Kaybetmek

AKP’nin Olimpiyatlar’a ev sahipliği yarışını kaybetmeye kendini ve çevresini hazırladığı, bence açık. “Kaybedersek Geziciler yüzünden olacak” mesajı yeterliydi aslında.

Gökçek’in kendi kendine gelin güvey olmasının, erken kutlama mesajları yayınlamasının bir değeri yok. Melih Bey, Kadir Topbaş’ın Haziran’da yaptığı gibi masanın altına saklanacak biri olmadığı için, bu aralar mazur görülmelidir.

Erdoğan ise “gidelim bi’ deneyelim” demiş olmalı. Ama daha fazlası değil...

AKP’nin bu işe başka konulara asıldığı gibi asılmadığını gördük. Kaybedecekleri mesajını aldıkları için midir, yoksa ellerinden bu kadarı mı geliyor?
Ben, kalitesiz bir yarışma programı tadında tasarlanan oylama hikayesini önemsemiyorum. Kararlar kuşkusuz politik. Ve mesele İstanbul’da Olimpiyat düzenlemek falan da değil. Kuşkusuz Olimpiyat organizasyonu para anlamına geliyor. AKP’nin çok ihtiyaç duyduğu garantili para.

Kapitalizm artık reel büyüme, kalkınma değil, para akışı. Bir tür doldur-boşalt!

2004’te Atina’ya akan paranın Yunanistan’ı krizden sakınamadığını gördük. Mekanizmanın “boşalt” evresi arkasında basbayağı enkaz bırakıyor...

Bu tecrübeye rağmen AKP’nin paraya çok ama çok ihtiyacı olduğu kesindi. Olacağı yoktu ama tutsa ilaç gibi gelirdi doğrusu.

Günümüz kapitalizmi kumarhaneyi çok andırmakla birlikte, dünya zar atarak yönetilmiyor. AKP’nin duasının tutma olasılığı sıfır olmasa da, İstanbul tercihi, emperyalist-kapitalist sistemin merkezinin Türkiye’de oyuna AKP ile devam etme iradesini yansıtırdı. Bu köşeyi takip edenler, benim bu olasılığı “fazla” ciddiye almadığımı bilirler.

Ancak TV ekranlarında bile pek göstermeye değmeyen kutlama hazırlıklarına bakınca, soru ortada duruyor: AKP’nin elinden bu kadarı mı geliyor?

Güya başta İstanbul olmak üzere ülkenin dört bir yanını Olimpiyat heyecanı sarmış, Sultanahmet’te coşku doruğa varmış, oylama bitince yüzbinler Taksim’e akacakmış... AB aday üyelik gecesinin hatıraları Erdoğan’ın rüyalarını süslüyor olsa gerek. Ama o günlere dönüş artık mümkün değil. Sağda solda Türk bayrağı sallayarak büyük ekranlardan o kötü yarışma programını izleyenlerin AKP örgütlerince parayla toplandığı üstlerinden akıyordu. Üstelik parayla bile pek kimseyi toplayamamışlardı! Oylama kazanılsa bunların Taksim’e gitmeleri ise polisin elini çabuk tutup ODTÜ dayanışmacılarını ortadan kaldırmasına bağlı olurdu.

İktidardaki dinci bir partinin potansiyeli bu olmayabilir. Gerçekten de Olimpiyat başlığında kazanma olasılığının zayıflığı heyecan vermemiştir... Ama yine de sonuçtan hareketle ve temkinliliği elden bırakmadan diyebiliriz ki, AKP’nin organizasyon yeteneği ve kitleleri harekete geçirme gücündeki gerileme telafi edilememekte, sürekli gerilemektedir.

AKP, iktidarsız yapamayacak bir rant partisidir.

Ama AKP’nin ideolojik gücünü tazeleme yolu mazlumluktan geçmektedir. Muktedir olmak için yaratılmış bir mazlumlar topluluğu!

Bu çelişkinin içinden çıkamıyorlar.

AKP, Müslüman Kardeşler’in islamcı faşizmini mazlumluk diye yutturduğunda heyecan buluyor. AKP, ODTÜ’de küfür, yalan ve parayla örgütlenmeye çalışan faşist gericileri öğrenim hakkı gaspedilen mazlumlar diye kakalarsa enerji topluyor.

Ancak buralardan da yeterince enerji gelmiyor.

Diğer yanda, örgütlerinde kanama başlamış olması gereken AKP’nin elindeki en önemli araç polis gücü. AKP enerji kaybettikçe, birilerini tutmakta zorlandığının palavra olduğu açıklık kazandıkça, güç gösterisi yapmak zorundadır.

Dışarda bu gösterinin askerle, içerde polisle yapılması kaçınılmaz.

Bu yol mantıksal olarak çıkmazdır. Mantıksal çıkmazlar, her tür maceracılığa çağrı çıkarır.