Küçülen Sahada Büyük Oynamak

Ne oluyor? AKP'nin Asker Partisini, Akademya Partisini yenilgiye uğratması solu, solculuğu nasıl etkiler? Bu zinciri birleştiren Ergenekon terör operasyonu solun da alanına belli kısıtlamalar getirmiş midir? Teslim olmak üzere olduğu her halinden belli olan Yargı Partisinin dağılmasının etkileri ne yönde olacaktır?

Bu sorulara solda farklı yanıtlar verildiğini de, bizim nasıl yaklaştığımızı da soL okurları biliyorlar. Burada eskimiş tartışmaları güncelleyecek değilim. Niyetim bu değil.

Bugüne dek enkazın asıl solun ve emekçilerin üstüne çökeceğini söyledik ve eşit mesafecileri de kemalizmin çöküşünün keyfini sürmeyi hayal edenleri de eleştirdik. Bu konumlanışın, gelişmelerin solun alanını daraltmakta olduğu yolunda bir saptamayla paralel olduğu açıktır.

Ancak bu saptamanın bir adım ilerisine geçilmelidir.

Zira buradan bugüne ve geleceğe dönük, çıksa çıksa yenilmeye doymayan pehlivanlık çıkar. AKP düşkünü keyifçilerle eşit mesafecilerin birer köşe edindikleri sol kulvarın içinde komünist hareket öne çıkmış olabilir. Ancak bu kulvarın topluca daraldığı koşullarda bundan bir memnuniyet duymak da küçük oynamak olur.

Büyük oynamayı düşlemeyen bir solu ise devrimci kimliği kurtarmaz. Siyasetten düştükten sonra o nasıl devrimcilik olur ki?
Önerim, AKP'nin zafer yolunun sol için başka bir imkanı gündeme getirdiğini görmektir.

AKP, besbelli emperyalist mahreçlerden farklı bir rüzgar esmediği sürece yola devam edecek. Bu konjonktürde Türkiye'nin iç toplumsal dinamiklerinden kimi frenlerin çıkması mümkündür. Üstelik bu frenlerin bir bölümünün solcu, halkçı, emekçi kaynaklardan gelmesi de beklenir. Ancak rotanın değişmesi ümit etmek için yeterli bir dinamizm gözlemlenmemektedir.
AKP, başlarken isimleri verilen tarafların, bunların yanında geleneksel büyük sermayenin kalelerini düşürmektedir ve her yeni uzlaşma hükümet açısından daha ileri bir denge noktasını temsil edecektir. Burjuva muhalefetin Deniz Feneri hamlesi umulan etkiyi yapmadı, tersine karşı atağı daha da saldırganlaştırdı. Bu itişmenin, ekonomik krizin tetiklediği servet paylaşımı ortamında kalıcı ve “adil” bir dengeye kavuşması, ihmal edilebilir bir olasılık.

Bu koşullarda solun topluma seslenişinden, yenilgiyi paylaşan küçük özne görüntüsü süratle silinmelidir. Burada kolaycılığa yer yok. Sol, yine yukarıda değinilen yanlış tarihsel ve güncel pozisyonlara rücu ederek sadece AKP'nin önünden çekilmiş olur. TÜSİAD'ın mevzileneceği bir müstahkem mevkinin varlığı kuşkuluyken, buradan bir sol strateji çıkmaz. Zaten korunmacı yaklaşımların direnme şansı bugün sıfırdır.

Sol, topluma “iş başa düştü” diyen bir iddialılık sunmak durumundadır. Biricik çıkış bu perspektifle bulunabilir.

Arada, yeri gelmişken Kürt hareketinin açılımdan umduğunu bulamayıp muhalefete geçmesinden ne çıkıp ne çıkmayacağına dair de bir not düşebilirim. Ayrıca ele alınmayı hak eden bir konudur bu. Ama özetle Kürt siyasetinin ikircikli konumundan türetilecek her tür politika seçeneğini, AKP'nin soğurma yeteneği vardır: Gerseniz suçlusunuz gevşetirseniz AKP'nin hanesine yazılır! Kürt nüfusu içinde gücünü korumak bile ülke ve bölge düzeyindeki politik denklemlerde aynı açmazın parçası haline gelmektedir. Bir kısım solun, hâlâ buralarda tutamak noktası araması üzücü.

İş başa düşmüştür. Kemalizmin tükendiği yerde “ne olacak bu memleketin hali” sorusu solun işi olmalıdır. Kürt hareketinin açmaza alındığı yerde “Kürt direnişinin değerleri” solun namusu olmalıdır.

Sanırım hangi yöne doğru bir adım atmamız gerektiği, bu söylenenlerden çıkıyor.

AKP'nin muhalefeti tüketme sürecinin belirli bir safhasına kadar solun da alanının daraldığı açık. Ancak, Türkiye'nin bu ölçüde tıkız bir alana sıkıştırılması mümkün olmayacak ve yenik burjuva kanalların bunalan toplumsal dinamikleri rahatlatacak canlılığı üretmeleri de, imkansız değilse bile, hayli zor olacaktır. AKP'nin muhalefetinin MHP ile temsil edileceği bir tablo, Türkiye'nin gerçeği değildir. Kamera oyunlarına saran CHP, Davutoğlu'na on üzerinden 7-8 veren diğerlerinden söz etmeye bile değmez.

Nihai olarak, olmaz olmaz denmemelidir. Sol, açılan alanda sosyalizmi toplumsal bir alternatif olarak ortaya koyamaz ise, karşımıza boşluk çıkmaz, tepemize enkaz yığılır. Ama şimdi AKP'nin zafer yürüyüşü büyük oyuncu rolünün sola kaymasını gündeme getirmektedir.