Çözüm ve tasfiye

Türkiye gibi siyasetin hayli hareketli olduğu bir ülkede güncel gelişmeleri izleyebilmek ve analiz edebilmek için, genel gidişi veya dönemsel doğrultuyu önceden yakalamak gerekir. Elde böyle bir model yoksa, her saat başka bir mesajla karşılaşıp ambale olabilirsiniz.

Son üç ay boyunca Kürt sorununda çatışmaların şiddetlenmesini ateşkes izledi. Sonra konjonktür yine döndü ve şimdi kimi sert sinyallerin ardından, bu kez seçime kadar sürmesi öngörülen bir ateşkese vardık. Hangi ucun başat olduğunu söylemek için bu verilerin ötesinde gerekçeler gerekiyor. Silahların susması ve kan akmaması en samimi dileğimiz olsa da, son rüzgarın gelecek yaz başına kadar aralıksız eseceğini kimse iddia edemez.

Bana sorarsanız sürecin iki temel özelliği bulunuyor.

AKP açısından Kürt ulusal hareketinin öne çıkan talepleri ile mutlak bir uyumsuzluk söz konusu değildir. Türkiye'de düzenin ve devletin yeni yapılanmasında pekala bölgesel özerklik, ulusal/etnik temsil mekanizmaları, ulus-devlet sınırlarının ve genel olarak hukukunun esnemesi ve önem yitirmesi mümkündür. Kürt ulusal hareketi ise güçlü bir silah olan ayrılıkçılığı gündeminden çıkarıp atmayacak olsa da, yönetsel özerklik ve kültürel haklarını, belirli bir ortak çatı altında realize etmeye yatkınlık gösterecektir.

Tarafları ayıran başlıca unsur karşılıklı milliyetçilikler. Yakınsamalarına neden olan unsurlar arasında ise emperyalizmin bölgede iki yandaş faktörü bir arada tutma tercihi, sermayenin genel çıkarlarına uygun olarak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde atılmış onca adım, asimilasyoncu ulusal birliğin yerine dinsel, etnik, ulusal, kültürel cemaatleşme yönelimi sayılabilir. Hiç kuşkusuz ikinci kefe milliyetçiliklere ağır basar.

Birinci özellik kısaca budur. Bu özeti Kürt coğrafyasındaki referandum tablosu da ortaya koymuştu. Kimse geçerli oyların ülke ortalamasına yakın olması durumunda, evet oranının azalacağını söyleyemedi. Yani Kürt tabanı AKP stratejisine büyük ölçüde angajedir. Bu, kısa sürede ve yüzeysel müdahalelerle değiştirilebilecek bir trend değildir. Arkasında, gelişen Kürt burjuvazisi ve Ankara destekli geleneksel islami gericilik vardır.

İkincisi ise, AKP'nin siyasal tarzıyla ilişkili. Bu köşede daha önce defalarca yazdım. AKP güçlendikçe karşıtlarını daha fazla baskılamak zorunda olan bir parti. Demokrasi oyunundan hiç haz etmeyen bu parti, bunca güç biriktirdiği bir konjonktürde Kürt sorunu zemininde kendine çok uzak bir özneyle el sıkışmaya eğilim göstermez, gösteremez.

Üstelik söz konusu özne emperyalizm açısından da güvenilir bir profil çizmemektedir. Ayrıca AKP, iktidarını sağlamlaştırırken milliyetçi kamuoyuna bölünmezlik garantisi vermek zorundadır. Önemli kurumların ve ideolojilerin son yıllarda yaşadığı yıpranmaya karşı, AKP devleti yeniden hale yola sokacak biricik güç olarak kendini ortaya koymuştur. İsteyen AKP'ye samimi olarak inanır, isteyen dağılma riskinin alternatifi olarak kendini mecbur hisseder...

AKP'nin bağlarını sıkılaştırdığı üç Kürt unsuru var: yerel burjuvazi ve feodalite, dinci gerici yapılanma ve Barzani geleneği. PKK bu kesimler açısından da huzursuzluk nedeni.

Bu tablodan çıkan ara sonuç ise, AKP'nin Kürt hareketiyle girdiği kısmi uzlaşmaları hep daha kuvvetli bir basınç yaratmak için kullandığı ve kullanacağıdır. Uzlaşma ve baskı bir bütündür.

“Seçime kadar ateşkes” formülü AKP'nin Kürt ulusal hareketini baskılamak, “bölünmez bütüncü” güçleri ve kamuoyunu gevşetmek, kendi üç Kürdi dayanağını tahkim etmek için gereksinim duyduğu ortamı temsil etmektedir. Böylesi bir ortama Kürt hareketi de muhtaçtır. Zira çatışmaların artması, kısa vadede Kürtlerin iç dayanışmasını konsolide etse bile, orta vadede tabanı aşındırmaktadır.

Ateşkes bir yandan sürecin birinci özelliğine uygundur. Diğer yandan hafife alınamayacak bir güncel ortaklığa oturmaktadır.

Ancak öte yandan AKP tarafından asıl zorlanan, ateşkes veya olası bir çözüm değil, Kürt coğrafyasındaki liderliğin tasfiyesidir. Amerikancı Ortadoğu-AKP'li Türkiye çiftine AKP'lileşmiş bir Barzanicilik yakışır. “Çözüm” genel hatlarıyla bellidir ve budur. Bu ise, kaçınılmaz olarak şiddet içeren bir tasfiye operasyonudur.

Öyleyse önümüzdeki süreçte ateşkes ile çatışma, KCK davası ile bombalar birbirini tamamlayacaktır. Bunlardan biri diğerini dışlamaz.

Zira “çözüm”e yaklaşıldıkça tasfiye de güncellenecektir.

Bütün bunların solu ilgilendiren bir yönü de, “çözüm” yolundan AKP'ye yakınsayan Kürt dinamiğinin tasfiye yolundan sola itileceği. Hangisinin ağır basacağı, önceden oluşmuş bir alınyazısı değil, mücadele konusudur.