“Kahrolsun Faşizm”

Karar vermek gerekiyor. Daha doğrusu çoktan karar verilmiş olması gerekiyordu.

CHP milletvekilleri dünkü Meclis kavgasında AKP'ye yönelik olarak “kahrolsun faşizm” sloganını atıyorlardı. Bu slogan CHP'nin Türkiye'nin AKP eliyle faşizme götürülmekte olduğu konusunda bir zihin açıklığına erdiğini ima ediyor olabilir mi?

AKP iktidarı hakkındaki bu slogan yeni değil. Örneğin ta 2 Mart 2008'de İstanbul Kadıköy'de düzenlenen mitingde TKP, o dönem yaygın biçimde sanılanın aksine şeriatçı ve Amerikancı bir faşizm türünün iktidara yerleşmekte olduğuna işaret ediyordu.

2008'den önce de AKP'nin faşist yönelimler barındıran bir parti olduğu çokça söylenmiş olabilir. Benim burada söz konusu tarihi ve politik adresi hatırlatmamınsa bir maksadı var.

O tarih itibariyle Cumhuriyet mitinglerinin üstünden neredeyse bir yıl geçmişti. Aynı şekilde, “sanal darbe” ve 'Dolmabahçe mutabakatı' sonrası Asker Partisi'nin süngüsü düşmüştü. AKP ikinci seçim zaferini kazanmış, Cumhurbaşkanlığını fethetmişti. Ergenekon soruşturmalarının açılışıyla birlikte AKP'nin yükselişi demokratikleşme olarak pazarlanıyordu. Bu süreci hayli zamandır sol adına besleyen Birikim ekolüne Meclis içinden Ufuk Uras'ın politik varlığı eklenmişti...

Bu koşullar altında, sanılanın tersine Türkiye'nin faşizme götürüldüğünü söyleyenlerin buluşması, 20 bin civarı bir nicelikle toplumsal etki sınırının eşiğine gelip dayanıyordu... Bu buluşmanın biri perspektife, ikincisi pratik tutum alışlara ilişkin -en az- iki önemli çıktısı, çağrısı vardı.

Bir: AKP'nin 2007 raundunu üstün kapatmasından sonra artık 1923 referansıyla direnmenin mümkün olmayacağı açıklık kazanıyordu. Şeriatçı-Amerikancı faşizmin olası alternatifi sosyalizmdi.

İki: AKP'yle uzlaşmayı, el sıkışmayı, orta yol bulmayı gözeten yaklaşımlar mutlak biçimde, ilkesel olarak reddedilmeliydi.

Bu iki çağrının solda, TKP'nin ötesinde yankı bulması sınırlı kalmış ve gecikmiştir. Solun en aklı başında kesimleri bile, haklı olarak kaygılandıkları “burjuva milliyetçiliğiyle benzeşme tehlikesi”nden kaçınmak adına doktriner tartışmalar yapmayı ve alçak sesle konuşmayı tercih ettiler. Burada burjuva milliyetçiliğini sol diye pazarlamaya kalkanları gündeme hiç almıyorum...

Sol bir yana... AKP'nin iki muhalefeti olarak Kemalizm/sosyal-demokrasi ve Kürt ulusal hareketi AKP iktidarının doğrultusunun faşizmi mi demokratikleşmeyi mi gösterdiği konusunda, kararsız bir profil çizmişlerdir. Türkiye'de 21. yüzyılın faşist yükselişi, bu yükselişin öznesinin kendisini iki muhalefet dinamiğinin ortasına yerleştirmesi sayesinde yaşandı. Kemalizm de Kürt hareketi de, biri diğerine göre AKP'yi kendine daha yakın hissetti!
Sonuç olarak sadece birkaçını hatırlarsak, bugün faşist karakteri daha sık vurgulanan iktidar partisine karşı, seçim usullerinin karanlık noktalarında, oy sayım yolsuzluklarında, üniversite yapısındaki gerici değişim operasyonlarında, hukukla alakası olmayan siyasi davalarda, görüntü ve ses kayıtları üstünden yürütülen siyasal şantaj kampanyalarında toplu bir muhalefet sergilenmemiştir. Faşizm söz konusu olduğunda direnmemek ile önünü açmak arasındaki mesafe, çok ama çok kısadır.

CHP'lilerin sloganlarından başladık oraya dönelim.

Bugün faşizm tezine sloganlarla yanaşan CHP'ye yüzde on barajının getirilmesinin faturası kesilemez. Ama bu uygulamanın otuz yıldır yürürlükte kalmasının faturası yüklenmelidir. Bu otuz yılda sosyal demokrasinin/kemalizmin bir kere bu barajı reddetmesi, barajlı seçime katılmama kararı alması meseleyi çözerdi. Otuz yıldır düzen tek bir an bile CHP'siz seçim yapma gücüne ulaşmamıştır. Dahası AKP'nin hükümete tırmanmasında baraj çok önemli bir merdiven işlevi görmüştür.

Bugün CHP, seçilmiş milletvekillerinin iktidar partisinin atadığı bürokrasi tarafından resmen ve fiilen onaylanmasını kabul etmiş bir partidir. Geçtiğimiz yaz tutuklu milletvekilleri krizinde kazanan tezin “seçilmek için o kadar para harcadım ben yemin ederim, arkadaş paralar boşa mı gitsin” diye özetlendiğini herkes bilmektedir.

CHP slogan atmadan önce ve attıktan sonra AKP'yle Anayasa uzlaşması isteyip istemediğini tekrar düşünmelidir. “Alt tarafı bir slogan” denecekse, o başka...