İşçi gibi davranmak

Diyelim ki, bir fabrikada işçisiniz. Hakkınızı aramak ihtiyacı duyuyorsunuz ve zaten örgütlenmenin hakkınız olduğu da açık. Sendika üyesi olmaya yeltendiniz. Örgütlenme yetki aşaması ha geldi ha gelecekti ki, patron işin başını çekenlere sudan bahanelerle çıkışlarını vermeye başladı. İçeriden duyum geldi, yarın öbür gün sıra sizde…

Veya aynı fabrikada, bilmediğiniz için, diyalog kurmadığınız için veya sendikanın bir işe yarayacağına pek güvenmediğiniz için uzak durmuştunuz örgütlenmeye. Ama atılanları tanıyorsunuz. Daha dün çay molasında beraberdiniz. Servislere binerken inerken karşılaşıyorsunuz. Şimdi onlara kapı kapalı…

Komşu fabrikada sayılırsınız. Aynı sanayi sitesinin içindesiniz veya aynı havzada. Sizde sendika var. Hatta şimdiki işçi temsilciniz de on yıl önce orada çalışmış. Yok yok o atılmamış, kendisi çıkmış. Biliyorsunuz, ne üretiyorlar, soyunma odaları nasıldır, temiz midir, kirli midir…

Geçenlerde sosyal medyada gördünüz, sendikalaşmaya kalkınca kapının önüne konmuş işçiler. Siz hiç fabrikada çalışmadınız. Emeğinizle geçiniyorsunuz tabii ki. Sabahtan akşama kadar koşturup ayın sonunu zor getiren mesleklerden birini icra ediyorsunuz… Ne fark eder hangisi olduğu?

***

Yarın öbür gün sıra sizde… Ne yapmalı? Erken davranıp araya tanıdık sokmanın bir yolu var mı? Belki yöneticileri kararlarından vazgeçirebilecek biri vardır. Sabah erken sendikadan istifa edip, durun bakın ben bıraktım o işleri deseniz, tutar mı acaba?

Şimdi kapılar atılanlara kapalı fabrikada… İyi yırtmışsınız doğrusu. Onlar da sizin gibi işçi, aynı malzemeden yapılmışız hepimiz. Aman, kaderimiz aynı olmasın! Bu devirde işsizliğe on beş gün bile katlanamazdınız. Ya kapının önünde direniş falan yaparlarsa. Görmezden mi gelmeli?

Biliyorsunuz o olaylı fabrikada ne üretildiğini, nasıl solunduğunu… Biliyorsunuz, şimdi bütün bölgenin patronları alarma geçmiştir. Atılanlar kapıda toplanıyorlarmış vardiya değişim saatlerinde. Şimdi bizim temsilci mutlaka diyecektir, gidelim biz de ziyaret edelim arkadaşları diye… Ama bu bile riskli olabilir…

Gördünüz sosyal medyada. Gazetelerde, televizyonlarda yok tabii. Oralarda yoksa, kimsecikler duymayacak. Kimse ilgilenmeyecek. Ama yine sosyal medyada gördünüz, toplanacaklarmış kapıda, herkesi dayanışmaya çağırıyorlarmış. İşiniz mi var o saatte? Öte yandan, atılanlar zaten mecbur, başka iş aramak zorundalar. Her gün aynı saatte toplanmayı ne kadar sürdürebilirler ki…

***

Bir üstteki düşüncelerin erdemli sayılamayacakları gün gibi ortada. Henüz yılan tarafından sokulmayanın “bana dokunmayan bin yaşasın” demesi insana yakışmaz. İnsana yakışmadığı gibi büyük olasılıkla işçiyi de kurtarmaz. Yalakalık yaptığıyla kalmak da var sonunda.

İnsan olan, işçi olan, direnen sınıf kardeşini görmezden gelebilir mi? Görmezden geldiği an hem insanlıktan hem işçilikten çıkmış sayılmaz mı? Doğrusu ayan beyan ortadadır. Gideceksin ve bu direnişi nasıl güçlendiririz, benim elimden ne gelir diye soracaksın güvendiğin birine…

Bugün ona yarın sana. O “yarın” kelime anlamıyla mı, yoksa mecazi mi diye bakmayacaksın. Mecazdır, belki de hiç olmaz demeyeceksin. Doğrusu senin gibilerle konuşmak, anlaşmak, planlamak. Patronların saldırısını geri püskürtmek için birlik olmak; başka türlüsü insanca olmaz ki. Olmadığını bir bakışta görmek mümkün.

O dayanışma çağrısı başka bütün işlerden önemli olmalı. İnsanca olan tutum, işini ona göre ayarlamak. Dükkâna bakacak başkasını bulmak veya kilitlemek iki saatliğine. Öğrenciysen, sınavın varsa bile, bak bakalım bulabilecek misin bir rapor? Olmadı bütünlemesi var. Ama işçilerin yarını yok belki de. Dayanışma bekler mi hiç!

***

Gündelik hayatta hangi davranışın bir emekçiye yakıştığını bulmak zor değil. Her zaman doğrusunu, yakışanı yapmamış olanlar bile, kendilerinin eksik davrandığını ve yapılması gerekenin ne olduğunu bilirler.

Peki ya siyasette?

Bizim siyasetin bir farkı yoktur. İşçi doğrunun, insana yaraşanın ne olduğunu nasıl kolaylıkla bulabilirse, siyasette de aynı yolu izlemelidir. İşçinin yolu bütün toplum için geçerli olmalıdır. Tabii emekçileri kapıya koyanları, ihbar edenleri, hakkını yiyerek geçinenleri dışarıda bırakmak kaydıyla…

24 Haziran’da komünist bağımsız adaylar memleketi bu sadeliğe davet ediyorlar. Herkes bıraksın hesabı kitabı. Herkes doğrunun, insana yakışanın safına katılsın.