Kafalar karışık

Zamanında Ergenekon soruşturması karıştırmıştı kafaları. “Dışarıdakiler” en büyük musibetten kurtulduklarına inanmak istiyorlardı. Tasfiye edilip içeri atılanların birçoğu pek kontrgerillacıya benzemiyordu gerçi. Ama sonunda, demokrasinin geleceğine, 12 Eylül’den hesap sorulacağına, Kürt savaşının biteceğine inanma isteği ağır bastı. “Kurunun yanında yaş da”, diye içlerini rahatlattı bazıları. Bazıları ise AKP savcılarına, gazetelerine inanmayı tercih etti: “Vay be dediler, meğer o da…”

Sonuç olarak kuru değil de yaşın başına geldi ne geldiyse. Çünkü topun ağzına oturtulan cumhuriyetin ta kendisiydi. Top sömürü düzeninin tescilli malıydı.

Kurular dönüp dolaşıp uyum sağlarlar, en fazlası, emekli oluverirler. Tam böyle oldu! Cumhuriyetin tarihsel kazanımları dediğimiz şey, kontrgerilla eskilerinin değil, 12 Eylül işkencecilerinin değil, ilericilerin, yurtseverlerin, aydınların başına çökecekti tabii.

Kafalar öyle acayip karışmıştı ki, o sıra hapislere doldurulanların bir kısmı yan koğuştaki kontrayı da kendisi gibi cumhuriyetçi sayabildi. “Demek ki bazı paşalar yurtsever olabiliyordu…”

Burada sözünü ettiklerim, kendilerini sol sayanlar. Veya kamuoyundan bakıldığında sol sayılanlar. Bu anlamda “solcular”ın esas sorunu cephe meraklarıdır. Dışarıdakiler İslamcılarla demokrasi cephesine, içerdekiler de milliyetçilerle cumhuriyet cephesine tav olabiliyorlardı.

Arada olup biteni atlayacağım. Aynı şey Fethullahçılar içeri doldurulurken de yaşandı. Kafalar karıştı ve darbeye karşı demokrasiyi korumanın dayanılmaz cazibesi, kimilerini kafa kesen IŞİD’cilerle aynı safa çağırdı. Üniversiteler boşaldı, kamu emekçileri işlerinden oldu, iktidarın saçaklarına tutunanlar birbirlerini gammazladı… Demokrasiden gayrısını gözü görmeyen ve kendine solcu diyenler “vay be dediler, meğer o da…”

Yine görüyoruz ki, kurular dönüp dolaşıp AKP limanına bağladılar sandallarını. O kadar ki, iktidardakilerin arasında bir tane bile geçmişinde Fethullahçılıktan uzak durmuş örnek olmadığına bakıp, biraz abartarak konunun aslında kapandığını söylemek bile mümkün.

Eskiden olduğu gibi, solcu sayılan mağdurların Fethullahçılara kadar uzanan bir cephe merakına kapıldıklarına tanık olamadık. Ama sanmayın ki, kafa karışıklığı giderildiğinden! Daha basit, sopaya dayalı bir açıklaması var olayın…

Kafalar halen karışıktır ve bıraksanız cephe meraklıları cepheye katacak demokrat ve muhalif tarikat aramaya çıkar. “Dışarıdakiler” İslamcılarla yurt savunmasına koştu, “içeridekiler” emperyalistlerle, mümkün olsa darbecilerle demokrasi hattında saf tutacak.

Bu sorun kökten çözülmelidir. Türkiye’de aydınlığı özleyenlerin, sömürüyü silmek isteyenlerin, bağımsız bir ülke için canını sakınmayacak olanların yol haritasından karanlık ve işbirlikçi sömürücüler çıkarılmalıdır. Yanından bile geçememeliler.

Dün Veli Küçük yurtsever değildi.

Fethullahçıların TRT bildirisi yalandı.

Hayır, Sorosçuların Haziran Direnişiyle alakaları yoktur.

Ama az kalmaz mıymışız? En geniş güçlerin birlikteliğini sağlamak gerekmez miymiş? Hayır, kalmayız, öyle yapmak da gerekmez.

İddia ediyoruz: Türkiye’de solculuk kafa karışıklığından temizlendiğinde başka bir ufka açılacak.

Yıllar boyu sol CHP oylarıyla özdeşleştirildi ve “üçte biriz” diye hayıflanıldı. Yıllardır toplumun AKP karşıtları ve Tayyip sevdalıları arasında yarı yarıya bölündüğü söyleniyor. Ne üçte biri, ne yarısı? Artık üçte birin de üstüne oturamayanlar Erdoğan’la sağcılık yarıştırıyor. O “yarıyı” AKP Türkiye’sine benzetmek için majestelerinin muhalifleri ellerinden geleni yapıyor. Sol yarıyla yetindiğinde tümünü kaybeder.

Biz önce solculuğun büyük, çok büyük çoğunluğun istek ve değerlerinin hakiki temsilcisi olduğunu bileceğiz. Biz halkın bunun ayırdına varacağına inancımızı kaybetmeyiz. Kafa karışıklığını ortadan kaldırmaya da tam bunun için ihtiyaç duyuyoruz.