Hani bi’şi olmazdı?

soL Portal'da son yazdığım yazıda “çözüm süreci”nin sürmekte olan itiş kakışların üstünde olduğunu ve ana doğrultunun gündelik olandan etkilenmeyeceğini iddia etmiştim. Aynı gün Suruç katliamı patlak verdi.

Peki bu da mı etkilemeyecekti “süreci”?

Soru bayağı yanlış… Katliamın, ana doğrultuyu olumsuz etkilemesi bir yana, tam tersine güçlendireceği görülmelidir.

İyi de nasıl olacak? Sürecin taraflarından biri diğerini suçlayarak sokaklara dökülüyor. Suçlanan hükümet ise çocukça tezlerle üste çıkmaya, “asıl sen…” didişmesine girmekte, gösterilere polisiyle saldırmakta ve üstelik soruşturmanın üstünü örtmeye çalışmakta! Tartışmalı birtakım saldırılarda polis ve IŞİD’ci öldürülüyor… Hal böyleyken bu taraflar nasıl diyalog kuracak veya diyalog nasıl sürdürülecek?

Burjuva siyaseti kitleler ve kamuoyu üstünden enerji türetmeye yeltendiğinde düz mantıkla hareket eder. Ancak hayatın mantığı pek de öyle değildir. Yani burjuva siyaseti kamuoyunu ahmak yerine koyar.

İçinde bulunduğumuz periyoda “ölümü gösterme günleri” diyemiyoruz; çünkü ölüm bütün alçaklığıyla ve acımasızlığıyla karşımızda duruyor. Lakin sıtmaya razı olma mekanizması, ne kadar çok ölüm varsa, uçurumdan ne kadar çok düşülmüşse o kadar etkili oluyor. Tutuyorlar kolunuzdan son anda ve yukarı çekiyorlar! Onlarcanız ölmüş, ne gam. Burjuva siyasetinin kan stratejisi “para mı saydık” diye ele alır insanı… Ama kalanlara hayat verilmiş ve rızaları alınmıştır!

O kadar gencin cenaze günlerinde olmasaydık, “şaka mı” denebilirdi. Şimdi çok hafif kalır… Ama yine de sakil bir şaka gibi yaşananlar! Daha ölülerimiz yerden kalkmadan, genç bedenler soğumadan yükselen itidal, yumuşama, -adı öyle olmasa da- ulusal uzlaşma çağrıları nedir?

CHP kendini “ortanın solu” ilan ettiği günden beri hep “en uzlaşmacı” yarışında oldu. Gelenek bu olduğu için Davutoğlu’nun ortak açıklama lafını ikiletmedi Kemal bey. MHP geleneği merkezdeki sağın artıklarını toplamak, uç yorumculuğunu yapmaktır. Yine öyle yapıyorlar. HDP ise mücadele geleneğine dayandığı için başka bir role yerleşiyor… Siyaset esasen uzlaşma değil mücadele üstüne kurulu olduğundan gerçekçi görünen CHP olmuyor. Ama CHP’nin kendini geçici olarak diskalifiye etmesi bir gerçeği değiştirmiyor: Bu aralar operasyon AKP’ye yapılıyor!

Liberal, “demokratik”, bir o kadar Batıcı ve Amerikancı bir rejim düzenlemesi için önce AKP’nin düzeltilmesi gerekiyor. IŞİD’le, dinci gericiliğin dik alasıyla, savaş kışkırtıcılığının en sapkınıyla bu kadar içli dışlı olmak Beyaz Saray’a özgü günümüz dünyasında. AKP, aştığı boya geri çekilecek… Diyarbakır’da seçimin arifesinde patlayan bomba da aynı anlama geliyordu.

Bu tabloda “çözüm süreci” sabitlerin başta gelenlerinden biri. “Önce düzeltilmesi gereken” AKP ile siyaseti mücadele geleneği üstünden zorlaması beklenen HDP arasındaki diyaloğun zayıflaması, hatta ara sıra kırılması mümkündür. Bu iniş çıkışlarla çözüm sürecinin ilkesel bir ilgisi bulunmuyor ki.

Arada iki partinin ilişkileri üstünden ifade edilen bir ilkesellik olsa, Roboski’yi nereye koyarsınız, KCK operasyonlarına ne diyebilirsiniz, Öcalan’ın mapusluk yıllarının mutlak çoğunluğunun AKP iktidarında geçmesini nasıl açıklarsınız? Şimdi MİT’e onca sert eleştiri yöneltilirken Hakan Fidan’ın en zor günlerinde Kürt siyasetinden gördüğü desteği hatırlamama ve hatırlatmama halini ne yapacaksınız?

Çözüm süreci denen şey, Kürt faktörünün Ortadoğu’da emperyalist ve gerici yeniden yapılandırmayla uyumlu hale getirilmesidir. Suruç katliamından sonra Türkiye siyaseti çözüm sürecinden uzaklaşmadı. Tam tersine!

Özetle restorasyon denen düzenlemelerin hız kazanması, önünde biriken AKP’gil pürüzlerin temizlenmesi için kan lazımmış. Düzen genellikle “bizim” kanımız üstünden işini görür. Bunu Türkiye’nin suikast ve katliamlar tarihinden öğrenmiş olmamız gerekir.

Sakil şaka sürdürülüyor.

Türkiye halkı dinci gericilikle mücadele etmesin diye, AKP bir koalisyonsa onun parçalarından biri olan IŞİD’den umacı türetiliyor.

Yeter ki ölüm bizim kentlerimizde kol gezmesin; kamuoyu ülke sınırlarının ötesindeki savaşlara daha yatkın hale getiriliyor. Buna Amerikan barışı da deniyor.

Bombalar patlamasın da, eski defterleri fazla karıştırmayın artık siz de! Böyle deniyor restorasyon çizgisine çıkıntılık edenlere.

Türkiye korkuyor, korkutuluyor. Burjuva siyaseti ölümden enerji soğuruyor…

Bu arada, sol bu senaryodan payına düşen acıların değil, başka bir dünyanın, başka bir geleceğin adresi olarak yeniden kuruluyor. Korkuyu, ahmak yerine konmayı reddedebilmek… ancak bu sol sayesinde mümkün olacak.