Doğrultu saptaması için notlar

Geçen hafta DTP'nin kapatılmasından sonra başka ne konuda yazabilirim ki? Çarşambaya gelene kadar çok şey söylenmiş olmasına rağmen dolayısıyla tekrardan kaçınmaya çalışarak yazmayı deneyeceğim.

Bir: Washington ile Ankara arasında uyum oluşalı ve ilan edileli beri, Türkiye siyaseti komplo teorilerini kanıtlayacak ölçüde sistematik nitelik kazandı. Sokak gösterileri, Tokat, Anayasa Mahkemesi, Öcalan'ın kapatma kararını kabullenişe çıkan açıklamaları... Biz kalkıp komplo teorisine cevaz vermeyelim. Ama egemen güçler bloğunun manevra gücünü önemseyelim.

İki: Kısa süre önce, birkaç aylık bir gelişmenin ülkeyi yeni bir hukuksal ortama, Kürt ulusal hareketinin çok daha ufak parçalara bölünmesine, bunun karşılığında yerel yönetimlerin güçlendirilmesine ve Öcalan'ın kaderinin tartışmaya açılmasına taşıyacağı düşünülürken bu temel parametrelerde kayda değer bir gelişme olmaması “açılım”ın başarısızlığıdır. Bana kalırsa bundan kuşku duyulmamalıdır.

Üç: Ancak egemen güçler bloğunun, ikinci maddenin içeriğine yetmeyen gücü, şimdi süreci kontrol altına almak biçiminde tecelli edebilir. Zaten açılım kapısı dar gelen AKP, yeni manevrayı bir süredir başlatmıştı.

Nedir kontrolün öğeleri?

Dört: Kürt dinamiğinin tasfiyesi gerek bu halkın geliştirdiği ulusal kimlik, gerekse bölgedeki siyasal parametreler gereği gündem dışıdır. Ama Türkiye'deki Kürt ulusal hareketinin bölünmesinde ısrar edilecektir. Ucu Anayasa tartışmalarına açılan bir yeni hukuksal ortamın inşasına girişilmesi hayli zorlaşmıştır. Yerelleşme programından cayılması söz konusu olmamakla birlikte, yerel yönetimlerin hızla güçlendirilmesi mümkün olmaz. Öcalan'ın konumu ise daha üst raflara kalktı. O halde bu zaafların telafisi için Kürt ulusal hareketini bölmek yönündeki basıncın çok artacağı öngörülebilir. Amerikan açılımı şimdi buna odaklanır.

Beş: Bu noktada AB'nin konumu, verili Kürt hareketine destekten ziyade, kanımca bölünme halinde tutamak noktalarını tümden yitirmeme kaygısıyla açıklanmalıdır.

Altı: İç süreçlerdeki tıkanmanın dış takviyeyle çözülmesi bir seçenektir. Dolayısıyla Barzaniciliğin bir kez daha hamle yapmaya kalkması mümkün olabileceği gibi, Ortadoğu'da Kürtleri doğrudan ilgilendiren kimi yeni cepheler açılması ve PKK geleneğini önemsizleştirmenin denenmesi mümkündür. Bu boyutta daha fazla spekülasyon henüz yapılamaz.

Yedinci not olarak bir ara saptama: Açılım ilerlese de, tıkansa da ABD'nin müdahale kapasitesi artıyor. Tıkanma seçeneğinde, Çulhaoğlu'nun tarifiyle emperyalizmin “size bıraktık... beceremediniz... iş başa düştü” demesi dünden daha meşru olacaktır. Ancak daha doğrudan bir emperyalist müdahalenin zamanı henüz gelmedi. Bugün iç savaş konulu egzersizlerin günüdür. İç savaş saati henüz çalmamıştır. Emperyalizm “Türkiye'yi bölgede güçlendirerek hegemonyasını yoğunlaştırma” taktiğinden “Türkiye'yi masaya yatırma” aşamasına bir hamlede geçemez. Arada hararetin çok yükseleceği bir dönem gerekir.

Peki merkeze oturtulan, bölmeye yönelik basınca karşı mevcut Kürt ulusalcılığının direnç katsayısı nedir?

Sekiz: Meclis dönemi Kürt siyasetinde silahlı ve yasalcı kulvarlar arası açının daralmasına sahne olmuştu. Bu yakınlaşmanın, başka şeylerin yanısıra, hareketin içindeki kimi ayrışma dinamiklerini baskılamaya da yaradığı düşünülebilir. Şimdi ise Kürt ulusal hareketinin birliğinde temel faktör İmralı'dır. Öcalan'ın aynı sahnenin bir kez daha oynanmasını mı, yoksa başka bir senaryoyu mu tercih edeceği kritiktir.

Dokuz: Milletvekilliği düşürülen iki siyasetçiye atfedilen “güvercin” niteliğine girmeyeceğim. Ama “güvercin” olmak, PKK geleneğini bir “açılım”a uyumlu hale getirme politikasıysa, böyle bir misyonun altına girecek kadro bulmak zorlaşmıştır. Başka geleneklerden veya bu geleneğin hainlerinden devşirilecek kadroların ne ölçüde misyonu taşıyacakları kuşkuludur.

On: Temsil boyutundaki boşluğu başka yollarla doldurma seçeneği akla yeni liberal kıpırdanmaları getirmektedir. Ancak bu konjonktürde Kürt kimliğinin başka öğelerle dengelendiği bir modelin, Kürt ulusalcı taban açısından yenilgiyi kabullenmek anlamına gelmesi muhtemeldir. Kaldı ki, Öcalan'ın açık tuttuğu bu kapıyı DTP yönetimi kapamış görünüyor.

On bir: Meclisten istifa ve politik içerik açısından özerklik talebine, eylem çizgisi olarak da şiddete taşınan radikalleşme, Kürt ulusalcılığın bölünmesi merkezli senaryolar karşısında belirli bir süre sınırlı bir direnç sağlar.

On iki: AKP'nin bu direncin kırılması için yüklenmesi ve bu arada hararetin yükselmesi bir seçenek. Ancak harareti yükselten taraf olma yükünü AKP'nin taşıması hayli zordur. Bir başka faktör olarak kriz sadece burjuvaziyi teğet geçip yoksul kitlelere, alt sınıflara şiddetle saplanmaktadır. Dolayısıyla kapatılmaya istifa hamlesi ile yanıt veren DTP seçimi gündeme sokmuş olmaktadır. Şimdi sıra yeniden AKP'ye geçiyor.

Dolayısıyla solun kendi hamlesi de gündeme girmiştir.