktidar ve rejim için güç kaynağı bu. O taban militanca gericilik yapacak. Hayata bakışta biricik kriter din olacak. Rejim bu zeminde yükselecek. Sadece dinsel açıdan değil, her boyutta biat etmenin yolu buradan geçecek. Söz konusu taban hem kendisi biat kültürünü taşıyacak, hem de boyun eğmeyenlere sopa gösterecek. 

Türkiye bu kadar mı? “Ne önemi var” denecek. Gerisini boş ver!

İktidar ve rejim budur. Ve bu yetmez.

“Çok kuvvetliyiz. Arkamızda -gerçekten öyle olan- koskoca Haziran direnişi var. Bizi kimse ezemez.” 

AKP’nin yolunun bir yere çıkmayacak olmasının nedeni bu değildir. Aynı anlamda, AKP’nin yolunu bloke edecek olan direnç de böyle özetlenemez. 

Resim ortada. Toplumsal yüzü yobaza, devletli yüzü terörist polise indirgenen kuvvet “bizi” basbayağı durdurabiliyor. Sıkıyorsun gazı. İcabında öldürüyorsun. İnsanlarda “mücadele ettim de ne oldu” duygusunun açığa çıkmasını sağlıyorsun. Zorla, küfürle, demagojiyle “böyle gelmiş böyle gider” dedirtiyorsun... 

Haziran direnişini hafife almayalım. Ama Türkiye gericiliğini hiç hafife almayalım.

Araya bir analiz paragrafı: Bu indirgenmiş ve konsantre edilmiş gericilik, orta ve uzun vadede “kurucu” rol üstlenemez. Bu insanlıktan çıkmış birikimin üstüne bina dikilmez. Beceremezler. Akılları kıttır. Yetenekleri yoktur.

Ancak bu gericilik, durumu idare etmek için bulunmaz bir ehliyete sahiptir. Ölülerin üstüne beton dökerler, oyları hileli sayarlar...

Türkiye’de burjuva siyaseti ne zaman büyük projelere merak salmışsa, memleket krize sürüklenmiştir. Ancak kendi yarattıkları krizi idare etmekte inanılmaz ölçüde mahirdirler.

Özetle “bu yoldan İkinci Cumhuriyeti kuramazlar” dersek haklı oluruz. 

Ama “biz bunları durdururuz, ezeriz, geçeriz” dersek kendimizi avuturuz.

Durdurmak ve devirmek mümkündür. Ama “bizi kimse ezemez” ile değil.

Direnişinin yıldönümünde “bizi kimse ezemez” inancı korunmalıdır. Bundan ibaret bir siyasal akılsa işe yaramaz. 

Benim indirgenmiş, yani alanı “ezanlı”lara daraltılmış, ama bunun karşılığında ve bunun sayesinde konsantre edilmiş, yani kuvveti çarpanlarla arttırılmış diye tarif ettiğim AKP gericiliği, izole edilmeli ve itibarsızlaştırılmalıdır. 

Bunun için politik anlamda sıkı durulmalıdır. 

Önce AKP’nin sıçramak için çekildiği alan izole edilmelidir. Türkiye toplumunun inançla değil akılla hareket etmesi için hamle yapılmalıdır. İdeolojide, kültürde, gündelik yaşamda, sanatta ve siyasal tavırda bir bütünlük gerekir bunun için. 

Parantez: Haziran direnişini hafife almayın. Ama bu bütünlüğü direnişin kendiliğinden beklemeyin. Bu kadar basit.

AKP’nin meşruiyeti reddedilmelidir. Bu reddiye “ben tanımıyorum” diye olmaz. Reddiye gerekçesi toplumda başka bir alanı bir araya getirmelidir. 

Ama prof’un ezansız diyerek kendince aşağıladığı alan, olduğu gibi bir araya gelebilir mi? Ya da gelse kaç yazar? 

Tüsiad’ı ve eğitimli emekçileri bir araya getirmek sınıfsal olarak yanlıştır. Hatta çirkin! 

Yoksul semtlerin emekçilerini ve kent merkezinin hali vakti yerinde bey ve hanımlarını oldukları gibi bir araya getirirseniz, yarı sınıfsal yarı kültürel bir engelin karşısında çaresiz kalacağınız bellidir. Denemeye değer, ama zor ve risklidir. 

Türbanlı direnişçiyle mini etekli direnişçi yan yana geldiklerinde fotoğraf gerçekten hoştur. Ama bu birliktelik, günümüz Türkiye’sinde yapısal değil arızi kalır. 

O halde yanlış ve çirkin birliktelikler engellenecek. Risk alınacak. Arızi olanı önemsizleştirmek için birlikteliğe fotografik değil ideolojik ve politik ortak payda tarif edilecek.

Bu ortak payda, anlatıldı, yazıldı diye tesis olmayacağına göre inşa edilecek. Yani müdahale örgütlü olacak. Bir özne yapacak bunu. Aklı açık bir örgütlü özne...
Türkiye bir yıl önce kitle hareketi açısından çok öne çıktı. Potansiyel korunuyor. 

Örgütlülük açısından ise alınan yol fazla mütevazıdır. 

Sorun buradadır. O densiz ama kendince stratejisi sağlam profesör bozuntusuna böyle yanıt verilmelidir.