Felaketi Durdurmak, Solu Bölmek

Felaketin esas taşıyıcısının AKP olduğu besbelli ortadadır. Bu durumda durdurulması gerekenler listesinin başına hükümet partisinin yazılmasının gerektiği de yanlış değildir.

Yanlış değildir, çünkü bir liste yaparsanız, mutlaka bir ilk satır olması gerekir. Bugün de memlekette en büyük tehlikeleri, emperyalizmin ülkeye, sermayenin emeğe ve gericiliğin akla saldırısını en iyi temsil ve icra eden AKP'den başkası olmadığına göre...

Ancak bu bir listedir. Bir paketin üstüne yazılmış bir liste.

AKP gericiliği yükseltmektedir. Peki, on küsur yıl önceki 28 Şubat'ın gericiliğe darbe mi vurduğu doğrudur, yoksa toprağını gübrelediği mi?

AKP emperyalist bağımlılığı, büyük bir kendine güven ve zor akıl alır bir demagojiye sararak yükseltmektedir. Peki, Erdoğan Davos'ta şov yaparken, diyelim CHP ve TSK, İsrailcilikten başka bir şey yapmışlar mıdır?

Evet, AKP hem geride kalan iktidarını emperyalizmin açtığı krediye borçludur, hem de yürüttüğü seçim kampanyasını mümkün kılan yine emperyalizmin verdiği vadeli çektir. Doğrudur, bu çekin vadesi 29 Mart'ta dolacak ve Erdoğan'ın IMF efelenmelerinin palavra olduğu ortaya çıkacaktır. İyi de, CHP'nin farkı IMF'ye şu andan itibaren boyun eğilmesini savunmak değil midir?

Demek ki, listemizin daha ikinci satırında bu muhalefetin de durdurulmasına geliyoruz.

AKP'nin durdurulmasa da tökezlediği bir tabloda CHP'nin kafayı biraz kaldırması kaçınılmaz olur. İyi de, bu felaketin hafiflemesi anlamına gelir mi?

CHP emperyalizmi, gericiliği ve sermayeyi temsil etmekte acemilikler göstermektedir. Ama bu CHP'nin, bırakın öncesini, AKP iktidarı süresince anti-emperyalizm kokan tek adımı, 1 Mart 2003'te tezkerenin zaten geçeceğini varsayarak hayır propagandası yapmasıdır. CHP, şu an ABD'nin önceliği haline gelen Afganistan'a asker gönderilmesine mi karşı çıkmaktadır, yoksa NATO'yu mu sorgulamaktadır? CHP dış ilişkilerde, yani Brüksel'de, Washington'da, Erbil'de AKP'nin çok gerisinde kaldığına yanan bir partidir.

CHP, gericiliğin geri döndürülemez bir aşamaya geldiğini, Cumhuriyet laisizminin tarih olduğunu kabullendiği için, seçim kampanyasını çarşafa altı ok takarak başlatmıştır. Tarikat desteği yarışına da girmiştir. Farkı, beceriksiz ve taklitçi olmasıdır.

Üçüncü boyut için Baykal'ın kriz karşıtı programına bakmak yeter. Burada işçi sınıfı, emekçiler, yoksullar yoktur. Sermaye vardır.

AKP'nin tökezlediği yerde kafayı kaldıracak olan, bu CHP'dir.

Bu CHP'ye, artık solun oylarının çantada keklik olmadığını göstermek gerekir.

Kaldı ki, soldan CHP'ye koltuk çıkmanın herhangi bir mazereti de kalmadı. CHP'nin iki büyük kentte tabloyu değiştirebileceğine inanan, böyle bir ümidi olan kaç CHP'li kaldı? 29 Mart'a iki haftadan az kala, bu seçimin AKP ve ülkenin siyasal tablosu açısından köklü bir değişimi başlatması için gereken koşulların oluşmakta olduğunu söylemek mümkün değil. Ve bu CHP'nin finişe kalkacak hali de görünmemektedir.

AKP, düzen içi muhalefetleri teslim almakta, kendisine benzetmekte, çürütmekte. Bu yazının konusu olmamakla birlikte ekleyeyim: aynı durum, daha yeni Barzani ve Tabalani'ye Newroz davetiyesi gönderen DTP türü muhalefet için de geçerlidir.

O halde, yıllar yılı sol, aydınlanmacı, bağımsızlıkçı, halkçı seçmenin doğal adresi ilan edilegelen CHP'den gerçek bir kopuşun tam zamanıdır. CHP solun bölücüsüdür. Solu bölme suçlamasını bugün bu basiretsiz ve umutsuz CHP hak etmektedir.

AKP'nin düzen içi muhalefete alan bırakmadığı yerde, bir başka alanın büyütülmesi hem mümkündür, hem de acil görev. İşin doğrusu, AKP'nin bir özgünlüğü de, artık bu partiye düzenin içinden karşı çıkılamaz, alternatif geliştirilemez hale gelinmesidir. Bu durum, sosyalizm alternatifinin büyütülmesiyle karşılanabilir. Bu mümkündür, çünkü sosyalizm alternatifinin büyütülmesi, piyasacı dinci bir faşizmin yükselişini önlemenin de biricik yoludur.