Çöküşün hızıyla yarışmak

Türkiye çöküyor. İnsan, tehlikeyi sezip kendini kurtarma ve aynı anlama gelmek üzere türünü sürdürme güdüsüyle hareket eden bir hayvan türü müdür?

Herhalde böyle olmamalıdır ve insana yakışan davranış çöküşün hızıyla yarışa girmek olur. İnsan, insanlığın birikimine yaslanarak ve değerlerinin rehberliğinde yaşar çünkü.

Çok mu kitabi oldu? Bereket Nâzım Hikmet Kültür Merkezi incelikli bir formül buldu! Aziz Nesin Olunmalı’dan sonra, şimdi de Nâzım Hikmet Olunmalı sloganı, söz konusu birikimi ve değerleri iki büyük isimde somutluyor. Afaki konuşmuyoruz yani; adı geçenler Türkiye’nin, sömürü ve yağmanın hızına bakıp, “biz daha hızlı koşarız” diyebilen iki devrimcisi.

Biz bombalardan daha hızlı olmalıyız.

Karşı tarafın hızı bombaların patlama sesiyle ölçülebiliyor artık. Çarklarını döndürmek için tıkanıklıkları ikide bir bombayla açmak zorundalar. Hızlı olmasına hızlılar, ama bombanın, kanın, fetvaların motor rolü üstlendiği bir yolculuğu çöküşten daha iyi hangi sözcük anlatabilir?

Düzenin yolu yol değil.

Ve biz hızlı olmadığımızda çöküş kaçınılmaz. İnsansızlaşma, insanın türünü sürdürme güdüsüne hapsolan ve hal böyle olunca, bunu da beceremeyen bir yaratığa indirgenmesi. İnsanın tasfiyesi. Belki fiziki olarak da. Ama etik tasfiye; o kesin.

Kaçıp kurtulma, çöküşle aynı kapıya ve eşanlamlıya çıkıyorsa, daha hızlı olmaktan, önüne geçmekten, yolunu değiştirmekten, yol yoksa yenisini açmaktan başka bir insani davranış da yok, demektir. Aziz Nesin olunmalıdır, Nâzım Hikmet olunmalıdır. Komünist olunmalıdır özetle.

*    *    *

Komünistlikten farklı bir solculuk türü çöküşün ötesini göremiyor. Komünistleri ayırın, solda geriye kalan en ileri politik strateji, CHP-HDP birliği için dua. İki yakası buluşturulamaz bir birliktelik hayali.

Türkiye solculuğu iki sosyal-demokrasiden birine sığınmakta arayan veya tarikatlaşıp siyasette görünmez hale gelenlerle doldu. Buradan bir şey çıkmaz. Kendi gücüne güvenmeyen bir siyaset, sınıfını unutan bir siyaset… Memleketin çökmesini beklemeden kendisi göçmüş gitmiş demektir.

Mümkün mü peki o hıza yetişmek?

Bu soru bizimdir. Başka kimse sormaz çünkü.

Yanıtı da biziz. Başka kimse denemeyecek çünkü.

2016 itibariyle Türkiye’nin en onurlu işi denemektir. Ama onurla yetinmek için değil, kazanmak için; çöküşten kurtuluş türetmek için.

Teorik olarak mümkündür yetişmek. Çok daha yakında sanılan birtakım hedeflere göreyse çok daha gerçekçidir. Örneğin AKP’nin Kürt çözümü için masaya oturması dileğinden daha gerçekçidir. Ali Koç’un vazettiği düzeltmelerden de, asgari ücretin gerçekten yükseltilmesinden de, velhasıl en basit reformdan bile daha gerçekçi! Kapitalizm varsın sürsün, ama savaş olmasın’dan bin kez daha gerçekçi.

Bunun için, önce sosyalist devrim yapmak üzere davranan, siyasetini bu hedefe göre biçimlendiren bir sınıf partisi gerekir. Emekçi insanlığın bu en büyük silahı mevcutsa, kurtuluş hayal olmaktan çıkar.

*    *    *

Öncülük düne baktığında “elinden geleni yapabilmenin” huzuru değildir. Yarına baktığında “elimden neler gelir, nelerle baş edebilirim” sorusunun peşinden gitmek, hiç değildir.

Türkiye çöküyor. Bir tür serbest düşüş. Elden gelebilecek olanı hesaplamak, ölüme boyun eğmekten ibarettir!

Öncülük “yapılması gerekeni”, doğruyu yapmaktır.

Çöküşün hızını aşmamız gerekiyorsa aşacağız. Hızlanmak çoğalmaktır. Memleketi tastamam doğru yürüyüş kolumuza sığdırmak için hızdan ödün vermeyeceğiz elbette. Tersine, yürüyüşün parçası olanlar hız kazanmalı, hız katmalı. Komünizmin sözlüğünde dönüştürme ve hızlanma aynı sözcükle karşılanmış: Örgütlenmek.

Örgütlenmek… bu çağda ve bu ülkede adım adım, basamak basamak değil, sıçrayarak. Sosyalist devrim içinse eğer, başka türlüsü düşünülebilir mi?

*    *    *

2016 başında, bu toz dumanın orta yerinde, Türkiye ölülerini sayarken, sol siyaset bir kez daha komünistlerin imzası altında tekleşmenin eşiğine dayandı. Sosyalist devrim için örgütlenme, bir kez daha toplumsallaşmanın sancılarını hissetmeye başladı. Tekleşmeyi ve toplumsallaşmayı arkasına alarak, çok daha hızlı örgütlenmek.

Evet, olunmalı! Komünist olunmalı!