Hangi on iki?

Ertuğrul Günay'ın bir önemi yok... 12. dalgayı 12 Mart darbesine benzetmiş, diğer AKP'liler de ona kızmış. Ertuğrul beyin bir bildiği vardır. Muhtemelen gelecek kariyeriyle ilgili... Geçiniz.

AKP içi tartışmalarda izini süremeyeceğimiz asıl mesele, Ergenekon hattının AKP'nin kendi kalesine gol atıp atmadığıdır. Bir maç anıştırmasından daha ileri gidemedim. Ama söyleyenler olmuştu. Son seçimin ardından, Ergenekon sürecinin AKP'ye oy kaybettirdiğini, hatta toplumda geniş tepki topladığını iddia edenler çıkmıştı. Buna göre, oy kaybeden AKP artık saldırgan davranamayacak, aklını başına toplamak doğrultusunda bir basınç hissedecekti.

Yanlış olduğunu soL'da yazdık. Bu beklenti yaklaşan bir tehlike karşısında küçük burjuvazinin tipik tutumudur: "Belki geçer..." Gözlerini yum ve bekle. İstersen bir de ıslık çal, bir şey olmamış gibi davran...

Gerileyen AKP geri basamazdı. Tam tersine...

Ama sorun burada bitmiyor. İkinci sorumuza geliyoruz: Ergenekon süreci veya 12. dalga dönüp AKP'yi vurmakta mıdır?

Buraya kadar söylediğim şu: öyle olsa bile, AKP gaza basmak zorunda. Tamamlayayım: Öyle değil! 12. dalganın AKP'yi vurduğu falan yok.

Zaten artık belki de "Ergenekon" derken, başı belli sonu belirsiz bir soruşturmadan ziyade belli bir metodolojiyi kastetmek daha yerinde olacak. AKP aynı yöntemi her tür muhalefete karşı kullanmaktadır. Doğan'a kesilen ceza, DTP'ye operasyon, muhalif belediyelerin bulunduğu kentlerdeki kimi girişimler... AKP cephesi kendince bir çerçeve çizmekte, standartlar belirlemekte ve yürümektedir. Çerçevenin herkesi ikna etmesi gerekli değil. Önemli olan ikna olmayanların paralize olması. İşin ucunda ya çete, ya darbecilik, ya hırsızlık varken...

Standartların da bir uzlaşmaya oturması söz konusu değil gerekli de görülmüyor. İsteyen istediği kadar "bu nasıl iş" diyebilir. AKP cephesinde bunun önemli bir yankısı olmamaktadır. Hırsızın, darbecinin, laik dinsizin sözünün ne önemi olabilir ki!

Yani karşımızda bir bölünme var. "AKP kamuoyu"nu diğerleriyle ortak gündem ve standartlara sahipmiş gibi düşünmek, yani bölünme halini görmezden gelmek yanılgının kapısını açmak demektir. AKP kamuoyu diğer yakadan gelen homurdanmaları, yerine göre dinsiz, mason, namussuz, tekelci, siyonist, anarşist, komünist, kökü dışarıda, bölücü, yıkıcı vs sıfatlarla özdeşlemekte ve işine bakmaktadır.

Kuşkusuz bu kesim AKP'nin veya seçmeninin tamamı değil, belirli bir çekirdeğidir. Ancak yöntemin çekirdeği daralttığını iddia etmek için herhangi bir veri bulunmamaktadır. Tersine, en sağlam ikna yöntemi, bu tarzın "sonuç verdiğini" göstermektir. Bu tarz sayesinde servet el değiştiriyorsa, bu tarz sayesinde muhalefet ürküyor, siniyorsa, bu tarz sayesinde Amerikan desteği sürüyorsa, ayda bir yeni bir dalga şu veya bu müstahkem mevkiyi dövüyorsa... tereddüt neden büyüsün, AKP'nin ikna olan kamuoyu neden daralsın?

Ancak iki yaka, şu an için ve esas itibariyle sınıf kardeşidir. Bu nedenle herhangi bir kesişim alanının var olmaması düşünülemez bile. Somut olarak burjuva siyasetinin geleneksel merkezi, mesela ANAP'çılık, AKP ile CHP arasında paylaşılmaktadır. AKP'nin yolunun veya izlenen Ergenekon metodolojisinin bu merkezi daha da aşındırdığı açık değil midir?

Kimi şutların AKP'nin kendi kalesine gol olarak girdiği doğru değildir. Ancak bu, ortada herhangi bir pürüz olmadığı anlamına gelmemektedir. Ergenekon metodolojisi 21. yüzyıl faşizmini vaat etmektedir. Faşizme gidiş, eğer "yok yok gitmez, gözümüzü kapayalım, bekleyelim" denmez de mücadele edilir ise, sahibinin başını büyük derde sokacak gelişmeleri gündeme getirir.