Dil böler mi?

Baykal'a göre böler. Bahçeli'ye göre paramparça eder.

Çünkü, efendim, ulus-devlet, ulusal birlik, ulusal kimlik gibi olguların ve benzerlerinin temelinde dil vardır. Böyle diyorlar...

Dil bölmez diyenler de var. Onların önemli bir kısmı ulusal birliğin en önemli öğesinin dil olduğu konusunda sanki pek farklı düşünmüyorlar. Onlar, ulusal birlik gibi “saplantılarla” hareket edilmemesini, o kavramların şu meşhur küreselleşme çağında önemini yitirdiğini anlatıyorlar. Hani neredeyse, bölünürse bölünsün demeye geliyor.

Dil ile ulus arasındaki bağın çok güçlü olduğunu biliyoruz. Biraz abartmak pahasına, kapitalist pazar üstünde egemenliği temsil eden ve bu bütünlüğün dışarı karşı savunuculuğunu yürüten devletin ulusun dilini inşa ettiğini bile söyleyebiliriz.

Günümüz Fransızcasının kaderini Fransız Devrimi çizmiştir. Bir İtalyan burjuva devrimcisi, ülkenin siyasal birliğini sağladıktan hemen sonra “şimdi sıra ulusal dili kurmakta” diyordu. Çok uzaklara gitmeyin cumhuriyet olmasa bugün Anadolu'daki Türk lehçelerinin arasında kaç Azerice mesafe olurdu acaba?

Elbette hiçbiri gökten zembille inmemiş ve belirli bir objektivitenin üstünde yükselmiştir ulusal dil. Birleştirmiştir de. Her birleştirme işleminde olduğu gibi bölerek!

Her ulusal dilin yok ettiği bir veya daha fazla etnik dil olur. Ulusal statüsüne tırmanmayı başaran, diğerlerini etnik statüsüne indirir! Yok ederek birleşilir...

Tarih böyle söylüyor. “Demek ki bugün ve gelecekte de böyle olacak” diyorlar birileri de...

Pardon?

Siz hangi tarihten söz ediyorsunuz? Tarih sadece bunu mu söylüyor? Siz ne tür ulusları kast ediyorsunuz? Bu ulusları oluşturan sınıflar hangileri? Bunun konumuzla ilgisi yok mu?

Dilin bölüp bölmediği tartışmasına sınıfları, sınıflar arası ilişkilerin belirlediği sistemin karakterini sokacaksınız. “Aman dikkat böler” diyenlerle “bölerse bölsün” diyenlerin birlikte kurdukları kısır döngüden çıkış yolu lazımsa, işte burayı kurcalayacaksınız.

Sözü edilen burjuva uluslardır. Ulus denen toplumsal birimin modern zamanlara damga vurduğu ve burjuva çağına denk düştüğü doğrudur. Ancak ulus denince yalnızca bir etnisitenin diğerinin tepesine bindiği durumları anlamak zorunda olmadığımız da bilinmelidir. Bir de sosyalist toplumlar ve sosyalist uluslar vardır zira.

Başka türlüsünü akıllarına getiremeyenler neler demiyorlar ki!

ABD'ye bakıyorlar ve İspanyolca başta olmak üzere, temel iletişim dili İngilizcenin dışındaki dillerin bölücü olup olmadığına tam karar veremiyorlar. Birleştirici olmadığında hemfikirler. Ama zaten ABD'yi kim nasıl bölebilir ki, deyip kaçıyorlar.

Belçika'ya bakıyorlar ve Felemenkçe ve Fransızca dillerinin Avrupa'nın göbeğindeki bir eski sömürge krallığını, bugünün uluslararası emperyalist merkezi basbayağı çözdüğünü görüyorlar. Demokrasiyse demokrasi ama bölünmeye götürüyor.

Yugoslavya'ya, Sovyet ülkelerine bakıyorlar ve buralarda her zaman var olmuş dil özgürlüğünü son 15-20 yılın bağımsız parçacıklarıyla eşleştiriyorlar...

Bir kere burjuva örneklerle sosyalist örnekleri birbirine karıştırıyorlar. Sosyalist ülkelerdeki dil özgürlüğü sosyalizm koşullarında kimseyi bölmedi! Ama sosyalist iktidarın zaafa düştüğü her zaman ve yerde dil farkı bölünme eğilimini besledi. Burjuvazi sosyalizmi yendiği yende, toplumu bölerek ve dili bölücüleştirerek iktidara gelmiş...

İkincisi “ben çok iyiyim, şöyleyim, böyleyim” diyene kuşkuyla yaklaşmak yerindedir ve lafa kanmamak gerekir. Peki ya tersi olursa?

Burjuva ideolojisi 1980'lerden bu yana ulus-devletin, modern ulusların devrinin kapandığını anlatıyor... “Biz yapamadık, en temel tezlerimizden biri insanlığı iki yüzyıl oyaladı ve çuvalladı” diyorlar. Buna neden inanmayalım?

Burjuva ulus oluşumu, vazgeçtim insanlık tarihinden, kapitalizmin kendi birkaç yüzyıllık tarihinde bile kalıcı olamayacağını göstermiş ve burjuvazi kendi yaratısını reddetmiştir. Burjuvazinin düzeni altında ulusal birlik sağlanamayacağı ikrar edilmiş bin kere neden temel suçlu dil oluyor? Burjuvazinin suçunu örtbas etmek için olmasın!

Üçüncüsü burjuva devletin dil farklılıklarının dışındaki boyutlarını devreye sokmaksızın, dilin böleceğini iddia etmek cahillere yakışır. Soyut bir “dil farkı”ndan söz edeceksek, biz de çıkalım, “farklı diller birleştirir” diyelim... İlki kadar saçma olur. Dil kendi başına ne böler, ne birleştirir. Ama kapitalizm bölmektedir ve kapitalizm dile de, ister istemez bölücü bir fonksiyon yüklemektedir.

İspanyolca ABD'yi iki devlete doğru bölmemektedir belki ama büyük emperyalist ülkenin İspanyolca konuşan alt sınıfları vardır ve onlar esasen Anglo-Sakson olan üst sınıflardan bölünmektedir!

Meseleyi sınıf esasında değil demokrasi vitrininde kavrayanlara da bir çift söz: Kapitalizmin Belçika'dan daha demokratik türünü nerede bulacaksınız? Orada bile dil bölmektedir.

Kapitalizmi mutlak bir veri olarak kabul edenlerin, bu düzenin değişebileceğini aklına getiremeyenlerin, bu düzenin bekçiliğini yürütenlerin Kürtlerin dilinden korkmak için, evet nedenleri var!

Dil... En insani, en demokratik, en basit hak...

Sosyalizmde üstünde konuşmaya değmeyecek kadar sıradan.

Kapitalizmde bir karabasan!