Değinmeler

Geçenlerde bir tartışma programında, bölgemizin içine girdiği süreçte Kürtlerin nasıl temsil edileceği üstüne sözler ediliyor, kimileri de Kürtlerin legal-demokratik alanda temsiline izin verilmesi gerektiğini vurguluyordu. Ben, arada kaynayıp gitmiş olması muhtemel bir noktaya işaret etmiştim:

Gecenin veya sabahın karanlığında çöp tasnif eden Kürt çocuklarını, çöplükten ekmek arayan annelerini, yılın on ayını inşaatlarda iş arayarak geçiren babalarını, işçi pansiyonlarında istifleme uyuyan metropole göçmüş Kürt işçisini, açık kamyon üstünde her yıl onar onar ölen tarım işçisini, o tarım işçisinin mevsim nedeniyle okula iki ay üç ay gidemeyen çocuğunu kim temsil edecek? Legal-demokratik alan, bölgenin demokratikleşmesi, etnik sorunun çözümü diye başlayan uzun söylevlerde bu insanlara ayrılan herhangi bir yer yoktur.

Kürt sorunu mu dediniz?

Kürt sorununun dünyanın veya bölgenin egemen güçlerince ellenmedik biricik yanı burasıdır. Olası tek çözüm yolunun geçeceği yan da burasıdır. Halkların kardeşliğinin yolu burasıdır. Kanı kalıcı olarak durdurmanın çaresi buradan geçer.

Solculuk başka çeşit çeşit kanaldan değil, örneklerini saydığım "büyük Kürt çoğunluğu"nun diğer emekçilerle birlikte temsil edilmesi halinde varlık kazanır.

* * *

Obama'lı günlerde konu Ermenistan'a geldiğinde Abdullah Gül, Türkiye'nin büyüklüğüne delil olarak ülkemizde 70 bin Ermenistan vatandaşının çalıştığını söyledi.

Demek ki birileri saymış ve cumhurbaşkanına söylemiş!

Peki, çalışma izni olmadan sigorta yaptırılamayacağı açık bu 70 bin kişinin kaçının Türkiye'de çalışma izni varmış? Kaç Ermeni göçmenimizin -daha düşük bir ücretle çalıştırılmanın yasal olmadığı- asgari ücrete ulaşma şansı varmış? Yani 70 binin kaçı köleymiş? Bunları da söylediler mi Abdullah Gül'e?

Abdullah Gül sadece etik açıdan değil yasal olarak da suç işledi. Suç sayılan bir fiili, kaçak, sigortasız işçi çalıştırmayı, Türkiye'nin Ermenistan'a yaptığı bir lütuf olarak dile getirdi!

Ermenistan'la Türkiye arasındaki sorun mu, dediniz?

Tarihçilerin, lobicilerin, iki ülkeyi bu sorun üstünden terbiye eden dış güçlerin ve iki ülkenin egemenlerinin, sorunun bu yukarıdaki kısmıyla herhangi bir ilgileri yoktur.

Ermeni sorunuyla ilgili olarak solculuğa alan açılacaksa, kanal işte buradadır.

* * *

Siyasetin genel ve sınıfsal yasaları var. Kürt sorununu burjuva demokrasisi, kültürel haklar, güç dengeleri, ulusalcılık vb çerçevelerde kavrayan her türden burjuva akım, Kürt yoksullarından ve Türk ve Kürt işçilerinin birliği fikrinden ister istemez uzaklaşmaktadır.

Ermeni sorununu devlet çıkarları, güç ağırlıkları, ulusalcılıklar ekseninden kavrayanların bu iki halkı yakınlaştırmaları olanaksızdır.

Sol, diğer herkesten daha fazla ve daha gerçek demokrat, insancıl, özgürlükçü olabilir. Doğrudur, öyleyiz!

Ancak solu kategorik olarak ayırt eden şey, demokratlık, insancıllık, özgürlükçülük yarışı değil, sınıf bakışıdır. Her kökenden emekçilerin üstüne çizik atıldığını fark etmek ve bunun karşısına dikilmek solun ayrıcalığıdır.

Dedik ya, siyasetin sınıfsal yasaları vardır.

* * *

Siyasetin genel yasaları da vardır. Oyu azaldı diye AKP'nin tava geleceğini zannedenler bu genel yasaları görmezden gelmektedirler.

Uzlaşmazlık edip hır çıkaran AKP'nin Ergenekon kılıcını daha şiddetle sallaması da bu anlamda bir siyaset yasası zorunluluğudur.

Çok açık: Gaza basmak yerine geri adım atıp uzlaşma arayışına giren bir AKP çözülür! Çünkü AKP'nin uzlaşma niyetine boşaltacağı her alanı, hemen başkaları zaptedecektir.

AKP'nin, Türkan Saylan'ın hasta yatağında baltayı ya da kılıcı taşa vurduğunu düşünenler de yanılmaktadır.

Baksanıza, önceki gün, evi, işyeri basılan insanlar, özel evraklarını, yayınlanmış makalelerini, müzik cd'lerini çuvala dolduran polislerin "kendilerine çok iyi davrandıklarını" söyleyecek kadar şaşırmış ve geri basmış durumdalar. AKP'nin, Kemalist-demokrat muhalefeti, Fethullah polisinden işkence görmediği için teşekkür edecek ölçüde gerilettiği anlaşılıyor.

Bu AKP artık her ay bir başka muhalefet potansiyelinin, kaynağının veya simgesinin üstüne gitmeye yazgılıdır: Durmak yok, vurmaya devam! AKP faşizme yazgılıdır...

Rotayı farklılaştıracak olan bir faktör, AKP'nin ayağının altındaki halının herhangi bir nedenle emperyalizm tarafından çekilmesi olabilir.

Bir ihtimal daha var. İçerde, bu gidişi kimlerin durduramayacağı tecrübeyle sabit. Sol ise henüz bu sınava girmiş değildir. Bu da bizim ihtimalimizdir