Herkese Bir Kırmızı Çizgi

Son Ergenekon dalgasıyla birlikte, daha önce operasyonun "temiz eller" amaçlı değil, bir ABD-AKP yapımı olduğunu düşünmeye devam edenler şöyle bir dalgalandı.

Zaten Ergenekon dalgalarında sörf yapmaya meraklı AKP demokrasicileri ise bayram ettiler.

Bunların bir bölümü şu ara hayıflanmaya başlamıştır. Diğer cephaneliklerin boş çıkması ve darbe plancısı paşaların salıverilmeleri demokratikleşme sürecine gölge düşürmüş olabilir... Bu yüzden aceleci davranmanın ne denli doğru olduğunu sorgulayanlar, "acaba dolmuşa mı bindik" diye tasalananlar, umarım vardır.

Ancak mesele bir zamanlama değil ilke sorunudur.

İlkenin ne demek olduğunu hatırlamayanlar, kırmızı çizgi dersek anlarlar. Yanlış olmasın, burada kullanılan ile generallerinkiler farklıdır. Biz kırmızı çizgilerimizin üstüne basmayız.

Ne olabilir bizimkiler?

Örneğin, AKP'den demokrasi gelmez. ABD'den özgürlük gelmez... Özetle bize gericilerin ve emperyalistlerin yaptıklarını, -kolay kolay demiyorum- asla beğendiremezsiniz!

Evet, biz böyleyiz. Ve ister soldan ister sağdan baksın, olayları siyasi olarak yorumlamak isteyenlerin de ellerine birer kırmızı kalem alıp birkaç çizgi çizmeleri savrulmalara set çekmek açısından yararlı, hatta vazgeçilmezdir.

Kırmızı alerji yapıyorsa, Türkiye demokrasisinin önündeki engeli iki-üç katil reisine indirgersiniz. Kepçelerin boş çıkmamasına duacı olursunuz. Kepçe kepçe cephane çıktıkça, demokrasiye doğru koşar adım gitmenin heyecanına kaptırırsınız kendinizi...

Üzerinde tepindiğiniz kırmızı çizgiler teorinin ve aklın tarihsel birikimiymiş ama ne gam! Eninde sonunda ak-kara türü değerlendirmelerin somutun zenginliğini kucaklamayacağı yolunda teorileri yardıma çağırırsınız olur biter.

Peki, ahlaki kırmızı çizgileri ne yapacaksınız?

Daha önce yazmıştım. Bir diğer "dalgada", birkaç hafta öncesine kadar Cumhuriyet gazetesinde yazan Oral Çalışlar, aynı koridorları arşınlayıp aynı çay ocağından susuzluğunu giderdiği meslektaşlarının içeri tıkılmalarına aldırmayıp, "sonuna kadar" diyordu. Bu tutumun en hafif deyimle ayıp olduğunu söylemek gerekir.

Yalçın Küçük'e solun ve Kürt siyasetinin yaptığı ayıp ise Çalışlar'ı çoktan sollamıştır. İnternet ortamında rast gelinen bir emailden aktaracağım. Alıntı uç olabilir, ancak atipik değil: "Kendisinin (Yalçın Küçük'ün) Kızıl Elma ittifakında bir koltuğu olup olmadığını bilmiyoruz. Bir suçu yoksa bırakırlar..."

Şaka yapmıyorum. Liberal, demokrat, özgürlükçü solcu dağıtmış durumdadır. Düne kadar 12 Eylül hukukundan bir türlü kopulamadığını anlatanlar, şimdi adaletin tecelli edeceğine ne çok güven duyduklarını bu kahvehane ağzıyla dile getiriyorlar. Teorisi, ilkesi ve kırmızı çizgisi olmayanın eline başkaları tutuşturuyor kalemi!

O kalem bir kez dağıtınca dur durak bilmiyor ve darbecilik suçu işleyip işlemediğini bilmediği Küçük'ün, yazıları ve düşünceleri nedeniyle, halka karşı suçlu olduğunu yazarak devam ediyor.

Bravo! Ve düşünce ve ifadenin, kategori olarak, suç kapsamından çıkarılması için verilen özgürlük mücadelesinin ruhuna el fatiha!

Bu AKP demokratları ile, Yalçın Hocanın Apoculuğunu keşfedip ağızlarını doldurarak küfre koyulan gerici, faşist yazıcılar arasında bir üslup farkı var mıdır? Silahı kalemi olan ve kalemini kullanma imkanı gasp edilen bir aydının suçlu ilan edilmesi ahlaksızlık değil midir?

Ya Küçük'ün yıllarca televizyonlarına program yapıp, sonra da aynı yönde yazdıkları nedeniyle hapis yattığı siyasi kesimlere ne demeli? Vefasızsınız, anladık. Peki, Yalçın hocanın sizin siyasi hareketinize bağlantı olsun diye Ergenekon dosyasına tıkıldığını görmüyor musunuz? Yoksa Küçük'ü de kapsayarak "sonuna kadar gidilsin" derken, kendi köklerinizin yükünden kurtulma arzunuzu mu dışa vuruyorsunuz?

Bu satırları mutlak bir kişisel rahatlıkla yazıyorum. Kişisel olarak on yıllardır, Yalçın hocanın söylediklerinde çok çok az, yazdıklarında da nadiren katılacak bir şey bulabildim. Ancak entelektüel kapasiteleri sıfır çeken bir takım ultra liberal zirzopların, üstelik solculuk, ilericilik, demokratikleşme laflarının arkasına geçip sırıtmalarını tek kelimeyle iğrenç bulduğumu söylemeliyim.

Kısaca kırmızı çizgi her eve lazım.