İyimserlik

Komünist iyimserlik diye bir şey var. Elbette temelde tarihseldir ve kaynağını Marx’ın kapitalizmin aşılmasının zorunluluğunu, kaçınılmazlığını ilan eden perspektifinden alır.

Ama bu bir temenni değildir. Marksizm, somut toplum analizlerinden ve bir o kadar somut politik programlardan yalıtılmış bir felsefeden ibaret olsaydı, felsefi çıkarımlar eninde sonunda politik alana temenni düzeyinde etkide bulunurdu. Oysa felsefe, bilim ve siyasetin yakaları Marksizmde ayrılmamacasına birleşir ve tarihsel zorunluluğun taşıyıcısı, insanın ta kendisi olur. Artık kahraman değil örgütlü sınıf anlamına gelen insan eylemi komünist iyimserliği tarihsel olmaktan da çıkartır.

Fazla mı soyut oldu?

Dünyanın en geri veya en sakin yörelerinde de komünistler iyimserliklerini yitirmezler. Varsın iç dinamizmi pek körelmiş bir muz cumhuriyetinden, bir kabile kalabalığından söz edelim, ister 1 Mayıslarda onlu sayıların üstüne çıkamayan devrimci grupçukların içinde bunaldıkları aşırı gelişkin modern toplumlardan. Komünistler sosyalizme yürüyüşün engellenemez olduğu tezinden kendilerine umut ve iyimserlik türetmeyi bilmek durumundadır.

Biz ise Türkiye’nin bu uçların dışında son derece dinamik bir yapıya sahip olmasından hareketle çok daha fazlasını…

Daha da somut olsun; şimdilerde bana sorarsanız, Erdoğan’ın aradığı çıkış iç savaş dahil her yolla bütün karşıtları ezip geçmek olamaz. O “ustalık dönemi” dediği evreye ait olabilirdi belki. Ama “hükümet olup iktidar olamamak” diye kötü biçimde betimlenen ilk yıllar da, cumhuriyetin tepelendiği yıkıcı ustalık zamanı da geçti artık. Krizdeler; ve krizin olmasa da krizden çıkışsızlığın adresi bizzat kendileri. Dolayısıyla Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilmek durumunda. Her yeni biçimlendirme momentinde komünistler iyimserdir. Çomak sokarız, istismar ederiz, geniş alanları tutabiliriz. Eğer biz de “16 Nisan’da biz kazandık” diyecek olursak, bilin ki kastımız kelimelerin sözlük anlamına sıkışmıyordur.

Sözlüğe hapsolanlar zayıflayan Erdoğan’ın kendilerine bir göz kırpmasına bel bağlarlar, bağlıyorlar. Kimisi büyük koalisyonun bir rengi olmayı seçti: “hepimiz Amerika’ya karşı değil miyiz?” Başkaları eninde sonunda kapılarının çalınacağı saati bekliyor: “yeniden bir müzakere masamız olamaz mı?” Liste uzayabilir; “başkanı biz belirleyebiliriz”, “yeni bir AB dalgasına bineriz.” Erdoğan’ın ABD ziyaretini demokrasi mektubuyla karşılayan liberaller var mesela... Saymakla bitmeyecek bu fikirlerin kimisi saçma, kimisi bir olasılık. Ama bunları solcu bir iyimserlik olarak aklında resmeden varsa, onlara yalnızca “solun hainleri” denebilir.

Komünist iyimserlik, tarihselliği, sömürü düzeninin sonunu yakınlaştırmayı gözetir, bu bir. Bununla bağlantılı olarak, biz, memleketin emekçi ve aydın birikiminin ne kadarını bu düzenden kopartabileceğimize, ne kadar güçlü yeni bir cephe kurabileceğimize bakarız. İşte bu, bugünün konjonktüründe mümkünse, yaşananlar bu imkânı kurutmamış, tersine ilginç ufuklar açmışsa tarihsel iyimserliğimiz güncellik kazanır. Birileri siyaseti yeniden tanzim etmeye uğraşırken, neler olabileceğine ilişkin akıl yürütmemize mutlaka şu unsuru katarız: “İnsanın örgütlü eylemi”, yani bizim ne yapacağımız. Referanduma ne büyük kurtuluş günü ne dünyanın sonu diye bakanların elindeki asıl anahtar kendileridir.

Bu anahtarın kilitlere uymadığı çok geri veya fazla ileri yerler var demiştim, dünyada. Türkiye’de ise başka bir yerdeyiz. Samir Amin’in bir söyleşisini okumuştum birkaç ay önce. Mısır tarihinde birkaç on yıllık aydınlık evrelerin yaşandığını anlatıyor ve öznel ruh halini soranlara “iyimserim” diyordu; işte öyle bir evreye giriyordu ülkesi. Bilemedin 30 yılda, olmadı 50…

Bize yetmez. 90 yaşına doğru yol alan bilim insanının tarihsel iyimserliğine sempatiyle yaklaşırız, ama Türkiye’de komünist iyimserlik bu değildir. Bizim ülkemizde devrimci biriktirip, kendisinin görme ihtimali olmayan bir gelecek için çocuklarına miras bırakmayı unutsun! Türkiye bundan çok daha fazlasıdır. Bizde komünist, devrim yapmak için yaşar. Devrim biriktirilmez, devrime hazırlanılır.

Komünist iyimserlik tarihin kaçınılmazlığını bugün burada örgütleme iddiasıdır. İşte biz, “o kadar” iyimser olmayı hak ediyoruz.

Bütün bunları yazmak nereden icap etti, derseniz eğer, TKP kongresi toplanıyor da ondan… İyimseriz.