İkinci Cumhuriyet ittifakları

Bu dershane kavgası iyi oldu aslında. Çok gözlem yapma, çok şey öğrenme şansı tanıdılar memlekete.

Örneğin egemen güçler blokunun en önemli iki partneri arasındaki sorunun hafife alınmaması gerektiğini görmüş olduk. Şimdilik servis edilmesin diye sızdırılan bantlar düşünülürse, muhtemelen öylesine kapışacaklar ki, bir daha kimseye ahlak dersi veremeyecekler. Bant pornografisinden iğreniyorum, ben burada asıl iğrenç olanları herkesin algılamasının hayırlı olacağını söylüyorum. İşaret fişeği atıldı. “O kadar yedirdik ya...” türü diyaloglar kuruldu. Gerisi sonra...

Hafife almayalım, ama bu gerilim hattını çok kontrolsüz de sanmayalım. Bir kere bu tür kapışmaları “karşı yaka” belirler, yani halk. Halk harekete geçerse, bunlar birleşir.

Öte yandan zamanlama bile bir ara uzlaşmaya olanak tanıyacak cinsten. Seçime yeterince zaman var.

Dershane bir sembol ve ekonomik büyüklüğü ne olursa olsun her şey değil. Dershaneler eğitim sektöründeki tekelleşme doğrultusunda okullaştığında, bundan Tarikatın yarar sağlamayacağını kimse iddia edemez. Bu bir el ense çekme. Aynı sikletteki güreşçilerden birinin el enseyle tuş olduğu görülmüş şey mi?

Oyunun içeriği ise sakil ve alçakça. Sol eğitimin nasıl metalaştırılacağı üstünden yürüyen, tarafların gericilikte yarıştığı bir tartışmada taraf olmaz. Sol eğitimin halk için hak, devlet için kamu hizmeti olmasını, özel sermayenin ise bu alandan sopayla kovalanması gerektiğini savunur. Biz, dershane kapışmasında, tarafların tezlerinden değil, kendi ilkelerimizden hareket ederiz.

Ama bu kavga iyi olmuştur. İktidar blokunun zaafları açığa çıkmıştır. Sol ve halk, bu resimden “biz bunları götürürüz” özgüvenini türetebilir.
Yararlar saymakla bitmiyor. Sol zannedilen adreslerden ikisi bu vesileyle deşifre oldu mesela...

CHP’nin, genel merkezi tarafından Tarikat ittifakına angaje edileceği anlaşılmıştır. Kılıçdaroğlu bunun için okyanusu geçti. Sarıgül’ün bir mafya şefi olmanın ötesinde bir proje veya operasyon aleti olduğunu söylemiştik. CHP Sarıgül’e teslim edilir mi, bunu yanıtlayamam. Ama İstanbul adayıyla genel başkan arasında “kim daha Gülenci” yarışının başladığı görülüyor. Şimdilik yeterli ve fal bakmaya gerek yok. Bu CHP, İkinci Cumhuriyet’in Halk Partisidir.

Türkiye nasıl İkinci Cumhuriyet’e sığmayıp taştıysa, solculuk da bu CHP’ye hapsedilemez. CHP solu ve tabanı Gülen ittifakına sığmaz.
Diğer adres, Kürt siyasetinin sol ittifakı olarak HDP. Böyle diyorum, çünkü “iki partili hareket” olmakla BDP solculuktan resmen özgür kılındı. Bizim eleştirimizden de azade olmuş olmalı. Yani genel olarak Kürt hareketine sol kriterlerle eleştiri gönderirseniz, kimse üstüne alınmayabilir.

Neyse bu hareket de AKP’den kopamıyor.

Elbette CHP’nin tamamı Fethullahçı olamayacağı gibi, HDP’nin bütün bileşenleri de AKP’ci değil. Ancak rota çizilmiş bulunuyor. Kürt siyaseti, Kürt statükosunun yerinden oynamasına angaje edileli beri, AKP stratejik müttefik! “Barış süreci” masasının karşı tarafı boş kalırsa, ne yaparız?

Kürt solu, Kürt emekçileri, bu perspektife sığmamak ne kelime, herhalde şaka zannetmişlerdir.