Hükümet, seçim, savaş…

Bahçeli’nin taktiğinin geniş kamuoyunda alay konusu olduğu görülüyor. Ancak geniş dediysem, bütün memleket diye anlamayalım... Hani, Erdoğan’ın sözleri de, üslubu da “bizim” için aşikardı da, kendi tabanı bambaşka bir dünyanın parçasıymışcasına yaşıyor ve hatta yaşamını reisin kılı olmaya adayabiliyordu ya. Bahçeli’nin partisinin tabanıyla iletişimi de bununla benzeşiyor, bir açıdan. Özetle onların da başka bir dünyaları var.

Soyut koalisyon seçeneklerinin aslında ikiden ibaret olduğunu herkes biliyor. AKP’nin yanına CHP mi gidecek, MHP mi? Soru ve yanıt bu kadar sade olduğu için seçimin üstünden iki ay geçip de bir arpa boyu mesafe alınmaması bayağı gırgır bir durum. Gırgır ya da laf kalabalığı! Bunca zaman gürültüye boğmadan nasıl geçirilsin ki…

İki seçeneğin de AKP açısından pozitif anlamları var. CHP ortaklığı yobaz-faşist rejimin aklayıcısı olurdu. Savaş suçu mu dersin yolsuzluk mu, Roboski mi dersin Haziran’da ölen çocuklarımız mı? Akla gelen bütün suçları CHP ile yan yana olduğunda geçmişe havale edebilir AKP. Tabii kamuoyu nezdinde… Bu açıdan MHP ile koalisyon bir işe yaramaz.

Ama MHP kolay ortaktır. Yıllardır sürdürdüğü stepne rolü rastlantı değildi. Karşı-devrimin iki kaynağı, iki öznesi. 7 Haziran seçiminin en “organik” sonucu faşistlerin birbirlerini bulması olurdu.

Organiği bu olmakla birlikte, bir dönemeçten geçtiğimiz de bellidir. AKP’nin son dönemindeki yeni rejim inşa tarzı değişecek. Türkiye yeniden yönetilebilir hale getirilecek. “Seçmenin mesajı” nedir bilinmez, ama içerde ve dışarda egemen güçlerin kararı bu yönde besbelli. Seçim sonuçlarıyla bu karar arasındaki açı Erdoğan ve adamlarına yeni bir yaşam alanı hediye etti. Emperyalistler de, madem diyorlar buradan beslenmek istiyorsun, neler yapabileceğini bir göster bakalım… AKP anlatıyor ve yapıyor: Koalisyona dahil olurum, IŞİD’e saldırırım, Barzani’yi parlatırım, üs veririm, varsa kirli işleriniz çekinmeden beni arayın…

ABD’nin sırtında yumurta küfesi olmadığı gibi, zamanın sıkıştırmasına karşı bir yol sürat yapmaksa, ikinci yol da zaman kazanmaktır. Yaralı ve mahkum AKP emperyalizme zaman kazandırabilir.

Koalisyon seçeneklerinden CHP’li ve temizleyici olanı, Erdoğan’ın riskli bulduğu anlaşılıyor. Birinci cumhuriyetle özdeşleştirdiği partiyle ortaklık kurmak çok fazla uygulamayı, vurguyu boşa düşürebilir. Boşa düşenler arasında sayısı hesap edilemeyecek kadar suç da olacaktır. Temiz bir koalisyon kuralım derken hapsi boylamak var!  

Bahçeli’ye dönersek; geldiğimiz noktada, şu “erken seçim şartıyla dışardan destek” cinliğinin, MHP kozmosunda ilkelilik diye anlaşılması gayet mümkündür. Lütfen, olmaz olmaz demeyin. Siz Erdoğan’ın kılı olmanın gururunu bile hissedemeyenlerdensiniz…

Bahçeli onca laftan sonra hiçbir şey söylememiş oluyor. Bu Meclis’in dört yılı çıkartması zaten mümkün değil. Erken seçim şartı koymasan ne olur ki! Destek dediğin ne peki? Hükümette üç beş de MHP’li faşist olmuş olmamış, ne önemi var? Aslolan, güven oyu alıp almamak. Bakanlık olmaz da, başka türlü öderler karşılığını! MHP “çok akıllı.” AKP’yi çaktırmadan destekleyecek! Kime çaktırmayacaklar derseniz, yanıtladım aslında. Bir paralel kozmos var işte.

Ama bu “savaş hükümeti” olur, memleket 90’lara döner… Türkiye aydını, bir ara “yeter artık 12 Eylül öncesine dönmek istiyorum” diyecek noktaya gelmişti. Ben de sormanın eşiğindeyim: Kim iç rahatlığıyla memleketin bugünkü hali 90’lardan daha iyi diyebiliyor?

Seçim “tam erken” olabilir mi, peki? Kasım ayı deniyor ya, bazı yorumlarda.

Neden olmasın? Türkiye’yi birilerinin hazırlanan sıkı planları tıkır tıkır uyguladığı, bu anlamda zayıf düşürülmüş bir ülke olarak düşünmeyin. Beteri var. Türkiye herhangi bir plan yapılamayan, oradan oraya çekiştirilen, ölülerine zerre kadar değer verilmeyen, acıyan yerleri nasırlaşmış, hesap verilmeyen ve hesap sorulmayan, bütün düzen partileri birbirlerinin ve emperyalizmin eline esir düşmüş bir ülkedir!

Lakin bu ülkede halen “bizim” de bir kozmosumuz var. Meselemiz buradan bir özne çıkartmaktan ibaret. Buradan ya sosyalizm diyen bir özne çıkacak, ya da akılsızlaşma ve yozlaşma burayı da boğacak.

Bu yüzden, yazının başından beri üstünde durduğumuz, kafa yorduğumuz güncel olasılıkların önemi bir yere kadar.

Aslolan basit: Sosyalizmi örgütlemek.