Libya operasyonunun ciddiyetini nasıl ölçeceğiz?

Önce Arap basınında Türkiye’nin Libya’ya sevkiyat sırasında Tunus’un olanaklarından yararlanma isteğinde bulunduğu ve bunun reddedildiği yazıldı. Sonra Tunus Cumhurbaşkanlığı bu haberi yalanladı. Açıklamada Erdoğan’ın böyle bir isteği dile getirmediği yazıyordu. Lakin AKP medyası yalanlamayı “Türkiye’nin hiçbir biçimde talepte bulunmadığı” yolunda genişleterek vermeyi tercih etti. 

Basında Ankara’nın suratına Cezayir kapısının da kapandığı söylenmişti. Bu satırlar yazılırken o taraftan gelen bir sese rastlamış değilim…

Ama bana sorarsanız, ortada belirsiz fazla bir şey yok. Kim koskoca bir denizin ötesine askeri müdahalede bulunmaya niyetlense, yakınlarda birtakım dayanaklar bulmaya çalışacaktır. 

Dahası da var…

*    *    *

AKP, emperyalist hiyerarşide yukarı çıkmak için saldırgan bir proje geliştirmediği gün yerin yedi kat dibine gömülür. 

Suriye bu ihtiyacı uzun zamandır karşılayamıyor. Kuşkusuz Türkiye’nin operasyonel kapasitesi tükenmiş değil. Tam tersine AKP kendisini Suriye’nin yerleşik bir aktörü olarak kabul ettirmiş bulunuyor. Ancak yetmiyor.

Çünkü AKP’nin Suriye’deki varlığının motor gücü, Ortadoğu’da herhangi bir defterin tamamen kapatılmasının imkansızlığıdır. IŞİD biter ve sonra geri gelir. Bağımsız Kürdistan parlatılır ve sonra sönümlenir. Türkiye’nin de Suriye’de içinden çıkılmaz biçimde köşeye sıkıştığı anlar yaşanması ile işgalci konumunu süreklileştirmesi çelişmek zorunda değildir.

Somut olarak AKP Suriye’de, boyunu aşan dengelere denk geldiğinde onlara uyum göstererek var olmaktadır. Bu tuhaf konumlanış Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu sıçramaya zemin sunamaz. 

Libya bir fantezi olabilir. Ama AKP Türkiye’sinin Libyalara ihtiyacı gerçektir.

*    *    *

Ne kadarı fanteziymiş ne kadarı gerçek; yakında görürüz. Dünya siyaseti hızlanıyor ve gelişmelerin sonuçlarının açığa çıkması için bekleme süresi kısalıyor. 

AKP, Libya’da iç savaşın genel bir kilitlenme halinde seyretmesini, safların ve ittifakların aşırı oynak olmasını, kimsenin ilkesel angajmanlarla hareket etmemesini, Suriye’de çakılan Osmanlıcılığı canlandırma fırsatı olarak değerlendirmeye karar verdi. Erdoğan geçenlerde yeni bina açılışı sırasında MİT’in “stratejik aklını” fazla abartmış olabilir. Ama Libya adımını meczup sayıklaması saymak ağır bir yanılgı olur. 

Ortada çok meczup olduğu doğrudur ve örneğin bunlardan biri, Reis’in bir askeri danışmanı, geçenlerde “Mehdi’nin gelişine hazırlık yaptıklarını” söyleyecek kadar hasta olduğunu itiraf etmişti. Ama tedavisi olanaksız tiplerin ortalıkta dolaşması, sapla samanı karıştırmanın mazereti olamaz. Yukarıda işaret edilen ve şimdilik sonuç vermediği anlaşılan yeni ittifak arayışları, savaşa mahkûm olan bir iktidarın peşinden başkalarını sürüklemeye çalışmasının da kaçınılmaz olduğunu yansıtmaktadır. 

*    *    *

Emperyalizm çağı ilan edileli beri, dünya bir delirme haline sahne oluyor. Akla ilk Hitler ile Mussolini’nin gelmesinde bir haklılık var tabii. Ama biraz yakından bakılırsa, durumun başka emperyalist ülkelerde yalnızca nicel olarak farklı olduğu görülecektir.  

Daha yeni, Irak başbakanı Abdülmehdi Amerikalılar tarafından nasıl tehdit edildiğini anlattı: Trump dahil ABD yöneticilerinin, tehdidi keskin nişancılar eliyle katliam organizasyonuna kadar götürdükleri iddiası ortada duruyor. İranlı komutanın konvoyuna düzenlenen saldırıdan sonra hâlâ “bu kadarı da olur mu” diye kim sorabilir?

Bölgeyi böylesi bir ateşe atmak kuşkusuz deli işidir. Ancak delileri sistemin yönetici kademelerine serpiştiren emperyalizmin ta kendisi. Daha doğrusu, bundan başka bir yol mümkün değil. Irak yönetimi de bölgenin dayanılmaz ateşinin içine Çin’i çekme arzusundadır. Kaçınılmazdır ve bu hararet daha da yükselecektir.

*    *    *

Emperyalist rekabet ve savaş dinamiklerinin ateşini ciddiye almamak saçma olur. AKP’nin Libya seferi de bu kapsama giriyor. Durum ciddi. Kapitalizm rekabetsiz yapamaz. Emperyalizm çağında uluslararası hiyerarşinin yukarılarına tırmanmak için silaha sarılmadan yarışa girmekse imkansızdır. Bu yarışta hep daha fazla meczuplara ihtiyaç duyulacaktır.

Ancak böyle bir dünyanın ateşini aspirinle düşürme önerisi de daha akıllı işi olmayacaktır.  

Bunun yerine dönüp emperyalizmin nasıl yenilgiye uğratıldığına bakanlarsa, savaşın sıcaklığında devrim imkanını keşfeden Bolşevikleri göreceklerdir…

Libya’da olup bitenler, AKP’nin niyetleri… bütün bunlar ciddi işler. Biz de ciddiyiz…